Avukat Orhan Kemal Cengiz, Lozan Anlaşması'nın uygulanmasını gösteren bir yasa çıkartılması gerektiğine işaret ederek, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yorumlarında yalnızca Rum, Ermeni ve Yahudileri gayrımüslim azınlık olarak kabul etme eğiliminin de yanlış olduğunu vurguladı.
Dini kuruluşlar tüzel kişili olmalı
Geçtiğimiz Cumartesi düzenlenen "Cemaatler ve Cemaatlerin Hukuki Sorunları" başlıklı toplantıya bir sunum yapan Avukat Orhan Kemal Cengiz, "Batı'da kiliseler ve dini kuruluşlar tüzel kişiliktir. Böyle olunca da kilisenin bütün ihtiyaçlarını düzenleyecek bir çatı söz konusu. Bizdeki vakıf ya da dernekler dini kurumlar için şekillendirilmiş müesseseler değil," dedi.
Av. Orhan Kemal Cengiz, kiliselerin dini toplantı düzenlemek, ayinlerde ve bunun dışında bağış toplamak gibi değişik faaliyetlerinin, bu alanları ilgilendiren başka yasalara bağlı olduğunu vurgulayarak "Vakıflar Kanunu'nu ya da Dernekler Kanununu değiştirerek, yenileyerek bu sorunu çözmek mümkün değil. Bu yasalarda yapılacak değişikliklerle, kiliselerin dini ihtiyaçlarını karşılayacak bir araç yaratmak olanaksız," diye konuştu.
Lozan Antlaşması nasıl uygulanacak yasası
Aksi taktirde dini günlerde toplantı yapmanın veya mezarlıkların sorun olabileceğini, ortaya daha başka sorunlar da çıkabileceğini vurgulayan Av. Orhan Kemal Cengiz "Avrupa Birliği sürecini ben bir ultrason olarak değerlendiriyorum, bütün vücut ultrasona girmiş gibi, bu sorunlar ortaya çıkacak," dedi ve değiştirilmesi gereken noktaları şöyle sıraladı:
* Lozan Anlaşması'nın uygulanmasını gösteren bir yasa çıkartılması gerekir. Bu yasada kiliselerin, ya da azınlıkların bütün ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeler getirmeli.
* Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri yasasına bir göndermede bulunmadan, yardım, bağış toplama yasalarına göndermede bulunmadan, bütün bunların nasıl yapılacağı bu çıkarılacak kanunda gösterilmeli.
* Bu kanuna açıkça bir hüküm konularak sadece Rum, Ermeni ve Musevilerin değil bütün gayrimüslimlerin, Protestanların, Süryanilerin ve tüm gayrimüslim olan grupların bu yasa kapsamında olduğu belirtilmeli.
Gayrimüslimler yalnız üç azınlık değil
Av. Orhan Kemal Cengiz, "Lozan antlaşmasında azınlıkların gayrimüslim olduğundan söz edilir, ancak sıralama yapılmaz," diyerek Türkiye'de sorunun Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay bugüne kadar yaptığı yorumlarda gayrimüslimleri yalnızca Rum, Ermeni ve Yahudiler olarak yorumlamasından da kaynaklandığını vurguluyor:
"Oysa bu tip bir yorumu meşrulaştıracak hiçbir hüküm yok Lozan Antlaşması'nda. Böyle yapınca Protestan'ları, Süryanileri ve değişik kökenli gayrimüslimler dışarında bırakılmış oluyor. Çıkarılacak yasada bu tür yorumların geçersiz olduğu belirtilmelidir. Yani Lozan Antlaşması bütün dini azınlıkların etnik kökeni ne olursa olsun kapsamına almak zorundadır."
Ayrımcılığın önlenmesi mevzuatı
Av. Orhan Kemal Cengiz, AB kapsamında Türkiye'nin bunları kabul etmek zorunda olduğunu, ayrıca genel anlamda "ayrımcılığın önlenmesine ilişkin bir mevzuatın olması gerektiğini" söylüyor.
"İşe almaktan tutun da, pek çok konuda ayrımcılığı kapsayacak bir mevzuat gereklidir. Yani belli konularda ispat yükümlülüğün tersine çevrilmesini sağlayacak bir mevzuat yapılmalıdır. Bir kişi ayrımcılığa uğradığını iddia ediyorsa, ona ayrımcılığa uğradığını değil de, diğerine ayrımcılık yapmadığını ispatlama koşulu koymak ve bu alanda çok kapsamlı hükümlerin getirilmesi lazım."
Öncelikle Türkiye'nin böyle bir sorunun varlığını kabul etmesi gerektiğini, ancak şimdiye kadar sorunu reddettiğini söyleyen Av. Orhan Kemal Cengiz durumu şöyle aktarıyor:
"Dışişleri Bakanlığı'na Avrupa Birliği'nden ayrımcılığa ilişkin bir mevzuat kabul edecek misiniz diye sorulduğunda, Dışişleri Bakanlığı 'Türkiye'de ayrımcılığa ilişkin bir mevzuat kabul etmek kanguru avcılığının düzenlenmesi gibi bir şey olacaktır' diyor. Yani konunun bizle ilgisi yoktur. Başta bu anlayışın değişmesi lazım". (YS/EÜ)