“Çocuklar, anneniz bizi bıraktı gitti”, “Çocukları da malları da alamayacaksın”, “Benden boşanırsan, çocukları göremezsin”, “Benden boşanmanın cezasını, çocuklarını göremeyerek ödeyeceksin”...
Bu kez kendisinden boşanmak isteyen karısına, “çocukları üzerinden” şiddet uygulayan erkek, İstanbul’da yaşayan mimar Afşin A.
“Yettiğim kadar mücadele edeceğim ama zaman geçerken küçük bebeklerim annesiz, kazaklarımın içi hep boş, sabah uyanışlarım hep sessiz onlarsız.
“Hep endişe. Çünkü anneyim ve onlardan uzakken hep mahrumiyette gibiyiz.
“Yaşatılan ekonomik, fiziksel şiddete değinmeye mecalim yok manen bize yaşatılan bu olaydan başımı kaldırıp.”
Cümleler de Afşin’in hedefindeki kadından, mimar Sinem’den.
Afşin ve Sinem, yaklaşık 12 yıldır devam eden evliliklerini, bundan bir yıl önce sonlandırmaya karar verdi. O günden beri Afşin, hayatına rutin bir şekilde devam ederken, Sinem’in tüm hayatı altüst olmuş durumda.
Sinem'in 8 yaşındaki oğlunu babası, kaçırdı. Yaklaşık 11 aydır Sinem oğlunu göremiyor.
Velayet çocuğu kaçıran babaya verildi
Aralık 2020’de Anadolu Adliyesi 10. Aile Mahkemesi’nde devam eden velayet davasında mahkeme, bir ara karar aldı ve iki çocuğun velayetini de “çocuğu annesinden kaçıran” babaya verdi. Baba, kamuoyunun da tanıdığı yaygın basında ,"gayrimenkul patronu mimar" olarak demeçler veren bir isim.
Ona karşı mücadele edense tüm işini gücünü, mesleki kariyerini, hayatını bir kenara bırakan Sinem. Sinem, 8 yaşındaki oğlu ve 4 yaşındaki kızının velayet hakkı için sesini duyurmaya çalışıyor.
Sinem’in sesi adliye koridorlarında kayboluyor
Sinem’in “Çocuklarım elden gidiyor, göremiyorum, dokunamıyorum, büyüğü benden uzaklaştırıldı, küçüğüne de aynı şeyler yapılıyor” feryadını ne hukuk duyuyor, ne de yetkililer. Sesi, adliye koridorlarında kayboluyor.
“Anlatımlarım dikkate alınmadı”
Hiç kimse, görüş hakkını ihlal ederek kaçırdığı oğlan çocuğun ve henüz 4 yaşındaki kız çocuğun velayetinin babaya nasıl verilmiş olabileceğini anlamış değil.
Velayet davasına bakan avukatlar bu kararın Çocuk Adalet Sistemi kapsamında hazırlanan Sosyal İnceleme Raporu (SİR) raporu ile alakalı olabileceğini söylüyor.
Sinem, bu raporu hazırlamak için görüştüğü iki sosyal hizmet uzmanına detaylı bilgi iletiyor ama raporlarda yer almıyor. Dava dosyasına giren SİR’de o dönem “3 yaşında olan çocuğun anne ile bağı kalmamıştır” görüşüne yer veriliyor.
Yaşananların devamını, “Var olma çabası veriyorum. Çocuklarımla huzurlu bir hayat istiyorum. Onlarla yine resimler yapmak, uydurma yemekler pişirmek, duvarları karalamak istiyorum" diyen Sinem'den dinliyoruz:
“Ayakta durmaya çalışıyorum, kariyerimi sıfırdan başlatmam gerekti. Çalıştığım firmalarla iş ilişkimi bozmakla tehdit etti. Şirketimiz, inşaatlarımız, lüks arabalarımız çalışanlarımız vardı. Ama şimdi benden nafaka istiyor. Her şey kurmaca. Malımız olan hatta kızımın adını verdiğimiz binada oturuyor sanki çok az kira veriyor gibi.
“Birçok çalışanımız var ama sanki bir yerde çalışan gibi göstermiş kendini, medyaya sorsanız sektör patronu ilanları çıkar ama nafaka istiyor. Bu gidişle çocukları annesinden alan adalet, nafakaya da hükmederse şaşırmam. Çünkü bu artık sadece filmlerde gördüğüm bir şey değil, benim hayatım.”
'Çocuğum psikolojik olarak çöktü'
“Önce büyüğü benden koparıldı, şimdi aynı şey küçük kızım için de yapılıyor. Davalar, raporlar, heyetler arasından kimse bu olanı biteni göremiyor. Mahkeme bizim bu hallerimizi duymuyor. Onlar için bir iş, vaka olan bu dosyalar, benim ve çocuklarımın hayatı.
“Oğlumun okuluna gittim, onu görmek için, göstermediler. Oğlumun okulda sorunları olmuş. Çocuğa psikolojik ilaçları verilmeye başlanmış. Benim çocuğumun 10 ay önce benim yanımdayken böyle sorunları yoktu.
"10 ay içinde sorunları başladı. Belki de benimle ilgili söylenenlerden sadece beni görmeyerek değil başka türlü de etkilendi. İçine attığı için oldu belki. Her çocuğun annesine ihtiyacı var sonuçta. Çocuk psikolojik olarak çöktü. Mahkeme bu konuda okuldan bilgi istedi. Ancak okulu bu konuda mahkemeye raporlarla tespit edilen bu bilgileri paylaşmadı."
''Boşanmak istedim diye tehdit edildim'
“Evliliğimiz boyunca bana sistematik olarak psikolojik şiddet uygulamış bir erkek vardı. Zaman zaman da fiziksel şiddeti oluyordu, ben yine de çocuklarım için göz yumuyordum. Çok da seviyordum onu, yuvam yıkılmasın istedim. Bunun için de mücadele ettim. Ama olmadı. Boşanmaya karar verdim. Hayatım kâbusa döndü.
“ Boşanmak istediğimde tehdit edildim. ‘Boşanırsan sana cehennemi yaşatırım’ dedi. Boşanma davası açtıktan sonra tehdit edildim. Korkutuldum. Uzaklaştırma ihlallerinden yargı süreci devam ediyor.
“Evimin kapısından korkarak çıkıyorum, takip ediliyorum ve endişeliyim. Dediklerini yaptı zaten. ‘Çocuklarını alacağım’ dedi kaçırdı ve yargılanıyor. Ama velayet raporlara istinaden babaya verildi. Adeta ödüllendirildi devlet eliyle.
“Adaletin, devletin bir anneyi bu kadar savunmasız bırakmasını Türk dizilerinde görürdüm meğer gerçek hikâyelermiş.
“Bunu yaşayan çok fazla kadın varmış bizzat içinde olunca anladım. Boşanmak istedim ve dediğini yaptı bana cehennemi yaşatıyor.
“Çocuklarım çok küçük, oğlumu 11 aydır hiç görmedim. Küçük kızımın da gözlerinde ışığın azalışını seyrediyorum ve hiçbir şey yapamıyorum, sürekli ‘Kaç 10 gün kalacağım daha babamda’ sorusu cevabım 'Hep aynı, az kaldı düzelecek'.
“SİR rapor diye eve geldiler anlattığım hiçbir şeyi duymamış gibi ‘kanaat kurduk anne olamaz’ dediler. 'Kanaat ettik 3 yaşında çocuğun anneye bağı kalmamıştır' dediler. Bence zaten bu iki cümle olayın nasıl bir seyri olduğunu net anlatıyor!
"Ben çocuklarım etkilenmesin, mahkemeye nasıl yansır diye düşünüp hep sustum. Amacım, kimseyi, hiçbir kurumu kötülemek değil. Sesimi duymayan yetkililere sesimi duyurmak. Çok çaresiz kaldığım için bunları anlatıyorum. Lütfen beni anlayın.
“İnsanlar sus pus. Bana zarar verseler de direnirim. Ama küçücük çocuklara devlet eliyle verilen zararın hesabını o küçük kalplere kim verecek? Ben artık gittikçe azalan ümitlerim, sökülüp başkasının eline verilmiş kalbimle bu mücadeleyi vermekten yorgunum.”
Ebeveyn yabancılaştırma sendromuSinem'in "oğlum benden uzaklaştırıldı" diye anlattığı durumu, velayet davalarına bakan avukat ve psikologlar çok yakından biliyor: ebeveyn yabancılaştırma sendromu. Bu sendrom, çocuğun beyni yıkanarak duygusal anlamda diğer ebeveyne karşı yabancılaştırılması olarak tanımlanıyor. Hukuktaki karşılığı ise "duygusal taciz". Erkeğin avukatı eski hâkimDiğer çok sık rastlanan durumlardan biri de erkeklerin avukatlarının eski hâkimlerden seçilmiş olması. Eskinin tecrübeli hâkimini, bugün avukat olarak mahkeme salonunda görmek hem mahkeme heyeti üzerinde baskıya neden oluyor hem de çocuklarını almak isteyen kadının avukatının karşısına, çok planlı, stratejik, her aşaması düşünülmüş bir dava dosyası çıkıyor. DEMETER Platformu: Çokça benzer dava varVelayet hakkı için mücadele eden kadınların kurduğu DEMETER Platformu'ndan Hazan Pervin Yağcı, benzer vakaların olduğu çokça başvuru ile karşılaştıklarını söylüyor ve bu durumu doğruluyor: "Benzer çokça dava var. Kadınların mağduriyetini görmeyen mahkemeler, neredeyse 'Aman erkek üzülmesin' hassasiyeti ile hareket ediyor. Kadınlar tüm süreçleri kendileri adliyelerde takip etmek hatta ilgili birimlere yazılması gereken yazıların bile yazılıp yazılmadığını kontrol etmek zorunda kalıyor." "Bu eski hâkimlerin eski çalışma arkadaşları tarafından adliyelerde alınan çocuk ifadelerinin raporlarıyla, tedbirler kapsamında bakanlıklar tarafından yapılan etraflı ev ziyaretleri, okul ziyaretleri, çocuk görüşmeleri tarafından hazırlanan raporların da büyük farklılıklar içerdiği görülüyor." |
(EMK)
*Bu haberde çocuğun üstün yararı gereği çocukların isimlerine ve başkaca detaylara yer verilmedi.
Görsel: Pixabay