Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Twitter yasağının kalkmasına ilişkin hükmü hakkında “Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara uymak durumundayız. Ama saygı duymuyorum (…) Bu kararı ben ‘milli’ bulmuyorum. ABD’li şirketin savunması yapılırken, bizim milli ahlaki her türlü değerlerimiz bir kenara konuluyor (…)” yönündeki sözlerini Avukat Hülya Gülbahar’la konuştuk.
Avukat Gülbahar, bugün gelinen noktada AKP’nin AYM’yi yürütme üzerinde bir vesayet olarak tanımlayacağı görüşünde. Bu çerçevede AKP’nin AYM’yi lağvedebilmek ya da mutlak şekilde kendine bağlamak için adımlar atacağını düşünen Gülbahar, amacın kuvvetler ayrılığı ilkesindeki tüm güçlerin tek elde toplanması olduğunu savunuyor.
“Gayri milli”, “kökü dışarıda”, “iç düşman”, “vatan haini”
“AKP iktidarı ilk günden itibaren AYM'nin varlığına karşı olduğunu her fırsatta dile getirmişti. Twitter'ın yasaklanması üzerinden verilen son karar ‘gayri milli’ kavramı kullanılarak aslında ‘kökü dışarıda’, ‘iç düşman’, ‘vatan haini’ kavramlarıyla paralellik kurularak AYM'ye de savaş açılacağının bir göstergesi.
“AKP iktidarı çoğunluğu alan partinin sadece yürütme değil, yasama, yargı, medya ve sivil toplumdan oluşan kuvvetler ayrılığına dayalı toplumun beş önemli sacayağını da denetim mekanizmaları olmaksızın kendinde toplamak istiyor.
“Bugün gelinen noktada anayasal yargı denetimi konusunda iktidarın başlangıç amaçlarına uygun şekilde AYM'yi de yürütme üzerinde bir vesayet olarak tanımlayarak lağvedebilmesinin ya da doğrudan doğruya mutlak bir şekilde kendisine bağlı bir göstermelik organ haline getirilmesinin adımlarının atılacağının işaretidir.
Erdoğan’ın nihai hedefi: Tek erk
“AKP iktidarının özellikle son dönemde hukukun üstünlüğü ilkesini ayaklar altına alan politikaları demokratik sistemlerde kuvvetler ayrılığı dediğimiz yasama, yargı, yürütme üçlemesine, çoğulcu demokrasilerde eklenen medya ve sivil toplumu da dördüncü ve beşinci kuvvet olarak eklediğimizde tüm kuvvetleri tek elde toplama girişimidir.
“Bu, AKP'nin özellikle anayasa çalışmaları sırasında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na verdiği başkanlık sistemini içeren yönetim modelinde de açıkça kendini göstermişti.
“Tüm yetkileri başkanda toplayan bir başkanlık sistemi arayışı zaman zaman gündeme getirilip geri çekilse de Erdoğan’ın nihai ve vazgeçilmez hedeflerinden birisi.
“Demokrasiye yer yok”
“Bu hedefe ulaşıldığında başkanın yasama organının gönderdiği yasaları veto etme yetkisi olacak, veto edilen yasanın yeniden başkanın önüne gelebilmesi için Meclis'in nitelikli çoğunluğun oylarıyla yeniden yasa çıkarması gerekecek.
“Dolayısıyla başkanın istemediği bir yasa çıkartılamayacak. Başkan istediği zaman Meclis'i feshedebilecek ama Meclis hiçbir koşulda başkanı görevden alamayacak.
“Bu başkanlık sistemi projeksiyonu sadece yürütmenin diğer erkleri yutması anlamına gelmiyor, bu şekilde demokrasi evrensel kurallarına karşı savaş açılması anlamına da geliyor. Bu hedef ve söylem içerisinde demokrasinin ve insan hakları hukukunun evrensel kriterlerine yer yok.
Uluslararası kriterler vs “millilik”
“Millicilik söylemi ile aslında Türkiye'nin katılmış olduğu tüm uluslararası kuruluşlar ve imzalamış olduğu tüm uluslararası sözleşmeler fiilen askıya alınmış oluyor.
“Tasarlanan başkanlık sisteminde devlet başkanının her türlü uluslararası sözleşmeyi tek başına imzalama yetkisi olabileceği gibi aynı zamanda tek başına feshetme yetkisi de olacak.
"Uluslararası kriterlere ve uluslararası evrensel hak ve özgürlükler, demokratik yönetim kriterlerine millilik üzerinden savaş açmak bu yola giden adımlardan biri.
İnsan hakları hukukuna açılan savaş…
“Türkiye bu söylemlerle dünya kamuoyuyla adım adım son bağları koparmaya hazırlanıyor.
“Nitekim Twitter ve Youtube yasakları sırasında başbakanın altını çizdiği ‘Batılı ülkelere demokrasiyi de biz öğreteceğiz’, ‘bizim demokrasimize imreniyorlar’ söylemi aslında insanlığın büyük mücadelelerle oturttuğu demokrasi ve insan hakları hukukuna dünya çapında açılmış bir savaşın ilanıdır.” (EKN)