* Fotoğraf: Besna Tosun, Twitter
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Cumartesi Anneleri/İnsanları ile İnsan Hakları Derneği İstanbul şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un ortak basın açıklamasında, iktidarın kayıplarıyla ilgili adım atmak yerine, adalet arayışlarını susturmak istediğini ifade etti.
Bugün, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 800. Haftasında polis Galatasaray meydanına gidip karanfil bırakmalarına izin vermedi, bazı kayıp yakınları gözaltına alındı. Sağlık kontrolü sonrası serbest bırakıldılar.
TIKLAYIN - Galatasaray Meydanı'na girmek isteyen kayıp yakınlarına gözaltı
Basın açıklamalarını İHD İstanbul Şubesi binası önünde dile getiren Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatasaray meydanından, hakikat ve adalet arayışlarından vazgeçmeyeceklerini bir kez daha duyurdu.
“800 haftadır ısrarla soruyoruz”
Açıklamalarının tamamı şöyle:
“Devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra varlığı inkar edilen ve kendilerinden bir daha haber alınamayan insanların aileleri ve insan hakları savunucuları olarak, “Kayıpların bulunması ve adaletin sağlanması” talebiyle başlattığımız barışçıl direniş bugün 800. haftasında.
800 haftadır; anayasanın, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının, bağımsız yargının ve adaletin sadece bir isimden ibaret olduğu bu topraklarda, tüm baskılara rağmen hakikat ve adalet mücadelesi yürütüyoruz.
800 haftadır ısrarla soruyoruz:
Gözaltında kaybedilen sevdiklerimize ne oldu?
Onları kaybedenler hukukun tüm kuralları çiğnenerek neden korunuyor?
Neden tüm delillere, tanıklara rağmen, AİHM mahkumiyetlerine rağmen gözaltında kaybetme dosyaları yargıya taşınamıyor?
Hakikate ve adalete ulaşma hakkımız neden engelleniyor?
Türkiye neden Birleşmiş Milletlerin Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşme’yi imzalamıyor, onaylamıyor ve uygulamıyor?
İktidarlar, bu sorularımıza cevap vermek yerine, yetkilerini kötüye kullanarak baskıyla, şiddetle bizi susturmak istiyor.
Öyle ki, 24 Haziran 2018 tarihinde yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de ilk icraatlarından biri 699 hafta boyunca barışçıl buluşmalarımıza ev sahipliği yapan Galatasaray’ı hakikat ve adalet talebimize kapatmak oldu. Biz gidemeyelim diye Galatasaray, 25 Ağustos 2018 tarihinden beri TOMA’lar, gözaltı araçları, bariyerler ve ağır silahlı polisler tarafından 24 saat abluka altında tutuluyor. Anayasa’nın ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin güvencesinde olan barışçıl buluşmalarımızın mekanı Galatasaray “suç mahalli”, Türkiye’nin anayasal normlarına ve uluslararası hukuk kurallarına dayanan meşru haklarımızı kullanmamız da “terör faaliyeti” sayılıyor.
800. haftamızda başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere devleti yönetenlere soruyoruz: Türkiye’de Anayasa hala yürürlükte mi?
Eğer yürürlükteyse, Anayasa "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü" hakkını temel bir anayasal hak olarak tanıyor, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." diyor. Anayasa’nın hükmü bu kadar açık ve netken, Galatasaray bize nasıl yasaklanıyor? Adalet talebimizi kamuoyuna duyurma hakkımız nasıl ağır silahlarla bastırılması gereken bir suç sayılıyor?
800. haftamızda bir kez daha tekrarlıyoruz: Barışçıl buluşmalarımıza ev sahipliği yapan Galatasaray Meydanı’nın 101 haftadır polis şiddeti ile bize yasaklanması Anayasal hak ve özgürlüğümüze yönelik ağır bir saldırıdır. Devletin, Anayasa’yı ihlal etmesi, yetkilerini kötüye kullanmasıdır ve suçtur. Toplum sessizliğiyle bu suça ortak olmamalıdır.
800. haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz:
Kararlıyız; bizi insan kılan hak ve özgürlüklerimize sahip çıkacağız.
Türkiye, hiç kimsenin gözaltında kaybedilmediği, inkârın ve cezasızlığın son bulduğu demokratik bir hukuk devletine dönüşünceye kadar susmayacağız. Hakikat ve adalet arayışımıza, son kayıp bulunana, son fail cezalandırılana kadar devam edeceğiz.
Kayıplarımızdan ve kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan asla vazgeçmeyeceğiz.”
(AS)