500 bini aşkın (İnternet'te 250 bin gibi rakamlar gördük, ama bu kesinlikle doğru değil) kişinin katıldığı ve şehir merkezindeki The Meadows adı verilen çok büyük bir park alanından başlayan gösteri, Edinburgh etrafında yapılan renkli, canlı ve militan bir yürüyüşün ardından yeniden The Meadows'a geri dönülmesiyle son buldu.
Sabahın erken saatlerinden itibaren The Meadows'da toplanmaya başlayan savaş karşıtları, alanın beş ayrı yerine kurulmuş ekranlardan yapılan konuşmaları izleme şansını buldular. Bu sahnelerden bir tanesi Stop The War Coalition'a (Savaşı Durdurun Koalisyonu) aitti.
Make Poverty History (Yoksulluğu Tarihe Göm) koalisyonu tarafından örgütlenen gösteriye, dünyanın bir çok yerinden olduğu kadar, İngiltere'den de yüksek bir katılım vardı. Biz Türkiye'den giden iki kişi olarak, Stop The War Coalition'la birlikte yürüdük.
Genel olarak gösteri, yukarıda da belirttiğimiz gibi, çok büyük ve renkliydi. Hıristiyan yardım kuruluşlarından anarşistlere kadar, çok çeşitli sayıda ve görüşte grup yürüyüşe pankartlarıyla, dövizleriyle katıldılar. Zaten gösterinin büyüklüğünden dolayı eylemin tek bir merkezi olamadığı için, yürüyüşün her yeri, kendi içinde bir gösteri alanı gibiydi.
Savaşı gündemin dışında tutmaya çalışanlar
G8 zirvesi protesto gösterilerinin örgütlenme sürecinin politik olarak en önemli noktası, gösteriyi örgütleyen Make Poverty History (Yoksulluğu Tarihe Göm) adlı kampanyanın içinde yer alan grupların, savaşın bu gösterilerin ana gündemi olmasını istememiş olması ve bunu engellemek için elinden geleni yapmış olmasıydı.
Make Poverty History kampanyası, içinde Hıristiyan yardım kuruluşlarından kiliselere kadar pek çok örgütü barındıran bir kampanya. Bu gruplardan bazıları İşçi Partisi hükümeti ile yakın ilişki içinde. Make Poverty History kampanyasını örgütleyenler, dünyada yoksulluğa ve iklim değişimi gibi sorunlara çözüm bulmanın savaşla bir ilgisi olmadığını düşünüyorlar ve dünya yoksulluğuna çözüm bulmayı tıpkı bir yardım kampanyası gibi düşünüyorlar.
İngiltere Stop the War Coalition ise, bu eylemin hazırlık sürecinde, savaşın da gündeme alınması ve ana konuşmacılardan bir tanesinin Stop the War Coalition'dan olması, koalisyonun alanda bir sahnesi ve standı olması için büyük bir mücadele vermiş.
Bunun sonucunda, Walden Bello , Make Poverty History sahnesinden savaşa karşı konuşma yapabilen tek konuşmacı oldu.
Ancak yine de hem eyleme katılanların attıkları sloganlardan, hem de 'Fight Poverty - Not War' tişörtü giyip, yine aynı cümlenin bulunduğu dövizleri taşıyanların sayısından, eyleme katılanların çoğunluğunu savaş karşıtlarının oluşturduğu çok açıktı.
Irak'tan yükselen sesler
Yürüyüşün bitmesinin ardından tekrar The Meadows'a geri dönüldüğünde, Stop The War Coalition tarafından alanda bir miting düzenlendi. Bu sırada, alanın diğer bölümlerinde (alanı birbirine eklemlenmiş bir kaç büyük parktan oluşan geniş bir saha gibi düşünebilirsiniz) Make Poverty History kampanyasının konuşmaları da devam ediyordu.
Stop The War Coalition tarafından düzenlenen mitinge konuşmacı olarak Rose Gentle (Military Families Speak Out - Asker Aileleri Seslerini Yükseltiyor), Fausto Bertinotti ( Italya - Rifondazzione), George Monbiot (Guardian gazetesi yazarı), Lindsey German (Stop The War Coalition), Scott Ritter (BM Silah denetçisi), Sami Ramadani (Irak), Majid Al Gaood (Felluce), Walden Bello (Focus On The Global South), Jeremy Corbin (İşçi Partisi Milletvekili), George Galloway (Respect Milletvekili), John Rees (Respect Genel Sekreteri) katıldı.
Irak'tan gelen Sami Ramadani, savaştan önce söylenen yalanlara ek olarak, bugün Irak'ta iki yalanın söylendiğini ve bunların yalan olduğunu ortaya koymanın önemli olduğunu söyledi.
Bunlardan birincisi, eğer işgal güçleri Irak'tan çekilirse Irak'ın bir iç savaşın içine düşüp Irak halkının birbirini öldürmeye başlayacağı. Sami Ramadani bunun büyük bir yalan olduğunu, çünkü asıl ölüm ve kaos kaynağının işgalin kendisi olduğunu söyledi.
"Gelecekteki olasılıklardan önce, bugünkü gerçeklere bakmalıyız ve bugün Irak'ta yaşanan gerçek, işgalin yarattığı günlük koşullardır" dedi.
Ramadani'ye göre bugün söylenen ikinci büyük yalan Irak direnişinin teröristlerden oluştuğu. Ramadani bunun bir yalan olduğunu ortaya koymanın çok önemli olduğunu, çünkü zaman zaman Irak halkının dostlarının bile bu düşünceden kaynaklı olarak Irak halkının direnişi ile aralarına mesafe koyduklarını söyledi.
Ardından asıl teröristlerin işgal güçlerinin kendisi olduğunu, Irak halkının işgal bitinceye kadar direnmeye devam edeceğini ve işgalin kuklası olan bir rejimi kabul etmeyeceğini söyledi.
Felluce'den gelen Majid Al Gaood ise, Irak'ta bugün doğrudan ve dolaylı ölümler olmak üzere iki tür ölümün yaşandığını, her ikisinin de asıl sorumlusunun işgal güçleri olduğunu söyledi.
"Doğrudan ölümlerin sorumlusu Amerika; çünkü her gün işgal güçlerinin açtığı ateş yüzünden yüzlerce Iraklı ölüyor. Bugüne kadar 100 binden fazla Iraklının öldüğü sanılıyordu, ancak tahminlere göre bu rakam 300 binden fazla, hatta 500 bin olabilir. Bugüne kadar işgal güçleri Irak'ta 200 bin evi yok ettiler; hastaneleri yıktılar, tarihi mirasa büyük zarar verdiler.
Dolaylı ölümlerin asıl kaynağıysa, yine Amerika'nın önderliğindeki işgal; çünkü kamu hizmetleri verilemediğinden, elektrik, temiz su, sağlık hizmeti olmadığından, her gün çocuklar başta olmak üzere, onlarca Iraklı ölüyor.
Günlük hava sıcaklığının 40 dereceye ulaştığı bu koşullarda hayatta kalmak çok zor."
Gaood Felluce katliamına ilişkin olarak da şunları söyledi:
"Felluce'de 40 bin ev yıkıldı. Şehir işgal güçleri tarafından sarılmış durumda. Ancak yine de Felluce halkı her ne olursa olsun evlerine ve yakılıp yıkılmış şehirlerine dönmeye kararlı. İşgal güçleri sadece Felluce'yi değil Irak'ın başka şehirlerini de yakıp yıktı. Fakat biz sonuna kadar direneceğiz, çünkü bizden güç kullanarak aldıklarını güç kullanarak geri almaktan başka şansımız yok."
"Buraya sizden işgal güçlerini Irak'tan geri çekilmeye çağırmanızı istemek için geldim."
Focus on the Global South (Küresel Güneye Odaklan) örgütü adına konuşan Walden Bello ise, geçen günlerde İstanbul'da düzenlenen Irak Dünya Mahkemesi'nden bahsederek, mahkemenin tarihi bir toplantı olduğunu, Irak savaşının birçok yönüne ilişkin çok sayıda kanıtın ortaya serildiğini söyledi.
"Irak Dünya Mahkemesi'nde sadece Bush değil, Blair de yargılandı. Blair'in suçları Felluce katliamında, Irak'ın ekonomik olarak sömürgeleştirilip çok uluslu şirketler ve pazar ekonomisi için bir cennet haline getirilmesinde Amerika'ya yardım etmek; Irak'ta kitle imha silahı bulunduğu konusunda Amerika ile birlikte yalan söyleyerek kamuoyunu yanıltmak; sivilleri korumayarak ve hatta ölümlerine neden olarak Cenevre Sözleşmesi'ni çiğnemek."
Bello konuşmasının sonunda Amerika'nın kendine düşman gördüğü herkesi yok etme yoluna gittiğini söyleyerek, "Biz hepimiz Bush'un düşmanıyız, iste burada ilan ediyoruz, yapabiliyorsa gelip bizi tutuklasın" dedi.
Corbin: Yoksulluktan söz eden savaştan söz etmek zorunda
İşçi Partisi milletvekili Jeremy Corbin ise, yoksullukla savaşın bağlantısına dikkat çekti.
"Yoksulluğun nedenlerini yok etmeden yoksulluğu tarihe gömmek mümkün değildir. Bugün dünyadaki yoksulluğun en büyük nedeni savaş ve savaşın en büyük nedeni ise Bush'tur. Haziran ayında G8 ülkeleri dünyanın yoksul ülkelerinin borçlarının %40'ını sildiler. Ancak bu hiçbir şey. G8 ülkelerinin bir yılda yaptıkları savunma harcamalarının toplamı 646 milyar dolar. Rakamlar her şeyi gösteriyor. Dolayısıyla bugün yoksulluktan söz eden herkes aynı zamanda savaştan da söz etmek zorunda."
Respect Genel Sekreteri John Rees ise, "G8 ülkelerine yalvarmak için değil, dünyanın en zengin savaş çığırtkanları olduklarını onların yüzlerine haykırmak için buradayız. Bize neden G8 ülkeleri ile görüşmediğimizi soruyorlar. Bu tavuktan tilki ile pazarlık yapmasını istemeye benziyor. Biz o kadar aptal değiliz. Ve güçlü olan, çok olan biziz. Schiller'in bir sözüyle konuşmama son vermek istiyorum: 'Büyük, sadece biz dizlerimizin üzerine çöktüğümüz için büyük görünür.' Haydi, hep beraber ayağa kalkalım" dedi.
Son olarak konuşan Respect milletvekili George Galloway de, "Bugün dünyada 3.3 milyar insan, günde 2 dolardan daha az gelirle yaşıyor. Dolayısıyla G8 tarih oluncaya kadar yoksulluk tarih olmayacak. Yoksul ülkelerin bu kadar borçlanmasının sorumlusu bu ülkelerin yoksul halkları değil, iktidarlarını korumak için borç alan kukla rejimlerdir. Dolayısıyla bu borçları ödemesi gerekenler bu yoksul halklar değildir " dedi. (AK-YÖ/TK)