Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Dr. Doğuş Şimşek’le Antalya’da düzenlenen G20 Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde yer alan mültecilere ilişkin değerlendirmeleri konuştuk.
Dr. Şimşek, G20 ülkelerinin mülteciler konusunda “külfet paylaşımı” ifadesinin yeterince açık olmadığını belirtirken, Avrupa Birliği’nin (AB) de yeterince sorumluluk üstlenmediği görüşünde.
Sınır güvenliğinden önce insan güvenliğinin önemli olduğuna vurgu yapan Şimşek, G20 ülkelerinin mültecilerin bulundukları ülkelere finansal destek sunması, bunun yanı sıra mültecilere kapılarını açmaları, sınır güvenliklerini azaltmaları, Suriye’deki çatışmaların durması yönünde adım atmaları, Suriye içinde yaşayan halkların güvenliğini sağlamaları gerektiğini ifade ediyor.
“Külfet paylaşımı derken…”
Sonuç bildirgesinde mülteci sorununa ilişkin getirilen yorumlar nasıl okunmalı? G20 ülkelerinin mültecilere koruma ve destek sağlama, sorunun çözümü için kalıcı çözümler bulma noktasında ne kadar çaba sarf ediyor? Bu güçler ne yapmalı?
G20 ülkeleri tüm devletleri krizle bağlantılı, külfeti paylaşmaya davet ediyorlar fakat külfet paylaşımının nasıl olacağını, külfet paylaşımı ile ne kastettiklerini açık bir şekilde belirtmiyorlar.
Külfet paylaşımı sadece mültecilerin bulundukları ülkelere yapılacak olan para yardımı ile sınırlı mı kalacak yoksa devletler mültecilere kapılarını açacaklar mı, çok belirgin değil.
Mülteci krizi konusunda Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye sunduğu ortak eylem planı anlaşması, mültecilerin Türkiye’de kalması, Avrupa’ya gelişlerinin engellenmesi, mülteciler için harcanmak üzere Türkiye’ye 3 milyar yardım yapılması, Geri Kabul Anlaşması’nın işlerlik kazanmasını öngörüyor.
AB üyesi ülkeler 160 bin mültecinin çeşitli AB ülkelerine dağıtılması konusunda uzlaşsa da sadece 19 ülke bu konuda adım atmış ve toplamda 120 bin mülteci bu ülkelere yerleştirilmişti.
AB mülteciler için üstlenmesi gerektiği kadar yük üstlenmiyor, sorumluluk almıyor; Rusya hiç bir Suriyeli mülteciyi yeniden yerleştirmiyor. Uluslararası Af Örgütü G20 üyelerini, yardımlardaki ciddi kesintiler ve eksiklikler nedeniyle zorluk çeken milyonlarca mülteciye insani yardım için mali desteklerini büyük ölçüde artırma çağrısında da bulunmuştu.
Kasım itibariyle, Suriye'nin mülteci krizi için Birleşmiş Milletler (BM) insani yardım çağrısının sadece yüzde 50'si fonlanmıştı. Bu yüzden G20 ülkelerinin mültecilere koruma ve destek sağlama konusunda getirdikleri yorumlar bu zamana kadar takındıkları tutum dikkate alındığında çok da gerçekçi gözükmüyor.
AB sınır örgütü Frontex, son dokuz ayda yaklaşık 710 bin mültecinin AB ülkelerine giriş yaptığını açıkladı. Dolayısıyla, AB’nin mültecilerin Türkiye’de kalması, Türkiye’nin sınır güvenliğini artırması için yaptığı anlaşma pratikte çok da gerçekçi değil. Mülteciler tel örgülere, derin kanallara, yüksek duvarlara, kameralara rağmen sınırları aşmaya devam ediyor.
Sonuç bildirgesinin 25. maddesi:* Başlıca insani, siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçlarıyla mevcut göç krizinin boyutu, küresel bir * Dünyanın çeşitli bölgelerinde benzeri görülmemiş sayılara ulaşan mülteciler ve yerlerinden edilmiş kişilere koruma ve destek sağlanması ve kalıcı çözümler bulunması yönündeki tüm çabalara yönelik desteğimizi güçlendirmeye devam etmeye kararlıyız. * Tüm devletleri, mevcut krize mukabelede bulunulmasına katkı sağlamaya ve mültecilerin yeniden yerleştirilmesi, diğer insani kabul yöntemleri, insani yardımlar ve mültecilerin hizmetlere, eğitime ve temel ihtiyaçlara ulaşmasının temini doğrultusundaki çabalar vasıtasıyla krizle bağlantılı külfeti paylaşmaya davet ediyoruz. * Yer değiştirmelere neden olan temel sorunlara çözüm getirilmesi ihtiyacının altını çiziyoruz. Bu bağlamda, çatışmalara siyasi çözüm bulunmasının ve kalkınma için arttırılmış işbirliğinin önemine de dikkat çekiyoruz. * Mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin güvenli ve gönüllü olarak kendi ülkelerine dönebilmelerini sağlayacak koşulların yaratılmasının önemini de kabul ediyoruz. * Göç ve mülteci akımlarına yönelik uzun vadeli hazırlık ve bu akımların yönetimi için kapasitenin güçlendirilmesini teminen diğer ülkelerle beraber çalışacağız. Tüm ülkeleri, ulusal imkanları çerçevesinde, bu krizden etkilenen ülkelere yardım etme yeteneklerini artırabilmelerini teminen ilgili uluslararası kuruluşlara yapmakta oldukları katkılarını arttırmaya davet ediyoruz. Keza özel sektör ve şahısları da bu uluslararası çabalara iştirak etmeleri yönünde teşvik ediyoruz. |
“Sınır güvenliğinden önce insan güvenliği”
Küresel kriz olarak ifade edilen mülteci sorununun çözümüne ilişkin kapsamlı çözüm önerileri ne olabilir?
G20 ülkelerinin mültecilerin bulundukları ülkelere finansal destek sunması, bunun yanı sıra mültecilere kapılarını açmaları, sınır güvenliklerini azaltmaları, Suriye’deki çatışmaların durması yönünde adım atmaları, Suriye içinde yaşayan halkların güvenliğini sağlamaları gerekiyor.
Mültecilerin hukukuna ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi kitlesel sığınma hareketleri için devletlerin ne yapması gerektiğini ortaya koyan bir rejim sunmuyor, yetersiz kalıyor.
Kitlesel sığınma hareketlerine cevap veren yeni bir uluslararası koruma rejimi ya da hali hazırda bulunan rejimin geliştirilmesi gerekiyor.
Sınır güvenliğinden önce insan güvenliğinin önemli olduğunun anlaşılması da gerekiyor.
“Mülteci sorunu sadece terörle bağdaştırılmamalı”
G20’de öncelikli olarak mülteciler ve teröre karşı uluslararası mücadelenin konuşulması gerektiği söyleniyordu. Terörizme karşı mücadele ile mülteci sorununun beraber ele alınması hakkında ne diyebiliriz?
Özellikle 2014 yılından itibaren binlerce Suriyeli ve Iraklı mültecinin IŞID teröründen kaçtığını düşünürsek mültecilerin yerinden edilmelerinin önlenmesinin terörizme karşı mücadele kapsamında ele alınması çok da yanlış değil.
Fakat mülteci sorununu sadece terörizm ile bağdaştırmak G20 devletlerinin mülteci krizinin oluşması ve büyümesi ile ilgili üzerlerine düşen sorumlulukları görmezden gelmeleri anlamına da gelir.
“Katliamlar mültecileri olumsuz etkileyecektir”
Beyrut ve Paris katliamının mültecilerin durumuna olası etkileri üzerine neler söyleyebiliriz?
Beyrut ve Paris katliamlarının Avrupa’da yasayan mülteciler üzerinde ve Avrupa’ya gidecek olan mültecilerin girişi konusunda olumsuz etkisi olacağını düşünüyorum.
Paris katliamının olduğu gece Calais mülteci kampında çıkan yangının kundaklanma olabileceği düşünülüyor.
Saldırganlardan birine ait olduğu düşünülen pasaportun olay yerinde bulunması batıda göçmen karşıtlığının artmasını tetikleyebilir. Avrupa’nın sınır güvenliğini daha çok artırmasını da bekleyebiliriz.
Doğuş Şimşek kimdirDr. Doğuş Şimşek, Koç Üniversitesi Göç Araştırma ve Uygulama Merkezi'nde (MireKoc) TÜBİTAK projesi yürütüyor ve Sosyoloji bölümünde ders veriyor. Londra City Üniversitesi'nde (City University London) Sosyoloji Bölümü'nde doktorasını tamamladıktan sonra bölümde göç ve sosyoloji dersleri verdi. İngiltere'de göç konulu araştırma projelerinde araştırmacı olarak çalıştı. |
* Sonuç bildirgesinin tamamı için tıklayın
** Fotoğraf: Metin Aktaş / AA