Geçen ay iki Güney Kıbrıslı gazeteci "yasak bölgeyi görüntüledikleri" gerekçesiyle tutuklanıp parayla cezalandırılmasından sonra şimdi de Kuzey Kıbrıslı gazeteci Murat Kanatlı, Güney Kıbrıslı gümrük görevlilerinin tacizine uğradı.
11 Eylül akşamı, Ledra Palace barikatından geçmek isteyen gazeteci Kanatlı'nın, geçiş noktasında, çantasında bulunan özel dosyalar ve Türkçe dergileri teker teker karıştırıldı.
Kanatlı: "Gümrük kontrolü değil, insanlara taciz"
Uluslararası Basın Kartı'nın yanı sıra Kıbrıs Gazeteciler Birliği ve Basın-Sen basın kartlarının sahibi olan "Yeniçağ" gazetesi editörü, YKP Yürütme Kurulu üyesi Kanatlı, olayın gümrük kontrolü değil, tacizlerin devamı olduğunu ifade ederek, bunu Nazi Almanyası'ndaki uygulamalara benzetti.
Konuyla ilgili Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği kurumları, uluslararası gazeteci örgütleri ile Avrupa'nın ırkçılık karşıtı sivil toplum örgütlerini de bilgilendirdiğini açıklayan Kanatlı, uygulamanın Yeşil Hat'tan geçmesi yasak olan maddelerin tespiti amacıyla değil, insanları taciz etmek amacıyla yapıldığını ileri sürdü.
Gazeteci, "geçiş yapan insanların tüm kişisel notları ile basılı yayınlar inceleniyor ve bu da 1940'lı yıllarda Nazi Almanyası'ndaki uygulamaları andırıyor" diyerek tepki gösterdi.
Gazeteci Kanatlı, yaşadıklarını söyle aktardı:
"Pazartesi gecesi güneye geçerken, Ledra Palace'taki gümrük görevlileri sigara gibi geçirilmesi yasak olan illegal maddeler taşıyıp taşımadığımı sordular. Ben de doğal olarak 'hayır' yanıtını verdim. Gümrük görevlisi çantamı açmamı istedi. Olumsuz bir tepki göstermeden çantamı açtıktan sonra görevli kişisel notlarımı ve dosyalarımı karıştırmaya başladı. Bunun üzerine buna neden gerek gördüklerini sordum, o da bana bunu yapmaya hakkı olduğunu söyledi.
Bu konuşmadan sonra, gümrük görevlisine Kıbrıs Gazeteciler Birliği tarafından verilmiş olan basın kartımı gösterdim ve bu konuda haber yazacağım için bu özel yoklamanın nedenini bana açıklamasını istedim. Kişisel notlarımı okuma hakkı olmadığı yönünde onu uyardım ve o da bana barikatta kendisinin gümrük görevlilerinin şefi olduğunu ve bunları kontrol etme hakkı olduğunu yineledi.
"Notlarımı okumayı sürdürerek, çantamdaki siyasi dergilerden birini alarak bunu okumaya çalıştı. Dergi Türkçe'ydi. Ona basın kartımı göstererek bu olayla ilgili olarak bir haber yazacağımı söyledim ve derginin içinde ne aradığını sordum. O da bana ecstasy hapları aradığını söyleyerek, yalnızca beni taciz etmekle ve kişisel yaşamıma müdahale etmekle kalmayarak, beni uyuşturucu hap taşımakla suçladı. Tüm bunları da bu olay açığa çıkarsa, uyuşturucu hap arama süsü vererek yansıtmaya çalışacağını göstererek yaptı.
"Tüm bu tartışmalar ardından bir kez daha basın kartımı görmek istedi ve elindeki Haravgi gazetesinin üstüne kartta gördüğü bana ilişkin detayları not aldı. Ona adını ve numarasını sordum ve kendisini Kostas Kokkalis olarak tanıttı; kartını da kaba biçimde gösterdi." (EÖ)