Linç mantığının yerleştiği, iş çevreleri dışında bu memlekette her halde en çok para kazanan iş kolu olan futboldan para kazananların "Arnavut Mafyası" ile birlikte şike skandallarına karıştığı, İtalyan rahiplerin 16 yaşında çocuklara öldürtüldüğü garip bir yere dönüştü sonradan.
Eskiden sadece futboluyla kendinden söz ettiren bu Karadeniz şehri, şimdilerde üzerinden kara bulutlar geçen "mafyatik bir kent" görünümünde.
Futbolun başka bir şey olduğunu öğrenme evresindeler
Evet bu da oldu... Futbolun bir zamanlar İstanbul tekelini kırdığı Trabzon'da, daha önce futbolcuların arabaları kurşunlandı.
Vaktiyle sadece futbolla yatıp kalkan Trabzonlular, şimdi futbolun futboldan başka bir şey olduğunu öğrenme evresinde. Trabzon'a defalarca gittim daha önce. Bundan bir kaç yıl önce 67 yaşında bir teyze fotoğraf makinesiyle şehrin sokaklarında dolaşırken bana, bir önceki gün oynanan maçın tüm detaylarını anlatmış, futbolcuların nerede hata yaptıklarını, teknik direktörün hatalarını sayıp dökmüş, beni epey şaşırtmıştı.
Ancak bugünlerde aynı sokaklarda dolaşsam, aynı teyzenin artık bana "futbol mafyası"nı anlatacağından, detayları sayıp dökeceğinden eminim.
Açıkçası epeydir dışarıdan baktığım Türkiye'de neler olup bitiyor acaba? Pembe dizi tadında gelişen olayların yerini ufak ufak silahların karanlığı almaya başladı.
Karadeniz'in Teksas'ında iki isim: Gökdeniz, Fatih Tekke
Okuyanlar hatırlayacak: Son bir yıl içinde beni en çok sinir eden, üzerine en çok konuştuğum, yazıp çizdiğim şey Gökdeniz Karadeniz'in şikeye bulaşmasıydı.
Sonrasında da bendenizin dedikleri birer birer çıktı, naçizane. Kendisine verilen 10 aylık ceza 6 aya indirildi. Gökdeniz, tam büyük cezayı almadan bir kaç gün önce, artık futbol zekasıyla değil Sicilya usulü taranmış saçları, tuhaf mimikleri, burnundan kıl aldırmayan tehditkar halleri ile milli takımın başına yeniden getirilen Fatih Terim tarafından kadroya alınmış, Danimarka maçında sahaya ilk on birde çıkmıştı.
Sonrasında bütün cerahat bir bir akmıştı dışarıya. Gökdeniz ceza almış, cezasında indirime gidilmiş, takım arkadaşı Fatih Tekke İstanbul'a belinde silahla gelmişti. Ne sportif bir tavır ama...
Bu tavrın karşılığı da aynı "fair play " anlayışı içinde geldi. Hem mafyatik ilişkileri nedeniyle suçu sabit görülen Gökdeniz Karadeniz'in, hem eli silahlı Fatih Tekke'nin, hem de iki futbolcunun eşlerinin arabalarına kurşunlar sıkıldı.
Karadeniz'in Teksas'ında, bundan sonra olabilecekler ile ilgili Trabzonspor camiası "yürekler Selanik", yarın olabileceklerin ihtimal hesabıyla haşır neşir...
Bildiri dağıtan TAYAD'lların linç etmeye çalışan, futbolu bahis ve şike skandallarına bulaştıran gruplar şehrin tadını tuzunu zaten karıştırmıştı ki, İtalyan Rahip Andrea Santoro öldürüldü.
Son bir-iki yılda olup bitenlere anlam veremeyenlerin arasında bizzat vali ve Trabzonlu siyasetçilerin de bulunması pek komik olmayan bir şaka gibi.
Ulusoy'un ilk icraatları el öpmek ve Terim'le devam etmek
Öte yandan Futbol Federasyonu Başkanı'nın yeniden seçilen eski başkanlarından Haluk Ulusoy, göreve döner dönmez gidip Türkiye'nin İsviçre maçı sonrasında yarattığı skandalın cezasını hafifletebilmek amacıyla Sepp Blatter'in elini öpmüş. "Niye?" diye soranlara da "Türkiye için yapılması gerekiyorsa, hiç tereddüt etmem" mealinde bir şeyler söylemiş. Gidiş kötü yani.
Dahası Ulusoy federasonu, Fatih Terim ile devam kararı aldığını deklare etti. Yani Bu da demek oluyor ki, artık Türkiyeli futbolseverin "illallah" dediği, halinden tavrından hiç hoşlanmadığı ve halkın kendi cebinden ayda 100 bin Amerikan doları ödemek zorunda kaldığı Terim, daha bir kaç yıl milli takımın başında duracak, küpünü dolduracak.
Kimi medya kuruluşlarında futbolcuların İsviçre maçında yaptıklarının sorumlusu olarak gösterilen Terim, böylece aslında yıllardır elde edemediği başarıların ödülünü, koltuğunu koruyarak alacak.
Olası başarısızlığın mazereti hazır
Terim, tam 6 maç Türkiye'den en az 500 kilometre uzakta ve seyircisiz oynanacak maçlarda elde edilecek olası başarısızlığı da emin olun, kendi sebep olduğu söylenen olaylar sonucunda alınan bu cezaya bağlayacak, buraya yazıyorum.
Netice itibarıyla Türkiye'nin aldığı dünya üçüncülüğünün ardından başlayan kötü sportif gidişe bir de "mafya" ve Fatih Terim faktörünü ekleyen futbol dünyamızın ufku daralmaya devam ediyor.
Türkiye tüm dünyaya futbol hayatının böyle gitmemesi gerektiğine dair verilecek ne kadar örnek varsa sunuyor, bir "vaka çalışması" olarak üniversitelerde okutulmayı hak ediyor. (BD/KÖ)