Her akçeli iş gibi kupa da çetrefilli olunca sinirler gerildi, Aziz Yıldırımın diğer kulüp başkanları ile kavgasında son tango, dans esnasında sarı lacivertli kulübün ayağına basıla basıla nihayete erdi. Fenerbahçe sürekli olarak ifade ettiği iki kupa hedefine ulaşamadı. Görünürdeki mağlup, haşmetli kadrosu ile Fenerbahçeydi. Ama bu görüntünün yarattığı yanılsama altında asıl mağlup gözden kaçıyordu: Yenilgiye uğrayan Diyarbakırspor nezdinde devlet oldu.
Asıl amaç Kürt sorununu unutturmak
Lig ve kupa ikinciliği ile yetinmek durumunda olan Fenerbahçenin yaşadığı düş kırıklığının daha büyüğünü yaşayan devlet organları, buldukları her kürsüden Diyarbakırın küme düşmesinin engellenmesi gerektiğini ifade ettiler. Sebep Diyarbakırın PKK ile ilişkisini engellemek olmaydı ki, hükümet içi aktörlerden muhalefet önderlerine varıncaya dek aynı kalemden çıkmışa benzer bildiriler okundu.
CHP lideri Baykal ve AKPnin Diyarbakırlı milletvekillerinin içi boş çığlıklarını anlamlandırmak için Güneydoğunun bu önemli şehrinde futbol takımının işlevi ile ilgili tarihsel arka plana göz atmak yeterli. Daha önce bianetin bu sayfalarından Diyarbakırın Süper Lige çıkarılmasının öyküsünü anlatmaya gayret etmiş, lig koşusunda bu takımımızın devlet yardımıyla attığı vücut çalımlarına değinmiştik.
Kürte futbol demokrasisi
Diyarbakır futbol takımının ligden düşmesi kesinleşince TBMM çalkalandı. Önce AKPnin Diyarbakır milletvekillerinin, ardından da CHP Genel Başkanı Deniz Baykalın beyhude çığlıklarını işittik. Siyasilerin temel amacı, Kürt sorununun yüzyıllardır can acıttığı Güneydoğu Anadolu bölgesinde futbolun ağrı kesici etkisini devam ettirmek. Bunu yaparken de aslında hedefleri sorunun çözümüne dair demokrasi içerikli kesin adımlar atmak değil. Baykal ve diğerleri statükonun devamını sağlamak üzere geçici çözümler peşinde koşuyorlar; üstelik kürsüden nutuklar atarken de komik duruma düştüklerinin hiç farkına varmadan.
Türkiyenin Kürt politikasını uygulama alanı statüsüne terfi eden Diyarbakırspor, bu yıl zoraki lige tutundurma çabalarının bile sonuç vermeyeceği kadar kötü durumdaydı. PKK 2005 2006 yıllarında eylemliliklerini artırırken, kulüp de başarısız sonuçlar almayı sürdürdü. Görünen o ki Türkiye Süper Ligi, esasen bölgenin ve Kürtlerin sorunlarına derman değildi. Kimileyin devlet görevlilerinin halk ile bire bir diyalog kurmasının aracı oldu tabii, ama o kadar.
Suni sulh günlerinde fair play
Diyarbakırlı taraftar zaten bildiğimiz futbol taraftarı profilinden farklı özellikler taşır. Bir çoğu aslında üç büyüklerin taraftarı olup, kerhen şehir takımını destekler. Elbette bu kulübe gönülden bağlananlar da vardır ama onların bu tutumu, Diyarbakırsporun şehrin vazgeçilmezi olmadığını kanıtlar niteliktedir. Bağlar Mahallesindeki bir genç için takımın o hafta aldığı sonuç, semtinde diğer arkadaşları ile birlikte çektikleri sefaletin, açlığın, işsizliğin yanında konuşmaya değer bulunmaz.
Takımın son birkaç yıldaki performansını da hesaba katacak olursak ortaya çıkan tabloda taraftarının takımını çılgıncasına desteklemesini gerektirecek bir durum yoktu. Öte yandan suni barış günlerinde halkın fair play çerçevesinde sportif etkinlik izlemek gibi bir çabası olması, ancak normalleşme sürecine iyi niyetli bir katkı olarak düşünülebilir.
CHPnin DTPden oy kapma sevdası
Son zamanlarda Güneydoğuda gerilen sinirler, sahaya da yansıdı. Özellikle bu mevsim futbol müsabakaları sırasında çıkan olaylar nedeniyle Diyarbakır çok fazla ceza aldı. Taraftarın ve sahaya inip rakip takım futbolcusunu kovalayan kulüp yöneticilerinin saldırgan tutumları, alınan cezalar hatırlanırsa küme düşmeye kadar giden yolda şaşırtıcı bir tesadüf yok.
Seyircisinden uzakta oynamak zorunda kaldığı maçlarda başarı kazanması son derece güçtü. Nitekim sürpriz sayılamayacak bir sonuçla karşı karşıya kaldık: Diyarbakır önümüzdeki yıl İkinci lig A kategorisinde, yeniden Süper Lige yükselmek için mücadele edecek. Peki bunu başarabilecek mi? İşte bu sorunun yanıtını vermek zor.
Kürt siyasetinin odağına bir futbol takımını oturtarak DTPden oy kapmak niyetindeki politikacıların bugünkü çabası tek kelimeyle acıklı. Diyarbakırlının oyunu almak için çürük merdivenin basamaklarında atılan adımlar CHPye bir şey kazandırmayacak. Aslında Kürt sorunun çözümü için en ufak bir adım bile atmayan Ana Muhalefet Partisinin bölge insanının gönlünü almak için başvurduğu yol manidar.
CHPninki futbol jakobenizmi
Nitekim seçim zamanında bile bu şehrimizde CHPnin il örgütüne gidip bakın, içeride çaycı dışında kimseyi bulamazsınız. Doğru politikalar üretmek yerine palyatif, kaçamak çareler aramanın ne bölge siyaseti ne de CHP açısından hiçbir yararı yok. Üstelik jakoben siyaset anlayışının bölge üzerindeki etkisinin yüzyıllardır yarattığı durum ortadayken, bir şeyleri hala zorla yapmaya çalışmanın olumlu bir etkisi olmayacaktır.
Nitekim Diyarbakırspor basın sözcüsü Aziz Gölcük Baykalın sözleri sonrasında bir açıklama yaptı ve şöyle dedi:
Bu girişimi doğru bulmuyorum. Takımın siyasete alet olması hoş değil. Küme düşme Diyarbakırspor'un sorunudur. Eğer Diyarbakırspor yeniden birinci lige yükselmek istiyorsa güçlü bir ekip oluşturur ve yeniden birinci lige döner. Ancak UEFA'nın ligdeki takım sayısını artırılması yönünde uygulaması varsa buna saygı duymak lazım. Bunun dışında Diyarbakırspor için böyle bir şey yapılmamalıdır. Bu tartışmaların sona ermesini istiyorum. Bu tartışmalar gündemde kaldığı sürece en büyük zararı Türk futbolu görecektir.
Vaktiyle Tansu Çillerin gittiği her yerde falanca sporun birinci lige çıkmasını istiyor musunuuuuz? diye sormasına benzer anlamsız politik cambazlıkların Kürt sorununun çözümü için derman olamayacağı ortada. (BD/EK)