Türkiye’nin ilk çağdaş seramik sanatçılarından Füreya Koral’ın retrospektif sergisi "Füreya", 18 Ocak 2018 günü sona eriyor.
Akaretler Sıraevler No:16'da 18 Kasım 2017’de açılan serginin küratörlüğün Károly Aliotti, Nilüfer Şaşmazer ve Farah Aksoy yaptı.
Sergi Füreya Koral’ın seramik sanatına olan tutkusunun yanı sıra, sanatçının iç dünyasını ve kendini gerçekleştirme hikâyesini de anlatıyor.
Füreya’nın 50 yılı aşkın sanat yolculuğu, 1,500 m2’lik sergi alanında aktarılıyor. Sergide yalnızca Füreya’nın ürettiği seramik nesneler, tabaklar, porselenler ve duvar panoları değil; fotoğrafları, kişisel eşyaları ile aile bireylerine dair bilgi ve belgeler de izleyiciye sunuluyor.
Füreya'nın biyografisini Kale Grubu tarafından açılan serginin katoloğundan yayınlıyoruz:
20. yüzyılın ilk on yılında, dünyanın yerinden oynayıp tepetaklak olduğu bir döneme ve coğrafyaya doğan Füreya Koral; dağılan bir imparatorluğun ve yeni açılan bir çağın çocuğu olarak hem Osmanlı yaşam kültürünü, hem Cumhuriyet ideallerini hem de Avrupai bir hayat tarzını benimser.
Bu nedenle Füreya’yı birkaç kelimeyle tanımlamak mümkün değildir. Zira o da kendini bulmak ve tanımlamak için uzun süre çaba sarf eder. 87 yaşına dek birbirinden farklı kimliklere sahipmiş gibi görünmesine rağmen özdeki Füreya hep aynıdır. Kimlikteki ismi değişse de aslında hep ve sadece Füreya’dır.
Füreya'nın hikayesi 1910’da, Büyükada’da başlar. Ailenin diğer çocukları gibi o da, büyükanne ve büyükbabalarının sahip olduğu duyarlılığı ihtiva eden genleri miras almıştır. Kuşaktan kuşağa aktarılan sanat, tarih, edebiyat, müzik sevgisi; Büyükada’nın masalsı havasıyla pekişir.
Cumhuriyetin idealleriyle daha da önem kazanan yararlı olma arzusu, Füreya’yı ilk evliliğini yapacağı bir çiftlik sahibinin ardından Bursa’ya savurur. İkinci evliliğini Mustafa Kemal’in yakınında bulunan Kılıç Ali’yle yapan Füreya’ya 1947 yılında verem teşhisi konur. Ve İsviçre’de kaldığı sanatoryumda, benliğinin tüm parçalarını birleştirip onu iyileştirecek tutkalı bulur: Seramikle tanışır.
1971’de Paris’teki ilk sergisinin hemen ardından İstanbul’da Maya Galerisi’nde bir sergi açar ve Şakir Paşa Apartmanı’nın girişinde kurduğu atölyesini sadece kendine değil, arkadaşlarına ve seramiğe ilgi duyan gençlere de yuva yapar.
Sanat-zanaat tartışmasında seramiğin çömlekçilik ile bir tutulan sınırlarının silindiği, geleneksel içeriklerin, yeniden keşfedilip yorumlandığı bu dönemde Füreya için tabaklar, başlıca formlardan biri olur.
Ama o her şeyden önce, duvar panolarını önemser; aklında çini geleneğini çağdaşlaştırmak vardır. Ressamların ve mimarların tepkisine rağmen yaptıklarını savunur ve Anadolu motifleriyle başladığı, zamanla yarı-soyut bir nitelik kazanan panoları ilgi görmeye başlar.
Bu ilgi zamanla mimarinin içine entegre olan, büyük ebatlı duvar panolarına evrilir. Gerek Avrupa’ya gerekse Meksika’ya yaptığı seyahatlerde insanların sanatın içinde yaşadığını gören ve sanat anlayışı bu yöne evrilen Füreya, modern mimarlarla birlikte yeni çağın ana malzemesi betonu renklendirerek, ona çağdaş bir tat katar. İstanbul ve Ankara’da çarşı, han ve diğer kamusal mekanların içinde bulunduğu çok sayıda mimari yapı için büyük panolar üretir.
1973’te Arif Paşa Apartmanı’na taşınan sanatçı, burada dairesinin penceresinden gördüğü sıra evlerden aldığı ilhamla yeni bir seriyi doğurur. Seramik sanatının doğası gereği üretmiş olduğu evlerin formunda var olan iç-dış ayrımı, yaşamının son evresinde artık bir parçası olamadığını fark ettiği yeni toplumun hız ve yapısına dair gözlemleriyle, ‘içi boş’ insan figürlerinden oluşacak bir heykel serisinin de temelini oluşturur.
Füreya seramiğe hiçbir zaman yalnızca bir sanat pratiği yahut meslek olarak yaklaşmamıştır. Çalkantılı fakat bir o kadar da zengin bir yaşamın deneyimlerini; özgün duruşu ve hayata dair mücadeleci sezgisiyle, içinde bulunduğu zamana katabilmeyi başaran sanatçı, en başından beri arayışı içinde olduğu varoluş sebebinin yanıtını seramikte bulmuştur. En basit ifadeyle, özünde ‘iç’i ve dış’ı birbirinden ayıran bir kabuk olan seramik, benzer şekilde, Füreya’nın da içindeki boşluğu sarmalamasına ve özünü tanımlamasına izin vermiştir.
Kronoloji
1910 - 2 Haziran’da Büyükada, İstanbul’da doğdu.
1914 - 28 Temmuz’da Birinci Dünya Savaşı resmen başladı.
1915-16 - Teyzeleri Fahrelnissa (1901-1991) ve Aliye (1903-1974); Şakir Paşanın adada yaptırdığı ilkokula devam ederken Füreya, evde keman dersleri almaya başladı. Daha sonra Nötre Dame de Sion Fransız Lisesinin ilkokuluna kaydoldu.
1919 - Füreya, babası Emin Bey (1881-1959) ile Samsun’a çıkışını planlamak üzere Şakir Paşa Apartmanı’na gelen Mustafa Kemal ile ilk kez karşılaştı.
1920 - Füreya’nın teyzesi Fahrelnissa, oyun yazarı ve şair İzzet Melih Devrim ile evlendi. Bu evlilikten ressam Nejad Devrim (1923-1995) ve tiyatro sanatçısı Şirin Devrim (1926-2011) dünyaya geldi.
1923 - Mustafa Kemal, Ocak ayında Füreya’nın annesi Hakkıye Hanım’ın çocukluk arkadaşı Latife Hanımla İzmir’de evlendi. Nikahtan 3-4 gün sonra Hakkıye Hanım ve Emin Paşa’nın evlerinde verdikleri düğün yemeğinde Mustafa Kemal ve Latife Hanım, Füreya’nın ömür boyu saklayacağı anı defterine, “Füreya Hanım, millete ifa edeceğin vazife mühimdir. Bunu bir an hatırından çıkarma! Ona göre çalış, hazırlan. 3.2.1339 (1923)” notunu yazdılar.
Büyütmek için tıklayın.
1924 - Keman derslerine Macar müzisyen Karl Berger (1894-1947) ile devam etti. Berger, bu dersler vesilesiyle tanıştığı Aliye ile önce fırtınalı bir aşk yaşayacak, çift daha sonra evlenip Büyükada’ya yerleşecekti.
1928 - Lise son sınıfa kadar Nötre Dame de Sion Fransız Lisesi ne devam eden Füreya, diplomasını Hususi Musevi Lisesi’nden aldı.
1928 - Füreya, insanlara yararlı olabilme gayesi ve Anadolu’da çalışma hayaliyle Tıbbiye’ye gitmek istiyordu, ancak henüz okul başlamadan Fransız bir profesöre vermesi istenen tur esnasında morga girdi ve bu işi yapamayacağını düşünerek fikrini değiştirdi.
1929 - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne kaydoldu. Babasının hastalığı ve zorunlu emekliliği nedeniyle ailenin maddi durumu kötüleşti. Füreya, ailesine yük olmamak için henüz mezun olamadan okuldan ayrıldı.
1929-30 - İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüşen Sanayii Nefised Mektebi Alisi Müdürü Namık İsmail, seramik öğrenimi için yurt dışına gönderilen ilk öğrencilerden biri olan ve yurt dışında seramik sergisi açan ilk Türk seramik sanatçısı İsmail Hakkı Oygarı bir çinicilik ve seramik atölyesi kurmakla görevlendirdi.
1930 - Çiftlik sahibi Bursalı Selahattin Karacabey ile Büyükada’daki köşkte verilen düğünde evlendi ve Bursa’ya taşındı. Eğitimiyle gerçekleştiremediği Çalıkuşu hayalini, köylü çocuklarını eğittiği bir çiftlik hayatı kurarak, burada hayata geçirme arzusundaydı.
1931 - Hamileliği esnasında çocuğunu kaybetti.
1932 - Selahattin Karacabey’den boşandı ve İstanbul’a, ailesinin yanma taşındı.
1933 - Yalova’da annesi Hakkıye Hanım ile çıktıkları tatilde Mustafa Kemal ile karşılaşan Füreya, bu vesileyle silah arkadaşı Kılıç Ali (1889-1971) ile tanıştı.
1934 - Fahrelnissa, ikinci evliliğini Irak asıllı Ürdün Prensi Emir Zeid (1898-1970) ile Atina’da yaptı.
1934 - Teyzesi Fahrelnissa, eşinden yeni boşanan Füreya’yı Avrupa seyahatine çıkardı.
1935 - Kendinden yaşça büyük olan Kılıç Ali ile evlenen Füreya, eşi ve eşinin dört oğlundan en küçükleri Altemur ile birlikte Ankara, Yenişehir’de yaşamaya başladı. Bu dönemde ünlü sofralarında sık sık devlet erkânını ağırladı. Füreya ve Kılıç Ali 1938’e dek Mustafa Kemal’in yakın çevresinde bulundular.
1939 - Mustafa Kemal’in vefatının ardından İstanbul’a taşındılar.
1942 - Nejat Eczacıbaşı'nın sekiz işçiyle kurduğu Dr. Nejat Ferit Kimya Fabrikası’nın adı 1958’de Dr. Nejat F. Ecçacıbaşı Seramik Fabrikaları A.Ş. olarak değişti.
1945 - Fahrelnissa Zeid, Füreya’nın yardımlarıyla Ralli Apartmanındaki evinde ilk kişisel sergisini açtı. Hemen akabinde Füreya’ya verem teşhisi kondu.
1946 - Vatan gazetesine müzik eleştirileri ve desenleriyle katkıda bulundu.
1947 - İsviçre’deki Leysin Sanatoryumu’nda tedavisine başlayan Füreya, burada önce Polonyalı bir sanatçıdan resim dersleri aldı; daha sonra teyzeleri Fahrelnissa ve Aliye’nin gönderdiği malzemelerle seramik denemelerine başladı.
1949 - Sanatoryum dışındaki tedavi sürecinde Lozan’da bir seramik atölyesine devam etti.
1950 - Füreya Paris’e taşındı ve tekrar tedaviye başladı. Bu sırada yolunun kesiştiği seramik sanatçısı Georges Serré’nin (1889-1956) tavsiyesiyle bir atölyede pişirme teknikleri üzerine çalıştı.
1950 - Paris’te sanat eleştirmeni Jacques Lassaigne (1911-1983) ile tanıştı. Lassaigne ile dönemin bir diğer önemli eleştirmeni Charles Estienne, Füreya’ya sergi açmasını önerdiler.
1951 - Kızı gibi seveceği yeğeni Sara Koral doğdu.
1951 - Haziran ayında Paris’teki Galerie M.A.I.’de ilk kişisel sergisini; aynı yılın Kasım ayında ise Adalet Cimcoz’un kurduğu Maya Galerisi’nde Türkiye’deki ilk kişisel sergisini açtı. Sergide çini geleneğini temel alan duvar seramiklerini ve folklorik temaları yorumlayan farklı çalışmaları mevcuttu.
1951 - Tedavi için gittiği Paris dönüşünde Kılıç Ali ile Harbiye’deki El Irak Apartmanı’na yerleştiler. Füreya, maddi açıdan rahatlamak için çok sayıda mobilya ve eşyasını bir gazete ilanıyla duyurarak müzayedede satışa çıkardı.
1952 - Paris’te yaptırdığı seramik fırınını İstanbul’daki gümrükten, tarifede tanımı olmadığı için ancak ‘ekmek fırını’ olarak geçirtebildi. Henüz çalışmaya başlayamadan hastalığı şiddetle nükseden Füreya, kimseye haber vermeden Paris’e giderek doktorunun tavsiyesiyle ameliyat masasına yattı. Dönemin şartlarında oldukça riskli sayılan bir ameliyatla akciğerinin bir parçası alındı. Birkaç aylık nekahet döneminden sonra İstanbul’a veremden kurtulmuş olarak döndü.
1953 - İstanbul’a kesin dönüş yaptı ve El Irak Apartmanında Türkiye’nin ilk özel seramik atölyelerinden birini kurdu. Füreya'nın korunaklı ve kapalı bir çevrede geçen hayatı, atölyenin varlığı ve buraya uğrayan entelektüel dostlarıyla bohem bir havaya büründü.
1954 - Füreya, sanat üretiminin bir parçası olan bohem hayatını kabul edemeyen Kılıç Ali ile boşandı. Birlikte yaşadıkları daireyi boşalttıktan sonra Füreya ev ve atölyesini Şakir Paşa Apartmanı’nın giriş katına taşıdı. Bu süreçte gerekli masrafları karşılamak için elinde kalan birçok mobilya ve eşyayı satışa çıkardı.
1955 - Yeni atölyesi Ayda Arel, Alev Ebüzziya Siesbye, Leyla Sayar’m (Akkoyunlu); ileriki senelerde ise Bingül Başarır, Candeğer Furtun, Binay Kaya, Mehmet Tüzüm Kızılcan’ın aralarında bulunduğu genç seramik sanatçıları için önemli bir buluşma noktası oldu. Burası aynı zamanda Melih Cevdet Anday, Adalet Cimcoz, Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Yaşar Kemal, Cevat Şakir Kabaağaçlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi dönemin önemli kültür ve sanat simalarının da uğrak yeriydi.
1957 - Türkiye'nin köklü sanayi kuruluşlarından Kale Grubunun temelleri Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş. ile atıldı.
1957 - Rockefeller Bursu ile Amerika’ya davet edilen Füreya, daha sonra Meksika’ya giderek Aztek ve Maya kültürlerine dair araştırmalar yaptı. Meksika’da yaygın olan duvar resmi geleneği, Füreya’nın sanatın müzelere hapsolmaması yönündeki inancını pekiştirdi ve halka açık mekanlara yapacağı büyük panoların yolunu açtı.
1958 - Bir diğer önemli seramik atölyesi, Devlet Tatbiki Sanatlar Tüksek Okulu bünyesinde açıldı. Hakkı İzet’in müdürlüğünü üstlendiği bu bölümde, sektörde çalışacak birçok seramikçi yetişti.
1958 - Füreya, Expo ‘58 Brüksel Dünya Fuarı’ndaki Türkiye Pavyonu’ndan sorumlu olan Utarit İzgi, Hamdi Şensoy, İlhan Türegün ve Muhlis Türkmen’in projeleri kapsamında fuara özel seramik kahve fincanları tasarladı.
1959 - Füreya, Utarit İzgi ile başlayan sanatçı-mimar işbirliklerine başka kamusal ve yarı-kamusal projelerde aralarında Haluk Baysal, Melih Birsel, Abdurrahman Hancı ve Selçuk Milâr’ın da olduğu farklı isimlerle devam etti. Atatürk Orman Çiftliği’nde yer alan Marmara Oteli’ne yaptığı büyük duvar panosunun (1959) ardından Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi (1965), Ziraat Bankası ve Başak Sigorta (1966), İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (1966), Anafartalar Çarşısı (1967) ve Divan Oteli (1968) için büyük ebatlı panolar üretti.
1960 - Cumhuriyet tarihinin ilk askeri darbesi olan 27 Mayıs Askeri Müdahalesi gerçekleşti.
1960 - Türk Seramik Sanatçıları Derneği, dönemin Akademi hocaları ve önde gelen seramik sanatçılarının desteğiyle kuruldu. Kısa ömrüne rağmen dernekte bir yıl içinde pek çok faaliyet gerçekleştirildi.
1960-61 - Daha önce Hilton Oteli için sehpa üstü seramik panoları üreten Füreya, iç mimar Prof. Sadun Ersin ile Türkiye Büyük Millet Meclisi için günümüzde halen kullanılmakta olan çok sayıda sehpa tasarladı.
1960’lar - II. Abdülhamid döneminde hayata geçirilen Yıldız Porselen’in 1959’da Sümerbank’a devredilmesiyle birlikte devletin seramik sektöründeki varlığı güçlü bir hal almaya başladı. 60’lı yıllar boyunca sofra eşyaları, karo seramik ya da sağlık gereçleri gibi alanlarda faal olan kuramların üretimi arttırmasıyla birlikte yerli ürünler, 1970’lerde ithal malların yerini aldı.
1969 - Tüm mirasını bırakmak arzusuyla yeğeni Sara Koral’ı nüfusuna geçirdi.
1971 - Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Mart tarihinde yayımladığı muhtıra ile sıkıyönetim ilan etti. Siyasi gerginlikler tüm on yıla yayıldı.
1970’ler - Seramiğe başlamasından bu yana yoğunlukla ürettiği iç ve dış mekan panolarının yanı sıra obje tasarlamaya ağırlık verdi. Bu objeler yüksek pişirimli gre tekniğiyle üretiliyordu. 1973 Tuzla’daki İstanbul Porselen Fabrikası için özel bir seri tasarladı. Sanatçı-endüstri iş birliği, işlerin az sayıda kitleye ulaşabiliyor olmalarından dolayı sona erdi. Füreya’nın porselenleri aynı yıl Yapı Endüstri Merkezi’nde sergilendi. Serginin katalog metnini Yapı Endüstri Merkezi’nin kurucularından Prof Bülent Özer kaleme aldı.
1973 - Şakir Paşa Apartmanı, Hakkıye Harum’ın ölümünün ardından bir müteahhide verildi ve Füreya Elmadağ’daki, Arif Paşa Apartmanı olarak da bilinen Sarıcazade Abdullah-Osman Bey Apartmanına taşındı. Dairesinin penceresinden gördüğü Surp Agop Vakfı sıra evleri daha sonra yeni bir seriyi doğuracaktı.
1980 - Türk Silahlı Kuvvetleri, 1971 yılından buyana tırmanan gerginlikleri bahane göstererek 12 Eylülde yönetime el koydu.
1980 – 1960’ta bir yıl açık kalabilen Türk Seramik Sanatçıları Derneği’nin ardından Füreya Koral başkanlığında Seramikçiler Derneği adlı yeni bir oluşum hayata geçirildi ancak bu dernek de açılmasından birkaç ay sonra diğer tüm dernekler gibi sıkıyönetim nedeniyle kapatıldı.
1980-85 - En çok bilinen çalışmalarından olan seramik “Evler” serisini üretti.Aralık 1985-Ocak 1986 tarihleri arasında Maçka Sanat Galerisinde sergilenen bu eserler ile Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülüne layık görüldü.
1986 - Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü’nü almasının ardından seramiği bıraktığını açıkladı. Buna karşın 1990 yılında “Yürüyen İnsanlar” adlı pişmiş toprak heykelciklerini üretti.
1992 - Füreya Koral’ın “Yürüyen İnsanlar” adlı serisi, 40 sanatçının panolarıyla beraber “40. Sanat Yılında Füreya Koral’a Saygı” sergisinde Maçka Sanat Galerisi’nde yer aldı.
1992 - Yavuz Turgul’un Gölge Oyunu adlı filminde Şener Şen ve Şevket Altuğ ile birlikte kısa bir sahnede rol aldı.
1997 - 25 Ağustos’ta İstanbul’da vefat etti. Cenazesi Büyükada’ya götürülerek büyükbabası Şakir Paşanın yaptırdığı Müslüman mezarlığındaki aile kabrinde toprağa verildi. (HK)
Not: Sergi Pazartesi günleri hariç her gün 11:00 - 19:00 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edilebilir.
* Fotoğraflar: Nadire Mater - bianet