Dünyanın yaşadığı en büyük nükleer kazalardan biri olan Fukuşima‘nın üzerinden tam 11 yıl geçti.
Japonya'da 11 Mart 2011'de meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında oluşan tsunami, Fukuşima Nükleer Santrali'nde radyoaktif sızıntıya neden oldu. Olayda, santraldeki dört nükleer reaktöründen üçü zarar gördü, çevrede yaşayan on binlerce kişi sızıntı sonrası evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Resmi verilere göre en az 15 bin 900 kişinin hayatını kaybettiği felaketin ardından 2 bin 525 kişi ise kayıp olarak kayıtlara geçti.
Felaketin ardından çok sayıda ülke Japonya'dan tarım ve deniz ürünü ithal edilmesine, insan sağlığı güvenliği endişesi ile sınırlama getirdi.
Ancak bu hikaye Çernobil’de olduğu gibi dünyanın nükleere bakışında bir aşama kaydetmesine engel olmadı. Rusya–Ukrayna savaşı nedeniyle nükleer tehdidi dünya kamuoyunda yeniden gündeme gelirken nükleer enerji santrallerinin yapımı da nükleeri “temiz enerji” olarak sınıflandırma çalışmaları da devam ediyor.
TIKLAYIN - Çernobilden Fukuşima'ya En Büyük Tehlike Devlet Aklı
Greenpeace: Fukuşima ders olsun, enerjimiz temiz olsun
Greenpeace, Fukuşima’nın 11. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada nükleer felakette yaşananlar yeniden hatırlatılarak “Fukuşima’da yaşananlar, ‘güvenli nükleer’ diye bir şey olmadığını dünyaya gösterdi. Mesajımızı yineliyoruz: Fukuşima ders olsun, enerjimiz temiz olsun” dedi.
Greenpeace’in açıklamasında dikkat çektiği bir diğer nokta ise iklim krizi oldu:
“Yaşanan felaketin izleri zamanla silinirken ve unutulmaya yüz tutarken bugün çok daha ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. İklim kriziyle mücadelede kolaya kaçan hükümetler, bilimsel ve tarihsel gerçeklere gözlerini kapayarak nükleer enerjiyi karbonsuzlaşmanın temel çözümü olarak kabul ettirme çabası içinde. Oysa nükleer enerji üretimi, iklim değişikliğine karşı asla bir çözüm olarak düşünülemez.
“Bugün, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin 15. Günü ve Fukuşima Nükleer Felaketinin de 11. Yıl dönümü. Bu iki felaketin ortak noktası, her ikisinde de nükleer enerji için bilim insanlarının bildirdiği en kötü senaryoların kaçınılmaz gerçekliğini görmüş olmamız. Üstelik, tam da iklim krizine alternatif olarak Avrupa Birliğinin nükleer santralleri yeşil enerji olarak sınıflandırmaya çalıştığı ve Türkiye’de de nükleer enerji konusunda yeni adımların atıldığı bugünlerde yaşananlar, şüphesiz sarsıcı bir uyarı.”
TIKLAYIN - Ukrayna'daki radyoaktif depolama tesisleri vuruldu
TIKLAYIN - Rusya saldırısı: Ukrayna'daki nükleer santralde çıkan yangın söndürüldü
İklim değişikliği, ekonomik kriz ve nükleer tehdit
Greenpeace’nin açıklamasında tüm dünyada iklim değişikliğinin, zehirli kirliliğin, yolsuzluk ve çatışmanın temelinde yatan gaz ve diğer fosil yakıtların, bir yandan savaşı ve ekonomik krizi tetiklerken diğer yandan iklim değişikliğine alternatif olarak görülen nükleer enerjinin de içerdiği risklerle tüm dünyayı yeniden tehdit ettiğinin altı çizildi. Greenpeace’nin çağrısı şöyle oldu:
“İklim değişikliği için kritik olan bu dönemde karar vericileri, günü kurtaracak çözümlerden uzaklaşıp sürdürülebilir, yenilenebilir enerji için hızla harekete geçmeye çağırıyoruz.”
NKP: Nükleer Düzenleme Kurumu acilen kapatılsın
Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Fukuşima Nükleer Santral kazasının 11. yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada nükleer santrallerin barındırdığı yaşamsal risklere dikkat çekti:
“Fukuşima felaketinde hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, barış içinde silahsız ve nükleersiz bir dünyada yaşamak umuduyla, kamusal kaynaklarımızın artık yaşamsal ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz duruma gelen yoksul halkımıza ayrılmasını, nükleer santral projelerinden iptal edilerek, Nükleer Düzenleme Kurumu’nun acilen kapatılmasını istiyoruz.”
Felaketin etkilerinin gün geçtikçe ciddi boyutlara ulaştığına dikkat çekilen açıklamada, santrallerin yarattığı tehlikenin farkına varan ülkelerin santralleri kapatma kararı aldığı da hatırlatıldı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Ölüm karşısında alınan kararlar yaşam için umut verse de kar hırsıyla hareket eden enerji lobileri, nükleer enerji endüstrisinin yerle bir olan imajı düzeltmek için mücadeleye girişti. Yaşanan kazalar da itinayla kamuoyundan saklandı. Sıfır karbon emisyonu tartışmalarının sürdüğü günümüzde Avrupa Komisyonu bu mücadeleye güç verdi; kabul edilemez, tehlikeli bir karara imza attı.
“Nükleer santral projelerini sürdürülebilir yatırım listesine alan Komisyon, nükleer yatırımlarının Avrupa Birliği’nin uzun vadeli iklim kriziyle mücadele hedeflerini yakalamasına katkı sağlayacağını duyurdu. Alınan bu karar kapitalizmin kâra doymayan tükenmek bilmeyen hırsını bir kez daha gözler önüne serdi.”
Rusya-Ukrayna savaşı ve nükleer tehdit
Rusya’nın Ukrayna’daki dört nükleer santrali de açık hedef haline getirdiğini ve Avrupa’nın en büyük nükleer santrali olan Zaporijya‘yı vurarak tüm dünyayı büyük bir felaketin eşiğine getirdiğine de değinilen açıklamada Türkiye’deki Akkuyu Nükleer Santrali’ne ilişkin olarak da şu ifadeler kullanıldı:
“Ülkemizde ise Çernobil, Fukuşima ve Ukrayna örneğinden ders çıkarması gereken siyasi iktidar, Mersin Akkuyu’da Rusya tarafından kurulup işletilecek santral rüyasından hala uyanamadı. Kamuoyunda santralin durdurulması yönündeki beklentileri boşa çıkarmakla da kalmadı; ilgili kurumların ve uzmanların görüşü olmadan 6 Mart 2022 tarihinde Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi‘ni AKP ve MHP‘li milletvekillerinin oylarıyla TBMM Genel Kurulu’ndan geçirdi. Halkın korkularıyla alay edercesine nükleer santral yapan ve işleten Rus şirketini yükümlülükten kurtaran skandal karara imza atıldı.
“Siyasi iktidarın, ‘Nükleer santrallerde risk yoktur. Nükleer santraller çevre dostu, temiz enerji aracıdır’ şeklindeki teknik ve mantık dışı açıklamalarına artık bir son vererek gerçeği kabullenmesini Akkuyu NGS inşaatını derhal durdurmasını talep ediyoruz” ifadelerinin yer aldığı açıklamada nükleer santrallerin sadece bölge canlıları için değil tüm dünyada yıllarca geri döndürülemez bir tahribata neden olacağı belirtilerek, “Bir kez daha siyasi iktidarı tarihi bir sorumluluk almaya çağırıyoruz.”
TMMOB: Nükleer lobi hiç boş durmadı
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından yapılan açıklamada ise “Bugün artış iyice ortaya çıkan nükleer santrallarla ilgili tehlikeler ve riskler siyasal iktidar tarafından da görülmeli ve Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımı durdurulmalıdır” çağrısında bulunuldu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Fukuşima’da meydana gelen bu felaket sonrası tüm dünyada nükleer santrallara bakışı değişti. Birçok ülke nükleer santrallarını hızla kapatmaya başladı, Japonya tüm nükleer santrallarını kısa zamanda devre dışı bıraktı, dünyada birçok başlamakta olan nükleer santral projesi sonlandırıldı.
“Ancak, artan elektrik ihtiyacı bazı ülkeleri yeniden daha küçük ölçekli de olsa yeniden nükleer santral yapımına yöneltti. Rusya ve Çin’in başını çektiği projeler çoğalmaya başladı. Nükleer lobi hiç boş durmadı.Fukuşima felaketinden sonra nükleer santralların güvenlik önlemleri çok daha üst düzeye yükseltildi ve nükleer santral yapım maliyetleri ve dolayısı ile üretim maliyetleri çok arttı. Nükleer enerji en pahalı enerji türü oldu.
“Bugün Akkuyu’da yapılmakta olan nükleer santralın yarın ülkemiz için büyük bir tehlike olmayacağını söylemek Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra artık mümkün değildir. Hiçbir toplumsal, ekonomik ve çevresel faydanın olmadığı bu tehlikeli nükleer hevesten derhal vaz geçilmelidir. Bugün artık iyice ortaya çıkan nükleer santrallarla ilgili tehlikeler ve riskler siyasal iktidar tarafından da görülmeli ve Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımı durdurulmalıdır.”
Eylem çağrıları
Nükleere Karşı Dayanışma Ağı da nükleer tehdide dikkat çekmek adına sosyal medya üzerinden eylem yapma çağrısında bulunarak “Nükleer Santraller enerji sorununa çözüm olamazlar! Nükleer kaza riskleri, yüksek radyoaktivite yayan nükleer atıklar ve bunların güvenli bir şekilde saklanmasının getirdiği masraflar düşünüldüğünde, nükleer enerji kabul edilemez” açıklamasını paylaştı. Dayanışma Ağı saat 20.20’de başlatılması düşünülen eylem için çağrıda bulunuldu.
Sinop Nükleer Karşıtı Platform ise “Nükleer santrallerden vazgeçin” diyerek 17.30’da CHP İl Başkanlığı önünde açıklama yapılacağını duyurdu.
Nükleer nereye gidiyor?
Başını Fransa’nın çektiği 10 kadar ülke, nükleer enerjinin iklim değişimi ile mücadelede etkili, güvenli ve rekabetçi bir kaynak olduğunu belirterek, yeşil yatırım sınıflandırma çerçevesine dahil edilmesini talep ediyordu.
Buna ilave bir grup ülke de doğalgazın da geçici süre için AB yatırım sınıflandırma kurallarında sürdürülebilir olarak kabulünü istiyordu. Almanya, Avusturya, Danimarka, Portekiz ve Lüksemburg gibi ülkeler ise özellikle nükleerin yeşil sınıflandırmaya dahil edilmemesi görüşünü taşıyordu.
Nitekim Ocak 2022'de Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, "iklim dostu dönüşüme katkıda bulunduğuna" inandığı nükleer enerji ve doğalgaz santrallerini yeşil yatırım olarak sınıflandırmak için taslak hazırladı. Komisyondan yapılan açıklamada doğalgaz ve nükleer enerji kaynaklarının açık ve sıkı koşullar altında yeşil yatırım sınıflandırması çerçevesinde yer alacağı belirtildi.
Türkiye'de durum ne?
Türkiye ise 7 Mart'ta TBMM Genel Kurulu'nda kabul ettiği kanun taslağı ile Nükleer Düzenleme Kurulu kurma kararı aldı. Kurula nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyona ilişkin faaliyetler üzerinde düzenleme, değerlendirme, yetkilendirme, denetleme faaliyetleri ve yaptırımları uygulayabilme yetkisi verildi.
Teklifte, bilgi ve birikimleri ile Nükleer Düzenleme Kurumu’nun çalışmalarına katkıda bulunabilecek bir Danışma Kurulu vb. bir organ da öngörülmedi. Kurumun çalışmalarında şeffaflık, çalışmaların sonuçlarına dair bilgilere erişim, kurumda her düzeyde görev alanların yönetim ve denetime katılmaları, reaktör bölgesinde yaşayan halkın ve demokratik temsilcilerinin çalışmalar hakkında bilgi almasını sağlayacak düzenleme ve mekanizmalar da yer almadı.
Nükleer enerji temiz mi?
Nuclear Energy Information Service (NEIS) /Nükleer Enerji Bilgi Hizmetleri tarafından hazırlanıp nükleersiz.org tarafından Türkçe’ye çevrilen videoya göre, son yıllarda nükleer enerji santrallerinin kurulması bir de iklim değişikliği sorunu karşısında nükleer enerjinin karbonsuz enerji olduğu iddiasıyla gerekçelendirilmek isteniyor ve fosil yakıt kullanımına alternatif olarak gösteriliyor.
Oysa iklim değişikliğine neden olan faktörler, karbon salma potansiyelinin dışına da taşarken iklim değişikliği şartlarında nükleer enerjinin tercih edilmesinin neden olacağı riskler gözden kaçırılıyor.
Nükleer enerji, iklim krizi mücadelesinde aciliyet gerektiren karbon azaltımına engel teşkil ediyor. Nükleer enerjiyi içeren karbon azaltma planları, 2050 yılına kadar dünya çapında en az 8,2 trilyon dolarlık bir maliyetle 1.000 veya daha fazla nükleer reaktör inşa edilmesini gerektiriyor. Nükleer gerçekleri videoda şöyle sıralanıyor:
- Gerçek: nükleer enerji karbonsuz değildir.
- Gerçek: nükleer enerji temiz değildir.
- Gerçek: nükleer enerji çok pahalıdır.
- Gerçek: nükleer enerji iklim değişikliğini önlemenin bir aracı değildir.
- Gerçek: yeni nükleer reaktörler inşa etmek, zaman kaybı anlamına gelecek karbon azaltımını engelleyecektir.
- Gerçek: nükleer enerji iklim değişikliği şartlarında güvenilir değildir.
- Gerçek: nükleer enerji çok tehlikeli bir teknolojidir.
- Gerçek: nükleer reaktörler operasyon sırasında çok miktarda su kullanır.
(TP)