Kitabın adı önce Öteki Kadınlar'dı. Bu isme çok alışmıştım, ama yayınevinden yine öteki diye başka bir kitap çıktı. İsim otomatik olarak düştü. İffetin Bekçileri ya da Gölgesiz Kadınlar olsun diye düşündüm. Ama yayınevi bu ismi uygun gördü. Aslında bu konuda çok kafa yorduk. Ben fahişe sözcüğünü kullanmaktan çekindim. Çünkü toplumdaki önyargıların simgesi gibi geldi. Sonuçta kitabın içeriğini tam olarak ifade ettiğini düşündük. Zaten sözcüğü olgusal olarak kullandık. Fahişeler değil, fahişelikten söz ediyoruz. Aslında bu sözcüğün içini boşaltmak anlamında da kullanılabilir gibi geldi bana. Sonuçta ikna edildim!
-Kitabı yazmaya nasıl karar verdin?
Seks işçileriyle ilk kez 1994 yılında tanıştım. Çalıştığım dergi için bir yazı hazırlayacaktım. Çok etkilendim. Dinlediklerim öyle yoğun ve etkileyiciydi ki, dergi sayfalarına hepsini aktarmak mümkün değildi. O zaman bu konuda bir kitap hazırlamaya karar verdim. Ama ancak 2000 yılında sistemli çalışmaya başlayabildim. Ve sonuçta bu kitap çıktı.
-Kitapta çeşitli rakamlar veriyorsun. Örneğin Prof. Dr. Yıldız Tümerdem'in bir çalışmasını aktarıyorsun. Nedir sonuçları?
Yıldız Tümerdem ve arkadaşları 1993 yılında kayıtsız çalışan seks işçileriyle ilgili bir araştırma yapmışlar. Araştırmaya göre kadınların yüzde 30'u kocası, yüzde 10'u diğer yakınları, yüzde 3.4'ü de sevgilileri tarafından satılıyor. Para karşılığı seks yapanların yüzde 63.4'ü resmi nikahla, yüzde 12.2'si imam nikahıyla evlenmiş.
-Bunu nasıl yorumluyorsun?
Seks işçileri, toplumun iki yüzlü anlayışının kurbanı. Bir yanda "kutsal aile" kurumu, diğer yanda eşlerini pazarlayan kocalar; bir yanda vergi rekortmeni seçilen genelev patronları, diğer yanda seks işçisi olduğu için aşağılanan, hor görülen, damgalanan kadınlar var.
-Bir de müşteriler var?
Müşteriler kadınlara göre çok daha masum görülüyor. Bu sistemin bir parçası, hem de en temel parçası. Talep eden onlar. Suçlanan, yargılanan ve bedel ödeyen kadınlar.
-Kitapta, "Kadınlarla konuşurken çözüm arama cüreti gösterdim," diyorsun. Bir çözümü var mı?
O bir duyguydu. Kolay kolay gerçekleşebilir bir şey değil. Kısa vadede seks işçiliğinin ortadan kalkması mümkün değil ama kadınların durumu iyileştirilebilir. En başta kadınların dayanışma içinde olması ve örgütlenmesi gerekiyor. Bunun küçük bir örneği gerçekleşti. İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı'nın oluşturduğu Kadın Kapısı, çalışan kadınları eğitmeyi hedefliyor. Bir grup seks işçisi eğitiliyor, eğitilen seks işçileri de diğerlerini eğitiyor. Bu çalışmaya katılan kadınlar sıkı bir mücadele verdiler, pek çoğu geçmişteki sigorta hakkını elde etti. Birkaç kişi emekli olmaya hak kazandı. Ayrıca sağlık konusunda da bilgilenerek, daha güvenli cinsel ilişki kurmaya yöneldiler ve arkadaşlarını yöneltmeye başladılar.
-Peki yasalar ne durumda?
Türkiye'deki yasalar aslında seks işçilerinin durumu düzenlemek, düzeltmek için değil, toplumun sağlığını korumakla sınırlı. Kaldı ki, bu amacına hizmet etmekten çok uzak. Çünkü Türkiye'de kayıtlı kadın sayısı toplam üç bin gözüküyor, oysa sadece İstanbul'da 40 bin civarında olduğu sanılıyor. Şimdi dünyanın çeşitli ülkelerde kadınları koruyan yasal düzenlemelerin yanı sıra, çeşitli projelerle seks işçileri destekleniyor. Örneğin, cinsel yolla bulaşan hastalıklarda düşüş olmasının nedeni, sorumluluğu kadına veren ve işini kolaylaştıran bu projeler.