Haberin İngilizcesi için tıklayın
Freedom House'un 2017 yılını içeren ve 2018'in Ocak ayında yayınlanan raporunda Türkiye'yi "kısmen özgür" ülkeler kategorisinden "özgür olmayan ülkeler" kategorisine gerilemişti.
Freedom House'un Dönüşen Ülkeler Proje Direktörü ve Avrasya Uzmanı Nate Schenkkan, raporlarının üzerinden altı ay geçtikten sonra, erken seçim, yeni sistem ve ifade özgürlüğü açısından yeni gözlemlerini bianet'e aktardı.
Schenkkan, "Türkiye uzun süredir ifade özgürlüğüyle ilişkili suçlu durumda. Bunun nedeni -bu tabii ki bu darbe teşebbüsüyle başlamadı- çok sayıda gazetecinin tutuklu bulunması" diyor.
Freedom House 2018 başında yayınlanan bir yıllık Türkiye raporunda Türkiye'nin statüsünü 'özgür olmayan ülkeler'e düşürdü. Öncelikle bu raporu hazırlarken en temel endişeler nelerdi?
1 Ocak-31 Aralık 2017 arasındaki dönemi inceleyen 2018 raporumuzda Türkiye'ye dair birçok kaygıyı aktardık.
2017, OHAL ilanı önemli yayın organları ve derneklerin kapatılması, yeterli süreç izlenmeden devlet memurlarının tasfiye edilmesi, toplantı ve örgütlenme özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar ve on binlerce kişinin adil yargılanma hakkı gözetilmeden tutuklanması nedeniyle oldukça önemliydi.
Bütün bunlar bu dönem aralığında Türkiye'deki politik haklar ve sivil özgürlükler üzerinde büyük etki yaptı.
Bu dönem içinde insan hakları savunucuları Taner Kılıç ve Osman Kavala'nın, çok sayıda medya çalışanının ve düşüncelerini ifade eden sosyal medya kullanıcılarının tutuklandığını gördük.
Buna ek olarak, anayasa referandumu süreci hem kampanya süreci hem de oyların sayılması aşamasında son dakika mühürsüz oyların da geçerli sayılması bakımından önemli bir başlıktı.
"Evet" cephesi devlet kurumlarının daimi desteğini alırken, "Hayır" cephesinin özgür kampanya yürütme olanağı bulamadı.
Bütününe bakarsak, 2017'de yaşananlar Türkiye'de yıllardır inşa edilen eğilimlerin devamı ve yoğunlaşmış haliydi.
Freedom House 2018 haritası. Yeşil: Özgür, Sarı: Kısmen Özgür, Mor: Özgür değil.
"Bu 6 ay geçen yılki gidişatın artarak devamı"
Peki bu yıla dönecek olursak, bu altı aylık period için gözlemleriniz neler oldu?
Bu yılın ilk altı ayı da geçen yıl gözlemlediğimiz eğilim ve gidişatın artarak devamı oldu.
Afrin operasyonu hakkında görüşlerini yazan çok sayıda sosyal medya kullanıcılarına karşı sert yaptırımlarda bulunuldu.
Şu son günlerde bozulan kararlar olsa da önemli bir sayıdaki gazeteci davası mahkumiyet ve tutukluluk halinin devamı ile sonuçlandı.
Devlet memurlarının ihraç oranı arttı, işten çıkarmalarla ilgili itirazları incelemek amacıyla kurulan özel komisyonun bunu yapamadığı anlaşıldı.
Bunların yanı sıra seçim süreciyle ilgili aşağıda daha ayrıntılı olarak anlatacağım pekçok endişe yaşandı.
"Türkiye, devleti eleştirenleri yargılamayı bırakmalı"
bianet raporuna göre şu an hala 127 gazeteci hapiste. Türkiye'ye bununla ilgili bir mesajınız var mı?
Türkiye uzun süredir ifade özgürlüğüyle ilişkili suçlu durumda. Bunun nedeni -bu tabii ki bu darbe teşebbüsüyle başlamadı-. çok sayıda gazetecinin tutuklu bulunması.
Türkiye'nin anti terör yasaları ve anayasanın değiştirilmesiyle ilgili yasaların yorumlanışı aşırı derecede geniş ve keyfi ilerliyor.
Bu da sadece hükümetin belli gruplara yönelik bakışı nedeniyle herhangi bir şiddete başvurmadıkları halde sadece ifadelerinden dolayı mahkum edilmelerine olanak tanıyor.
Yetkililer "saldırgan" buldukları her söylemi cezalandırmaya odaklanıyor ve bu konuda Avrupa genelinde Türkiye'yi de kapsayan kararlar olmasına karşın politikacılar gibi tanınmış kişilerle ilgili ifadelere hiç taviz vermiyor.
Türkiye, devleti ya da hükümet üyelerini eleştirdiği ya da devlet onları belli bir kalıba soktuğu için insanları yargılamayı bırakmalı.
"Devlet ifadeden değil, ifade devletten korunmalı"
Geçen hafta dört öğrenci ODTÜ mezuniyet töreninde üzerinde "Tayyipler Alemi" karikatürü olan pankartı taşıyan öğrenciler "cumhurbaşkanına hakaretten" tutuklandı. Türkiye'de ifade özgürlüğüyle ilgili ne söylemek istersiniz?
Ne yazık ki bu vakalar çok normalleşti. Yetkililer cezai soruşturma temelli bir yaklaşıma sahipler.
İfadeyi devlet müdahalesinden korunması gereken bir şey olarak görmekten çok, Türk yetkililer devleti ifadeden korunması gereken bir şey olarak görüyor.
"Seçim süreci AKP ve cumhurbaşkanı etrafında döndü"
Ve seçimlere gelirsek. Tüm seçim sürecini başından değerlendirirsek kampanya aşaması ve sonuçlar hakkında ne düşüyorsunuz?
En açık konular seçim atmosferiyle bağlantılı olanlar. Cumhubaşkanı adaylarından biri tutukluydu ve kampanya yürütemeyecek durumdaydı; HDP'nin diğer üyeleri de belli aralıklarla alı konuldu, bunlar bütün muhalefet partilerinin kampanya yürütmesinin önündeki belirleyici engellerdi ve devlet kaynaklarının iktidar partisi lehine kullanılması da.
Bütün bunların ötesinde etkili başka bir şey daha var. Uzun zamandan bu yana Türkiye'deki pekçok insan çok açık bir sebeple –hapse girmek ya da işlerinden atılmak- açık alanda kendilerini ifade etmek ya da zor bir konuyu tartışmak açısından özgür hissetmiyor.
Seçim sürecinin bütün oyun alanı bu sebeplerle ağırlıklı oranda iktidar partisi ve cumhurbaşkanı etrafında döndü.
"OHAL bitse de etkileriyle uzun süre yaşanacak"
OHAL yarın sona eriyor ama Türkiye iki yıl olağanüstü hal koşulları altında yaşadı. Nedir gözlemleriniz?
TIKLAYIN - İhraçlar için KHK'ya Gerek Kalmadı
OHAL'in sona ermesi güzel bir gelişme. Ancak etkileriyle uzun süre yaşanacak.
Tasfiye edilen insanlar işten atılmalarıyla ilgili gereken aklanma sürecine sahip olmalı, OHAL sürecinde tutuklanan insanlar
Türkiye'de hukukun üstünlüğü darbe teşebbüsü ve olağanüstü hal ilanı öncesinden bile önce istikrarla artarak zayıflatıldı.
Bunu yeniden onarmak ciddi ve tutarlı bir çaba gerektirecek.
"Benzeri olmayan şekilde merkezi bir sistem"
Yeni sistemle ilgili düşünceleriniz neler?
Sistem tüm gücü tek bir adreste toplama üzerine dizayn edilmiş, control ve denge mekanizmasını minimize ediyor. Benzeri olmayan şekilde merkezi bir sistem.
Sadece ilk bir kaç haftadan bile başkanın şimdi ne kadar güçlenebileceğini gördük. Yeni kararnameler sadece kendi ofisi etrafında tamamiyle yeni bir devlet yapısı oluşturuyor ve bu süreci control edebilecek politik ya da hukuki bir mekanizma yok.
Teoride yasama organı ülkenin yasalarını yapan kurumu olmalı ve yasaları kararnamelerden üstün olmalı.
Ancak parlamentonun cumhurbaşkanının partisi kontrolüne geçmesiyle, cumhurbaşkanının kararnameyi yürürlüğe koyma gücüne meydan okuyacak herhangi birinin bulunması ihtimali oldukça zayıf.
Bir önceki soruyla bağlayacak olursam olağanüstü hal kalksa bile, cumhurbaşkanın kararnamelerini geçirme gücünün bu derece benzer olması, pek bir şey değiştirmeyecek gibi duruyor.
Freedom House hakkındaFreedom House, merkezi Washington, D.C.'de olan ve sayılı ülkelerde şubeleri bulunan, kâr amacı gütmeyen, hükümet dışı düşünce kuruluşudur. 1941 yılında, aralarında Wendell Willkie, Eleanor Roosevelt, George Field, Dorothy Thompson ve Herbert Bayard Swope'in bulunduğu bir topluluk tarafından kuruldu. Freedom House'un sitesinde kuruluş şu ifadelerle anlatılıyor: "Özgürlük yalnızca hükümetlerin vatandaşlarına karşı sorumlu tutulduğu; hukukun hakim olduğu; ifade, bir araya gelme ve inanç özgürlüklerinin, azınlık ve kadın haklarının garanti edildiği; demokratik siyasi sistemlerde mümkündür." |
(PT)