Avrupa Birliği Anayasası üzerine yapılan referandumdan yenilgiyle çıkan Chirac, günlerce süren banliyö gençlerinin isyanını yeni atlatmışken, "Yeni işe giriş sözleşmesi" yasasını (CPE) geri çekmek zorunda kalarak bir yenilgi daha aldı.
Son olarak patlak veren, siyasi rakiplerini elemeye yönelik "Clearstream" skandalı da olumsuzlukların üzerine tuz biber ekti.
Dıştan bakıldığı zaman sağın içinde bulunduğu durum, sol açısından büyük bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Ama gelişmeleri biraz yakından izleyecek olursak durumun hiç de iç açıcı olmadığı açığa çıkıyor.
Solun seçimlere ayrı ayrı, bölünmüş olarak gireceği kesin. Soru bu bölünmüşlüğün hangi oranda olacağı. Bir ara, İtalyan usulü önseçimle ortak aday belirlenmesine değinildiyse de, Prodi'nin seçimleri ancak kılpayı kazanabilmesinin ardından bu konu unutuldu.
21 Nisan 2002 seçimlerinde, solun ve aşırı solun 8 adayla birinci tura girmesi, sosyalist aday Lionel Jospin'in elenmesine ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sağ ile aşırı sağ arasında geçmesine neden olmuştu.
İkinci turda adaysız kalma tehlikesi karşısında herkes birlikten yana olduğunu belirtmesine rağmen, kimse rakiplerine alanı boş bırakmayı göze alamadığı için, herkes kendi adayını hazırlamakla meşgul.
Yeşillerin adayının mayıs ayında belirlenmesi bekleniyor. LCR Haziran'da, Fransız Komünist Partisi Ekim'de ve Sosyalist Parti ise Kasım ayında adaylarını belirleyecekler. LO ise daha aralık 2005'te adayını açıkladı.
Aşırı sol veya solun solu 3 adayla seçimlere katılıyor
Lutte Ouvriere (LO) şimdiden adayını açıkladı. Arlette Laguiller (2002'de yüzde 5,72 oy), 65 yaşında, altıncı kez aday olarak yarışmaya katılıyor.
2002 seçimlerinde yüzde 0,47 oy alan Daniel Gluckstein'le temsil edilen Troçkist İşçi Partisi'nin yine aynı adayla seçimlere katılması bekleniyor.
İhtilalci Komünistler Ligi LCR'in (Ligue Communiste Revolutionnaire) yine Olivier Besançenot (2002'de yüzde 4,25) seçimlere katılması bekleniyor.
Aday göstermeyerek alanı LO'ya bırakmayı göze alamayan LCR'in bir amacı da, seçimlerde Komünist partiden fazla oy almak.
Avrupa Anayasası referandumundaki hayır oylarını tekeli altına almaya çalışan Besançenot, geçtiğimiz günlerde LO adayı Laguiller'i, köylü lider José Bové'yi ve Komünist parti genel sekreteri Marie-George Buffet'yi "antikapitalist" bir aday oluşturmak için yemeğe çağırdı. Çağrı yanıtsız kaldı.
Komünist partisi: anti-liberal cephede birleşelim
Parti içindeki Ortodoks kesim tarafından sürekli eleştirilen Komünist Parti Genel Sekreteri Marie-George Buffet'nin, partisinin seçimlerde temsil edilmemesini kabul etmesi olasılığı hiç yok.
Geçen seçimlerde parti adayı Robert Hue'nün oy oranının (yüzde 3,37) umut verici olmaması bu durumu değiştirmiyor.
Marie-George Buffet, 29 Mayıs 2005 Avrupa Anayasası referandumu sırasında oluşan "anti-liberal" cepheyi Besançenot ve Bové'den daha iyi temsil edeceğine göstermeye çalışıyor.
Yeşiller: aday göstersek mi, göstermesek mi?
Yeşiller adaylarını mayıs sonunda belirleyecekler. Adaylık yarışı Sosyalist Parti'yle uyumlu olduğu ileri sürülen Dominique Voynet ile Yves Cochet arasında.
Yeşillerin resmi bir aday göstermemeleri olasılığı bir ara konuşulduysa da hemen vazgeçildi. Çünkü pusuya yatmış başka tür ekolojist adayların sahneye çıkması olasılığı çok fazlaydı.
Yeşillerin 2002'deki adayı Noel Mammere yüzde 5,25 oy almıştı. Kamu oyu yoklamalarını Yeşiller için olumsuz olmaya devam ederse (şu anda yüzde 3), seçimler yaklaştıkça, birinci turdan itibaren sosyalist adaya oy verme eğilimi ağır basabilir.
Sosyalistler solu etrafında toplayabilecek aday arayışı içinde
Sosyalist adayla birlikte solda cumhurbaşkanlığı adayı sayısı beşe çıkıyor. Sosyalistlerin içindeki aday sayısının bolluğuna rağmen sosyalistler arasından parti kararına uymayarak ikinci bir adayın çıkması olasılığı şimdilik yok.
Şu anda Ségolene Royal, kamuoyu yoklamalarına göre, en fazla oyu toplayabilecek aday görünümünde. "Aile " ve "iş" konularındaki tavır alışı ve geliştirdiği "adil düzen" kavramı merkezde bulunan seçmenin oylarını almasını sağlayacağı gibi, asayiş konusunda duyarlı olan popüler kesimleri de etrafında toplayabilir.
Eski çevre bakanı olarak çevrecilere de cazip gelebilir. Buna karşılık, üzerine yapıştırılan" blairist" etiketi, ikinci turda, aşırı sol ve komünist oyların kaybına neden olabilir.
Laurent Fabius, bir yandan başbakanlık tecrübesi ve deneyimli politikacı görüntüsüyle güven vermeye çalışıyor. Anayasa referandumu sırasında sola çark etmesinin yarattığı etkiyle de hayırcı sol oylara güveniyor ama kamuoyu yoklamaları hiç de o yönde değil.
Üzerine yapışıp kalan "sosyal liberal" etiketinden bir türlü kurtulamıyor. Aynı sorun maliye eski bakanı Domique Strausse-Kahn içinde geçerli. Ünlü kültür eski bakanı Jack Lang ise yelpazesini genişletmeye çalışıyor.
Öte yandan, François Hollande, sosyalist parti genel sekreterliğini ön plana çıkararak, özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen sonra yapılacak milletvekilliği seçimlerinin ittifakının temelini atarak solun doğal toparlayıcısı rolüyle öne çıkmaya çalışıyor.
2002 seçimlerinin talihsiz adayı Lionel Jospin'in durumu ise oldukça farklı. 2002 fiyaskosunun yarattığı psikolojik olguyu kullanarak, birinci turda "yararlı oy"ları toplayabilir ve ikinci turda birliği sağlayabilir.
Radikal sol parti ve cumhuriyet ve vatandaş hareketi ne yapacak
Soldaki aday sayısının beşte kalacağı da kesin değil. Sosyalist partinin parçası gibi görünen ama bağımsız bir yapıya sahip Radikal Sol Parti (2002'de yüzde 2,32), adaylık konusunu Sosyalist Parti'ye karşı pazarlık konusu olarak kullanıyor.
2002 yılında Lionel Jospin'in birinci turda elenmesinde belki de en fazla sorumluluğa sahip olan "Cumhuriyet ve Vatandaşlık Hakareti" lideri Jean-Pierre Chevenement (2002'de yüzde 5,33) şimdilik adaylık konusunda istekli görünmüyor.
Chevenement Avrupa Anayasası referandumunda "hayır"dan yana tavır aldığı için Laurent Fabius'un yanında yer alıyor ama Fabius'ün sosyalistlerin adayı olmaması durumunda adaylığını koyarak, solun beline yeni bir darbe daha vurabilir.
Solun önündeki tartışma konuları
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlık çalışmaları içinde, geçtiğimiz nisan ayı sonunda solun ve yeşillerin temsilcilerini bir araya getiren bir forum düzenlendi. 10 sol parti ve kuruluşun yer aldığı forumda ne Ligue Communiste Revolutionnaire-İhtilalci Komünistler Ligi ne de Lutte Ouvriere (LO) yer aldı.
Bir dizi forumun ilki olan bu toplantının konusu olarak solun kendi içinde en az bölündüğü "İş, yoksulluk ve alım gücü" seçilmişti. Yine de alt başlıklara bakıldığında tartışmanın hiç kolay olmadığı görülüyor.
İşsizlik: Sosyalist ve Komünist Parti için, işsizlikle mücadele kalkınma-büyüme hızının arttırılmasından geçiyor. Yeşiller ise tam tersini savunuyor.
Nükleer: Yeşiller 2030 yılından itibaren nükleer enerji üretimini tümüyle terk edilmesinden yanalar. Sosyalist ve komünistler için bu söz konusu bile değil. Komünistler sadece uzun vadede nükleerden vazgeçmek gerektiğini kabul ediyorlar.
Kağıtsız işçiler: Yeşiller kağıtsız işçilerin tümünün yasallaştırılmasından yanalar. Sosyalist Parti bu konuda garanti vermeye yanaşmıyor.
Kurumlar: Yeşiller milletvekillerinin yarısının seçiminde nispi seçim sisteminin uygulanmasını isterken, sosyalistler bunun küçük bir oranda uygulanmasından yana.
Emeklilik: Komünist partisi 37 çalışma yılıyla 60 yaşında emekliliğe dönülmesini istiyor. Sosyalistlerin bu konudaki tavrı ise net değil.
Kamu sektörü: Komünist partisi, toplum tipi olarak kamu hizmetinin geliştirilmesini öneriyor. Özellikle büyük bir "kamu finans ve bankacılığı" kutbunun kurulmasını öngörüyor.
Yoksulluk: Komünist partisi liberal işçi maliyetlerini düşürme mantığından vazgeçilmesini ve "1983 yılında solun açtığı liberal parantezin kapatılmasını" talep ediyor. (SŞ/BA)