Fotoğraf: İnsan Hakları Birliği flamaları gösteride/Mediapart
Macron'un "Emeklilik Reformu" krizi sürerken, Fransa'yı saran gergin siyasi atmosferin ortasında, Başbakan Élisabeth Borne'un, Çarşamba günü, Fransa'nın en eski STK'larından İnsan Hakları Birliği'ni kınayan bakanlar kervanına katılması, Fransa kamu yayıncısı "France Médias Monde"un haber kanallarından France24'ün eleştirisiyle karşılaştı. France24, Fransa Başbakanını ülkenin en saygın kurumuna sağın sözcüleriyle aynı doğrultuda yaklaşmasını mercek altına aldı.
France 24'ün haber-analizine göre, Başbakan Élisabeth Borne, Çarşamba günü Senato'daki bir soru-cevap oturumunda, İnsan Hakları Birliği (Ligue des droits de l'Homme=LDH) hakkında artık eskisi gibi düşünmediğini söyledi. Daha önce İçişleri Bakanı da İslamcılığa karşı "belirsiz" bir tutum almakla suçlayarak Birliğe hazine yardımının gözden geçirilmesi gerektiğini öne sürmüştü.
Borne "LDH'nin geçmişte somutlaştırdığı şeylere çok saygı duyuyorum", ancak "Artık bazı tutumlarını anlamıyorum" dedi.
Borne, LDH'yi artık anlayamamasına yol açan şeylerin Birliğin "radikal İslamcılık karşısındaki belirsizliklerinden kaynaklandığını ve son aylarda [bu yargısının] güçlendiğini" söyledi.
LDH laiklik değerlerinden sapıyor mu?
Borne, üstü kapalı olarak Birliğin 2019 sonlarında "İslamofobiye karşı yürüyüş" gibi eylemlere verdiği desteğe göndermede bulunuyordu. Fransa solundaki ve sağında kimi kesimler protestonun "İslamofobiye karşı" diye adlandırılmasını Fransa'nın yüksek laiklik değerinin bir parçası olan tüm dinleri eleştirme hakkıyla örtük bir çelişkiye düşmesi şeklinde değerlendirmişlerdi. Ancak Birlik ve onunla aynı yönde düşüneneler ısrarla yürüyüşün İslam'ın eleştirilmesine değil, Müslümanlara yönelik ayrımcılığa karşı olduğunu vurgulamaya devam ediyor.
Fransa'da bir siyasal liderin ülkenin en eski ve en tanınmış insan hakları kuruluşlarından birini böylesine sert bir biçimde eleştirmesi son derece sıra dışı bir tutum. Birlik, 1898'de, 1894-1906 arasında gündemde kalan Üçüncü Cumhuriyet'in en büyük skandalı Dreyfus Vakası tam doruğundayken kurulmuştu. Bir Yahudi subayın Yahudiliğinin onu "vatana hıyanet"le suçlamak için gerekçe olarak ileri sürüldüğü bir yargılama sırasında kurulan LDH o günlerden beri Fransa'da sivil toplumun kilit unsurları arasında yer alıyor.
İnsan Hakları Birliği 2020'de, mizah dergisi Charlie Hebdo'ya ve Yahudiler için bir bakıma helal anlamına gelen koşer yiyeceklerin satıldığı Hypercasher süpermarketlerine yönelik Ocak 2015'teki cihatçı saldırıların sanıklarının yargılanmasına sanıklara suçlu muamelesi yapmak anlamına geleceği gerekçesiyle gözlemci göndermeyi reddettiği için hedef alınmıştı.
İnsan Hakları Birliği, son haftalarda da, güvenlik güçlerinin kanun ve düzeni nasıl sağladığını saptamak üzere emeklilik reformu protestolarına yurttaş gözlemcileri yerleştirmişti. Borne, polisin uluslararası alanda aşırı [sert] olarak eleştirilen tutumunu övdü ve protestocuları korumak amacıyla orada bulunduklarını ileri sürdü. "Gösteri yapmak temel bir haktır. [Bu hakkı] şiddeti mazur görerek savunmamız mümkün değildir... Tam tersi [geçerlidir]" dedi.
TIKLAYIN-Avrupa Konseyi'nden Fransa'ya: Gösteri hakkına saygı duy
Protestolarla ilgili tartışmalar
Borne, Fransa'nın batısındaki Sainte-Soline'de, büyük bir gölet projesine çevreye vermesi muhtemel zararlar nedeniyle karşı çıkan protestocularla polis arasında meydana gelen şiddetli çatışmalar sırasında polisin kargaşaya son verme girişimlerini eleştirdiği gerekçesiyle de LDH'ye veryansın etti. Borne, Birliğin silah taşıma yasağı gerekçe gösterilerek göstericilerin mutfak bıçakları veya beyzbol sopaları türünden eşyalarına el konulmasını "eleştirmesinden duyduğu rahatsızlığı" da dile getirdi.
Oysa LDH, geçtiğimiz haftalarda, insanların protestolara silah getirmesinin yasaklanmasını onayladığını, ancak hükümetin "silah" tanımının aşırı derecede geniş olduğunu ve kendi benimsedikleri daha dar tanımın Fransa anayasasına uygun olduğunu savunuyordu.
Polisi eleştiren gözlemciler, Sainte-Soline'de güvenlik gücünü protestoculara karşı orantısız güç kullanmakla suçladılar. Fransız yetkililerse Bordeaux belediye binasının ateşe verildiği ve 149'dan fazla polis ve jandarmanın yaralandığı 23 Mart'taki emeklilik reformu gösterilerinde ortaya çıkan şiddet olaylarının uluslararası medyanın da gözünden kaçmadığını söylediler.
TIKLAYIN-Fransa'daki protestolarda gözaltı sayısı 450'yi aştı
Borne, Çarşamba günkü konuşmasında, Uluslararası Irkçılık ve Antisemitizme Karşı Birlik (Ligue internationale contre le racisme et l'antisémitisme= LICRA) başkanının İnsan Hakları Danışma Komisyonu başkanına Salı günü gönderdiği mektuba atıfta bulunarak, LDH'nin tutumunu "anlamayan" "başka birçok STK"nın da olduğundan söz etti.
LICRA başkanı mektubunda, LDH'yi "yetkilileri 1 numaralı halk düşmanı" olarak görmek ve Fransa devlet temsilcilerine yöneltildiğinde şiddeti "meşrulaştırılma" riski yaratmakla eleştiriyordu.
Borne'un açıklamaları sağcı İçişleri Bakanı Gérald Darmanin'in 5 Nisan'da Senato'daki bir başka soru-cevap oturumundaki yorumlarının. doğurduğu öfkenin tam üstüne geldi. Darmanin, muhafazakar Cumhuriyetçiler Partisi'nden (Les Républicains) bir senatörün "devleti ciddi şekilde zayıflatan derneklerin devlet hazinesinden desteklenmesine son verilmesi" çağrısına, LDH'ye devlet desteğinin "eylemleri ışığında gözden geçirilmesi gerektiği" yolunda yanıt vermişti.
Darmanin'in sözlerini şiddetle eleştiren LDH başkanı Patrick Baudouin'e birçok solcu politikacı destek verdi.
İçişleri Bakanı'nın açıklaması, komünist L'Humanité gazetesinde yayınlanan, aralarında bir dizi solcu politikacı, sendika lideri ve sanatçının da olduğu "bin ünlü"nün imzaladığı "LDH'ye dokunmayın!" bildirisiyle yanıtlandı.
Dilekçede, "Kamu katkısı, derneklerin bağımsızlığını güvence altına almak ve onları iktidardakilerin kaprislerinden korumak için gereklidir" deniliyordu: "Bu katkıları sorgulamak, denetim ve dengeden kurtulmanın ve kamuoyundaki tartışmaları susturmaya yöneliktir."
Gerçi Borne'un yaklaşımı, Darmanin'den daha yumuşaktı: LDH'ye yönelik eleştirisini, yol haritalarında "belirli derneklere devlet katkısının kesilmesi" diye bir şey olmadığını ve insan hakları kuruluşlarının "izleme faaliyetlerini sürdürmesini" umduğunu söyleyerek eleştirisini yumuşattı.
Ancak hükümetin "devletten fon alan STK'larla ne yaptıkları hakkında konuşma sorumluluğu olduğunu" da sözlerine ekledi.
LDH başkanı Baudouin, Borne'un Çarşamba günkü açıklamalarına öfkeyle yanıt verdi ve kendi tutumlarının "çarpıtılması" olarak gördüğü şeylerin kendisini "şaşırttığını" ve "dehşete düşürdüğünü" söyledi. Baudouin, Başbakan'ı "her şeyi daha da kötüleştirmek yerine tartışmayı yatıştırmaya" çağırdı.
Borne'un sözlerini kınayan solcu politikacılarsa Baudouin'e katıldılar. Yeşiller Partisi Senatörü David Salmon, hükümeti LDH'ye kamu sübvansiyonları hakkındaki yorumlar üzerinden "şantaj" yapmakla suçladı ve böyle bir tutumun sonunda "insanların artık hükümetin politikalarını sorgulama hakkından yoksun kalacakları bir dönem"e yol açabileceğini söyledi.
Başbakan'ın, Darmanin'i "sahiplenmekten kaçınması"na değinen Komünist Parti'nin Senato grup başkanı Eliane Assassi, Borne'a LDH'ye yönelik yorumlarının kaynağını sordu.
Buna karşılık bazı sağcı politikacılar Borne ve Darmanin'in yaklaşımıyla aynı fikirde olduklarını dile getirdiler. Les Républicains senato grup başkanı Bruno Retailleau, hükümeti özellikle "LDH['ye] kamu desteğini kesmeye" çağırdı. Bu kuruluşun "hiç kuşkusuz soylu bir geçmişi, şanlı bir tarihi vardı" dedi, ancak şimdi "aşırı solun kavgasında kendisini kaybediyor."
(AEK)