Bir kelime, bir hareket, bir sözcüğün gücü nedir? Bir sözcük, bir hareket midi? Psikolojik şiddetten söz ettiğimizde, bunun yalnızca psikolojik düzeyde bir şiddet olduğunu, sadece sözlerden ibaret olduğunu sanırız.
Sanki bir tutku cinayeti sadece tutkudan, manevi taciz de yalnızca maneviyattan ibaretmiş, bu durumda da suç değilmiş gibi. Oysa ki, birer suç olarak kabul görmüş bu suç ve tacizler kınandıkları gibi, mağdurları bu eylemlerden koruyan toplum ve yargı tarafından mahkum edilirler.
Kelimelerin gücünü inkar etmek değil midir?
Öldürücü olan kelimeler değil kişilerdir denir. Ancak bu kelimelerin gücünü unutmak değil midir? Onların korkunç gücünü inkar etmek değil midir? Tamamen değişik bir fikir düzeninde, psikolojik şiddet çiftin içerisinde veya bir çift ilişkisinin sonunda uygulandığında, adalet kapıda durur.
Peki, sözcükler yoluyla şiddet görenlere, bir yanıt, bir koruma, daha da ileri gidelim, bir yasa armağan etmez gerekmez mi?
Fransa Cumhuriyeti'nin yasalarının çiftler arasında yaşanabilen tecavüz, kabalık, şiddet gibi suçları tanıması yıllar aldı. Bugünkü mücadele cezai olarak psikolojik şiddetin tanınmasında odaklanıyor. Psikolojik şiddet ötekinin üzerinde hegemonik üstünlük yaratma amaçlı sözcüklerin şiddetidir ki, geri dönülmez bir şekilde, kişinin varlığını yok etmeye ve darbelerin şiddetine kapı aralar.
Değişmeyen yanıt: Ona el kaldırmadım
Camus, "Nesneleri yanlış adlandırmak dünya felaketlerine felaket eklemektir" derdi. Çiftler arasnda yaşanan şiddetler içerisinde psikolojik karakterli şiddetin genel ağırlığını bilmemek bu suçun sorumlularının kurdukları tuzağa düşmektir.
Adalet karşısında cevapları hiç değişmez: "Ona el kaldırmadım". Mutlaka, psikolojik şiddetten en azından fiziki olarak ölünmez ancak bunun yol açtığı tahribatlar ortada. Neden olduğu acılar kabul edilmedmese de ne bir ilgi ne de tedavi konusu olabilirler.
Kadınların yaşadıkları bu türden pek çok travmalı sıkıntılar, gerçek bir kimlik kırılmasına da neden olur. Söz konusu mikro şiddetler, yalan, iğneleme, hor görme, aşağılama, çekiştirme, tecrit, maddi bağımlılık durumu, taciz ve tehditlerle mağdur gitgide özgür karar verme yeteneğinden ve eleştirel bakışından yoksun kalır.
Ve fiziksel şiddet...Geri döndürülmez süreç
Bu nüfuz kurma süreci, mağdurun eleştiri ve muhakeme yeteneğinin de tamamen yok olmasına ve gittikçe mağdurun de kabul edilemez olanı kabul etmesine ve hoş görülemez olanı da hoş görmesine yol açar.
Nihayetinde, şiddet gittikçe yoğunlaşır, artık kadının direnişi, yaşamda kalmak için verdiği bir mücadele içindir sadece. Kelimeler üzerinden boyun eğme, şiddete başvuran için darbeler üzerinden boğun eğdirme sürecine geçmek için bir aşama olacaktır. Bu ise, tersine döndürülemez bir süreçtir.
Ne yazık ki, çoğu kez psikolojik şiddetin mağdurları ve eşlerinin psikolojik kabalıklarına uğrayanlar kadınlardır. Bugün o kadınlar çığlıklarını içlerinde bastırıyorlar çünkü onlara kulak verilmiyor.
Bu tespitledir ki, yasa koyucuya bu gerçeği kabul ettirebiliriz ve eşlerden kaynaklanan psikolojik şiddete dair özel bir suçun tanımlanması için mücadele edebiliriz. Psikolojij taciz (mobbing) cezalandırılan bir fiil olarak işyerlerinde tanındığı gibi eşler arası psikolojik şiddet de yasal düzenlemelerde yerini almalıdır.
Ceza Yasası için bir "psikolojik şiddet" tanımı
Ceza Yasası'na dahil edilmesini önerdiğimiz psikolojik şiddet tanımı şu şekildedir:
"Psikolojik karakterli şiddetler, kişinin tekrarlanır bir biçimde karşısındaki kişiye yönelik olarak, onu özgür muhakeme hakkından yoksun bırakan, sağduyusunu bozan bir dizi eylem, tutum, davranış veya sözler sergilediğinde meydana gelir. Psikolojik karakterli şiddetler, aile, mesleki ve sosyal çevre, finansal baskılar, taciz, şantaj, hakaret, küfür, özel veya kamuya açık yerlerde çekiştirme, sosyal tecride yönelik doğrudan ve dolaylı olarak gelişen ve tekrarlanır şekilde kendini gösteren baskılardır."
Bugün Fransa'da her iki buçuk günde bir bir kadın eşinin darbeleriyle yaşamını yitiriyor. İster intihar, ister cinayet, isterse şiddete bağlı hastalıklardan olsun Avrupa'da şiddet, kadın ölümlerine yol açan en önemli etken. Kadının sokağa göre evinde daha büyük bir tehlike altında olduğu bilinir; aile içi suçların oranı yüksektir. Ancak yalnızca kadınların yüzde 10'u gördüğü şiddet nedeniyle şikayetçi olur. Bunun nedeni de, yasaların kendilerini korumadığını düşünmeleridir.
Kelimeler ve hayat....
Bu konuda yol alabilmek için, psikolojik şiddet meselesinde seçilmişlerin dikkatini çekebilmek gerekiyor. En azında Mecliste en kısa sürede bir görüşmenin yapılması için çaba sarf edilmeli.
Kelimelerin içsel olarak öldürdüğü kadınları iç hapishanelerinden kurtarmak için ne yapabiliriz? Kelimeler....Ceza Yasası'nda acıları anlamlandıracak, neye tahammül edip etmemelerini anlatacak, kadınların şiddeti konumlandırmalarına yardım edecek ve ilişkilerinin daha başında şiddeti reddetmelerini sağlayacak kelimeler...
Ezdikten ve yıktıktan sonra kadınların yeninden var olmasını sağlayacak olan kelimeler...
Kelimeler, hayat....(EÖ)
(*) Yael Mellul, Paris Barosu avukatı; Eliette Abecassis ise roman yazarı.
Lemonde.fr sitesinde 20 Kasım 2009'da yayımlanan metni Erol Önderoğlu özetleyerek çevirdi.