Haberin İngilzcesi için tıklayın
“11 sene bu fabrikada çalıştım. Sonra sendikal hakkımı kullandım diye bizi işten attılar. Ben, 290 günden fazladır bu fabrika önünde oturuyorum. Bizi burada görsünler, direndiğimizi anlasınlar. Yeniden işimize alsınlar.
“Bu direniş hayatımın dönüm noktası oldu. Biz eskiden emeğin kavgasını bilmiyorduk. İşe gel git hayatı bundan ibaret sanıyorduk. Oysa öyle değilmiş.”
Ayşe Gürdalı, Flormar işçisi.
Gebze Sanayi Bölgesi’ndeki Bankalar Caddesi üzerinde bulunan kozmetik firması Flormar Fabrikası’na daha önce gitme şansınız oldu mu?
Eğer oraya giderseniz, büyük kentin sokaklarında çokça karşınıza çıkan cicili bicili Flormar mağazalarının allı pullu dünyasının çok daha ötesinde bir gerçeklikle karışılabilirsiniz.
TIKLAYIN - Flormar Direnişi 14. Gününde
Fabrikanın tellerle ve “Color for every you” yazılı brandalarının hemen altında oturan, örgü ören, söyleşen, türkü söyleyen, çocuğuna yemek yediren kadınları görürseniz, hiç şaşırmayın.
Onlar, sendikalı oldukları gerekçesiyle atıldıkları işlerine geri dönebilmek için 295 gündür direnen Flormar işçisi kadınlar.
TIKLAYIN - Flormar Çalışanları İçin Yves Rocher ve Flormar Önünde Eylem Çağrısı
“Devlet patrona dur desin”
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de işe dönme taleplerini yineleyeceklerini belirten kadınlardan Pınar Koca, bir kadın olarak direniş alanında olmanın kendisi için çok önemli olduğunu söylüyor:
“Biz bu direniş alanında birlik beraberliğin kıymetini anladık. Hakkımızı savunmayı öğrendik. İşçi olarak ne kadar yalnız olduğumuzu da öğrendik. Bize destek olanlar var ama asıl yanımızda olması gerekenler yanımızda yok.
“Ben buradaki arkadaşlarımdan örgü örmeyi öğrendim. Burada ördüğümüz atkı ve bereleri satıp direnişimize katkı sağlıyoruz. 400’ün üzerinde bere sattık”
“Biz nasıl kendi hakkımızı savunuyorsak, devletin de bizim de yanımızda olmasını isterdik. Devlet işçilerin yanında değil patronun yanında. Devlet patrona dur demeyi öğrensin. Direnişimizin bir amacı da bu. Patronun istediğine göre işçi çıkartmayacağını öğretsin devlet.”
“8 Mart’ın emeğin karşılığını almak olduğunu öğrendim”
Kadın işçilerden Aylin Bülbül de sendikalı olduğu için işten çıkartıldıklarını hatırlatıyor ve sendikanın anayasal bir hak olduğunu vurguluyor:
“Samsun’da 19 Mayıs Üniversitesi’nde okudum. İş bulamadığım için bu fabrikada çalışmaya başladım. Bir yıl çalıştım sonra sendikalı olduk ve bizi çıkardılar.
“10 aydır burada direniyoruz. Hiç kimse sesimizi duymuyor sanıyorduk, ancak öyle değilmiş. Bize destek olanlar da var, bize engel olmak isteyenler de.
“Ben önceden 8 Mart’ı sadece bir gül alırsın bir çiçek verirler öyle bir şey sanıyordum. Burada direnirken 8 Mart’ın geçmişini öğrendim. 8 Mart aslında direnmek demekmiş. Artık benim için 8 Mart, çiçek, gül değil, emeğinin karşılığını almak.”
“Dün bize ‘FETÖ’cü diyenler bugün eyleme son verin’ diyor”
Nurhan Güler de tıpkı kendisi gibi sokakta olan kadınlar gibi direniş alanında en çok dayanışmayı öğrendiğini belirtiyor:
“Anayasal hakkımızı kullandık. Bizi işten çıkardılar. Şimdi direniyoruz. Yağmurda, çamurda burada oturduk. Hiç geri adıma atmadık.
“Bizi işten atanlar bize FETÖ’cü, terörist diyenler mahkemeler bizden yana olunca, ‘Tazminatınızı alın gidin buradan’ dediler. Bizim derdimiz tazminat değil ki. Biz onurumuzla yeniden işimizin başına dönmek istiyoruz.”
“Hakkımızı alana kadar direneceğiz”
Meral Aktaş da hem elindeki örgüsünü örüyor hem de sorularımızı yanıtlıyor. 14 yıldır çalıştığı fabrikadan sendikalı olduğu için atıldığını anlatan Aktaş, iş verenin tepkisinin haklı olmadığını söylüyor:
“Biz bu alanda her şeyden önce kendi hakkımıza sahip çıkmayı öğrendik. Bizim için bu alan artık bir okul gibi. Buraya gelip de bir şey öğrenmeden dönen kadın yoktur.
“Biz burada hepimiz tek bir aile gibi olduk. Çocuklarımızı burada büyütüyoruz. Ailelerimiz bizi görmeye buraya geliyor. Bu direniş alanı bizim evimiz gibi.
“Buraya gelip öyle boş da durmuyoruz. Her gün sloganlarımızla, halaylarımızla taleplerimizi ifade ediyoruz. Hakkımızı alana kadar da direnmeye devam edeceğiz.”
"Eşit koşullarda çalışmak istiyoruz"
Kadınlardan Ayşe Öztürk de, 8 Mart'ın kendisi için mücadele anlamına geldiğini söylüyor:
"Biz bir emek verdik, emeğimizi mücadelemizle birleştirdik. 290'dan fazla gündür burada mücadele ediyoruz. Biz 8 Mart'a bir mcüadele ile giriyoruz. Bir mücadele ile kutlayacağız.
"Umuyoruz ki daha çok haklarımız olur. Herkes gibi eşit bir şekilde yaşayıp özgür bir irade ile yolumuza devam ederiz. Bizim 8 Mart'tan tek beklentimiz eşit koşullarda işimizi yapabilmek."
Ne olmuştu? Flormar'da çalışan işçiler daha iyi koşullarda çalışmak için Ocak 2018'de Petrol-İş Sendikası'na üye olmaya başlamış, sendika işyerinde çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alınca sendikalı işçiler işten atılmıştı. İşten atılan çoğunluğu kadın 115 işçinin fabrika önündeki eylemine alkışla destek veren işçiler de "mola saatlerinde ve muhtelif zamanlarda yasadışı eylem yapan kişilere destek vermeniz, çalışma ortamında huzuru bozmanız, doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunduğunuz tespit edilmiştir" gibi tebligatlarla işten çıkarılmıştı ya da istifaya zorlanmıştı. Eylemin 11. Gününde Flormar yetkilileri eylemdekilerin içeridekilerle iletişimini engellemek için fabrika önüne branda ve tel örgü de çekmişti. Eylemin ilerleyen günlerinde, "Flormar değil direniş güzelleştirir" başlıklı kampanya başlatan kadınlar, Flormar ürünlerinin boykot edilmesi yönünde kampanya başlatmıştı. İşçilere, sendikalar, meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri, oyuncular da destek vermişti. İşçilerin eylemi 295 gündür devam ediyor. |
(EMK)
* Fotoğraflar: Evrim Kepenek - bianet