ABD'nin Irak konusundaki hazırlıklarına itirazını seçim öncesine denk getirerek, bir taşla birkaç kuş birden vuran Alman hükümetinin dış dünyayla ilişkilerinin büyük kısmının koordinasyonunu Joschka Fischer üstlendi.
Kod adı Joschka
Nüfus kütüğündeki adı Joseph'i siyasal mücadelesinde Joschka olarak değiştirmeyi ve halkın aklına kazımayı başaran Fischer, eğer pazar günü seçim sandığından mevcut sosyal demokrat-yeşil ortaklığa bir dönem için daha "göreve devam" onayı çıkarsa, bu "daha bağımsız ve iddialı" dönemin parlak isimlerinden biri olacak.
Fischer, "Irak'taki savaş yanlış da, neden Afganistan'daki değil?" sorusunu şöyle yanıtlıyordu:
"Afganistan'a müdahale dünya barışı için yeni bir tehdit olan uluslararası terörizme bir yanıttı. Bu terörizm, basit yöntemlerle eskiden sadece devletler verebileceği zararlara neden olabiliyor. Bu terörizmle kesinlikle bir masaya oturulamaz. Ancak bu terörizmle mücadele yanında, en o kadar önemli olan bir şey de bölgesel anlaşmazlıkların önüne set çekip, terörizmle bu sorunlar arasında bağlantı kurulmasına engel olmaktır.
"Bu, 11 Eylül'den çıkan bir derstir. Irak sorununda tüm Ortadoğu'nun geleceği söz konusu. En önemli soru, Ortadoğu'ya dışarıdan bir 'Yeni Düzen' getirirken, Irak'a savaşın en uygun araç olup olmadığıdır. Yoksa, diğer sorunları çözmek için önce Filistinliler ile İsrail arasında barışın sağlanması yaklaşımı daha uygun bir yol değil mi? Yani Ortadoğu'da nefreti azaltmak, bölgeyi dünya ekonomisiyle birleştirmek ve İslam'ın moderne açılması için yapıcı olmak gerekir, yıkıcı değil."
Bush'a itirazlar
Bush'a itiraz ederek sosyal demokrat-yeşil koalisyonun kamuoyu yoklamalarında, rakiplerinin önüne geçmesini sağlayan Schröder, geçen hafta sonu Berlin'de gerçekleştirilen bir açık hava toplantısında, binlerce kişi önünde "Önümüzdeki dönemde de bu adamla çalışmak istiyorum" derken, Fischer'i gösteriyordu.
Irak'a müdahaleye hayır diyen Alman hükümetinin bu tavrının ardında basit bir popülizmin yatmadığı, ilk kez Fischer'in "Amerikalılar, Irak'a müdahaleden sonrasına da açıklık getirmeli" uyarısıyla belirgin hale geliyordu. Bir zamanların hızlı solcu militanı Fischer, böylece bir yandan büyük yıkımlara neden olabilecek bir şiddet ortamındaki tırmanışa işaret ediyor, diğer yandan da savaştan sonra bu bölgenin "nasıl ve kim tarafından" yeni bir dünya düzenine sokulacağı sorusunun hâlâ yanıtsız olduğunu hatırlatıyordu.
Afganistan hamlesiyle Orta Asya petrollerini kontrol altına alan, Irak hamlesiyle de Ortadoğu petrollerini hedefleyen ve Suudi Arabistan'la soğuyan ilişkileri nedeniyle de bu konuda acele eden ABD'nin "Haydi Saddam'ı devirelim!" çağrısı, işte bu yüzden Almanya'dan açıkça "Hayır!" yanıtı aldı. Ve bu "hayır"la birlikte yalnız Schröder'in değil, Fischer'in de şansı döndü.
Üyesi olduğu Birlik 90/Yeşiller Partisi zaten yıllardır kan kaybediyor, girdikleri her seçimde hezimetle karşılaşıyorlardı. SPD ile dört yıldır yürüttükleri koalisyon hükümeti de özellikle işsizlik sorunu nedeniyle seçmen desteğini yitirmişti.
Dört yıllık uygulama, partinin çevre ve doğa dostu, barışçı ve antimilitarist taraftarlarını büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. Bir zamanlar dünyanın en büyük barış hareketlerinden birinin geliştiği Federal Almanya, bu barış hareketinin temelleri üzerinde kurulan Yeşiller Partisi'nin iktidarda olduğu bir dönemde, II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan tüm tabuları teker teker yıkıyor, dünyanın birçok yerine asker gönderiyor, savaşlara artık eskiden olduğu gibi müttefiklerinin masraflarını karşılayarak değil, bizzat katılıyordu.
Vatandaşlık Yasası'nda SPD'ye onay
Bir büyük hayal kırıklığını göçmenler yaşadı. İktidarın ilk günlerinde yıllardır savundukları "çifte vatandaşlığı" bir hak olarak yeni Vatandaşlık Yasası'nın taslağını koyduran Yeşiller, sağcıların itirazları karşısında yılan SPD'nin bu konuda geri adım atmasına itiraz etmedi.
İlk bakışta karmaşık bir liderlik yapısı olan partisinde, Fischer, başkan değildi. Ama gayri resmi başkan olduğu konusunda herkes hemfikirdi. Joschka, dört yıl boyunca Schröder'in kendi partisinin genel başkanının bile "artık yeter" dediği "pragmatik" politikalarına yeşil cepheden itirazları ustalıkla zararsız hale getirdi.
Bir çok kamuoyu yoklamasından Alman halkının en çok sevdiği politikacı olarak çıkan Fischer, sonunda Yeşiller Partisi'ni istediği çizgiye getirdi. Artık parti içinde bir "sol" kanat yok.
Realo'ların "Fundi"leri tasfiyesi
Aslında Fischer ve "realo" yani "gerçekçi" arkadaşları, başlangıçta çeşitli sol örgütlerin, çevreci, barışçı, feminist örgüt ve eğilimlerle birleşerek 80'li yılların başında kurulan Yeşiller Partisi'ndeki, "fundi"ler denilen "sol" kanadı çok daha önce tasfiye etmişti.
Parlamento dışındayken ya da muhalefetteyken kolaylıkla savunulan birçok ilkenin, iktidar ortaklığı durumunda "ayak bağı" olacağını ilk fark edenlerden biri Fischer"di. Nitekim politik görevlerde rotasyon ilkesinin kaldırılmasını savunanlara destek çıkmaktan çekinmedi.
Hessen eyaletindeki 1985 seçimlerinden sonra, Yeşiller, SPD ile ortak hükümet kuranca Fischer, tarihteki ilk çevreci bakan oldu. Hessen Çevre Bakanı Fischer'in eyalet meclisindeki yemin törenindeki, kravatsız, ayağında spor ayakkabılı fotoğrafları partinin sembollerinden biri haline geldi.
Lise mezunu bile değil
1948'de Geraboronn'da doğan Fischer'in ailesi Macaristan'daki Alman azınlığa dayanıyor. Macaristan'da halen akrabaları bulanan Fischer'in anne ve babası savaştan sonra bu ülkeden kaçarak, Almanya'ya gelmiş.
Fischer, yükselmek için diplomanın önemli olmadığına canlı bir örnek. Lise mezunu bile olmayan Fischer, 1968 öğrenci ayaklanmaları sırasında, Frankfurt'ta militan guruplara katıldı ve öğrenci hareketinin liderleri arasında yer aldı. 68 sonrasında yaşanan tartışmalarda "devrimci şiddeti" siyasi mücadelenin esas aracı olarak gören eğilime karşı çıkan Fischer'in bazı eski mücadele arkadaşları, 70'li yıllara damgasını vuran şiddet eylemleriyle tanındı.
İşçilik, taksi sürücülüğü, kitapçılık
Frankfurt'ta işgal edilmiş bir evde kendi siyasi eğitimini tamamlayan Fischer'in ev arkadaşlarından "Kızıl Dany" Daniel Cohn Bendit, "Aramızda en çok kitap okuyan oydu" demişti. Bir ara işçi sınıfı içinde bizzat çalışmak gerektiğini savunarak, Opel fabrikasında işçi olarak da çalışan Fischer, hayatını kazanmak için taksi sürücülüğü, kitapçılık gibi işler yaptı.
Kuruluşundan iki yıl sonra Yeşiller partisine üye olan Fischer, 1983'teki genel seçimlerde Fedaral Meclis'e girebilen partinin ilk milletvekillerinden biriydi. 1985'te Hessen Çevre Bakanı oldu, bu görevden 1987'de alındı. Ancak 1991'deki eyalet seçimlerinden sonra kurulan SPD-Yeşiller ortaklığında da aynı bakanlığı üstlendi.
Fischer'in parti içindeki yükselişi, kuruluş ilkelerine sadık kalmayı savunan "fundi" kanadın tasfiyesiyle paralellik taşıyordu. 1994'teki genel seçimlerde tekrar Federal Meclis'e seçilen Fischer, Yeşiller Partisi'nin meclis grup sözcülüğüne getirildi.
Polis tekmelerken
SPD ile birlikte dört yıl boyunca Kohl hükümetini büyük ölçüde yıpratan yeşil muhalefet, çabalarının sonucunu 1998'deki seçimden sonra aldı ve kurulan federal hükümete ortak oldu. Fischer, hükümette Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görevlendirildi.
Bu arada şiddet eylemlerine katılan, ama yıllarca kaçmayı başaran eski bir arkadaşının yakalanmasının ardından, Fischer'in "solcu" geçmişi yeniden gündeme geldi. Fischer'i 70'li yıllardaki sokak çatışmalarında yere düşen bir polis memurunu tekmelerken gösteren fotoğrafların yeniden yayınlanması, takip eden tartışmalar, hiç de rakiplerinin amaçladığı gibi onu yıpratamadı.
"Terörist" arkadaşının yargılandığı mahkemeye tanık olarak çağrıldı. Bütün bunlar onun "ağır bir yükten" kurtulmasına yaradı: "Evet ben bir militandım. Devrimci şiddete hayrandım. Yanlış yapmışız. Şiddete artık karşıyım. O günler geride kaldı" dedi ve dövdüğü polisten de özür diledi.
"Tombik" 20 kilo verdi
Böylece bütün karşı kampanyaların önünü kapadı, hiçbir ciddi politikacı "istifa etmesi gerektiği" yolundaki talepleri desteklemedi. Üstelik, "Alman demokrasisinin entegrasyon gücünün yaşayan bir delili" olarak övgü aldı.
Fischer'in 1996'dan itibaren yansıttığı disiplinli sporcu görüntüsüyle, iktidar mücadelesini bir maraton yarışı olarak gördüğü söylenebilir. 90'lı yıllarda çok kilolu, hatta "tombik" bir politikacı olarak zihinlerde yer eden Fischer, kısa sürede 20 kilodan fazla vererek, bugünkü tığ gibi halini 1996'da aldı.
Bundan sonra düzenli olarak her gün koşan Fischer'in, sadece Almanya'da değil, Almanya dışında bile resmi maraton yarışmalarına katıldı ve bunların hepsini bitirdi.
Koşarken iyi düşünebiliyor
"Koşarken çok iyi düşünebildiğini" söyleyen Fischer, konuşmalarının büyük kısmını uzun mesafe koşuları sırasında hazırlıyor.
Türkiye'nin demokratikleşerek AB üyesi olmasından yana görüşleri savunan Fischer'in iktidar ortağı olarak kalabilmesi için yapabileceği fazla bir şey yok.
Çünkü Yeşiller Partisi'nin oy oranını artırmak çok zor görülüyor. Tüm sorun SPD'nin başarısı. Ancak, sosyalistler başarılı olur, PDS yüzde 5'lik oy oranını aşabilir ve koalisyon hesapları karışırsa, Schröder'in FDP ya da CDU ile koalisyon kurup, Fischer'e arkasını dönmesi de mümkün.
Dördüncü evlilik
Yol arkadaşı Schröder gibi Fischer'in özel hayatında üç ayrılık var. Birkaç yıldır kendisinden 20 yaş küçük dördüncü eşiyle birlikte olan Ficsher'in özel hayatındaki bu rekoru, Schröder'de olduğu gibi, siyasi rakiplerinden hiçbirine malzeme olmuyor. (GK/NM)