“Fırat ve Dicle havzasındaki boşalan köylere Uygur ve Kırgızların yerleştirilmesi”ni öneren Prof. İlber Ortaylı'nın, ülkenin demografik sorunlarını başka ülkelerden nüfus transferi yoluyla çözmeye yönelik yaklaşımını DEM Parti Meral Danış Beştaş, "ırkçı, bölücü ve insan onurunu yok sayan" bir yaklaşım olarak eleştirdi.
Ortaylı, Hürriyet'te yayımlanan köşe yazısında kuraklığın yol açtığı sorunlardan yola çıkıp, kuraklıkla bağını nasıl kurduğu esasen anlaşılamayan bir şekilde konuyu Fırat havzasındaki köylerin göç vererek "boşalma"sına getirdikten sonra "boşalan köyler"e Uygur ve Kırgızların yerleştirilmesi gerektiğini iddia etmişti:
"Fırat ve Dicle havzası, Türkiye için hem teknik hem demografik hem de siyasi açıdan hayati önem taşır. Burada boşalan köyler, vakit kaybetmeden Asya’daki kardeş potansiyel nüfusla doldurulmalıdır. Çin’in nükleer denemeleriyle yıpratılan bereketli Uygur bölgesinin çalışkan çiftçileri kısa zamanda Türkiye’ye getirilmelidir. Hayvancılık konusunda uzman Kırgızların da bu topraklarda faaliyet göstermesi gerekir. Urfa vadisinin yabancılara satışı sadece durdurulmamalı; satılmış olan araziler de mutlaka geri alınmalıdır. Bu bölgede yabancı sermayeye izin verilemez. Terör örgütünün bir dönem hâkimiyet kurmaya çalıştığı bölgelerde en ufak bir taviz verilmemelidir. Doğu Akdeniz kıyıları ise Türkiye’nin elinde kalmak ve tutulmak zorundadır."
Beştaş: "Bölücülük tam da bu söylemin kendisidir"
DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla Ortaylı'nın "toplumsal sorunlara çözüm olarak halkları bir 'nüfus transferi' aracı olarak görmenin, ırkçı ve insan onurunu hiçe sayan bir anlayış olduğunu" söyledi ve "Bölücülük tam da bu ırkçı söylem ve anlayışın kendisidir" diyerek Ortaylı'ya karşılık verdi.
Toplumsal sorunlara çözüm üretmek yerine halkları ‘nüfus transferi’ olarak görmek, açıkça ırkçı ve insan onurunu yok sayan bir anlayıştır.
— Meral Danış Beştaş (@meraldanis) August 25, 2025
Bölücülük tam da bu ırkçı söylem ve anlayışın kendisidir.
Üstelik bu açıklamaları yapanlar kendilerini ‘akil insan’ görüp, topluma… pic.twitter.com/tQdYThVqqh
"Nüfus mühendisliği laboratuvarı"
Beştaş, Ortaylı'nın önerisinin "nüfus mühendisliği"ne tekabül ettiğini belirterek "Burayı bir 'nüfus mühendisliği' laboratuvarı gibi görmek, hem en temel insan haklarına hem de barış içinde yaşama hakkına aykırıdır. Suyu, toprağı ve halkları 'hakimiyet' diliyle ele almak, demokratik çözümün ve toplumsal barışın önünü tıkamaktan başka işe yaramaz." dedi.
Ortaylı'nın uzmanlığı ne?
İlber Ortaylı Osmanlı Devleti tarihi, karşılaştırmalı tarih (Avrupa-Osmanlı ilişkileri), Modern Türkiye ve Cumhuriyet dönemi kurumları konusunda yapıtlar vermiş bir bilim insanı: Özellikle 19. yüzyıl modernleşme süreci (Tanzimat dönemi), idari yapı, bürokrasi, hukuk sistemi ve yerel yönetimler üzerine kaleme aldığıTanzimat’tan Sonra Mahallî İdareler, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı gibi eserleri, Osmanlı Devleti tarihi konusundaki başlıca kitapları. Karşılaştırmalı tarih kapsamında Avusturya‑Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki yapı ve gelişim benzerliklerini incelediği çalışmalarıyla da biliniyor ve Cumhuriyetin kuruluşu, anayasa, hukuk ve idare tarihine yönelik çözümlemeleriyle tanınıyor.
Ancak Ortaylı'nın Çin'le ilgili bir çalışması, Çin'in Uygur sorunu konusunda bir saha çalışması yaptığı bilinmiyor. Kürt sorunu konusunda da hiçbir analitik çalışması yok.
Uygurlara zarar veren nükleer denemeler
Öte yandan Çin’in gerçekten de Uygur bölgesinde yapılan ve halk sağlığını, ekolojiyi ağır biçimde yıpratan nükleer denemelerinin Uygur nüfusu üzerinde çok ağır sağlık etkileri olduğu, radyasyonun bölgedeki halkı doğrudan etkilediği yönünde çok sayıda rapor dolaşımda. Çin bu konuda resmi ve şeffaf veri sunmasa da Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Uygurların bu testlerden zarar gördüğünü, hatta bazılarının bilinçli olarak test bölgelerinde bırakıldığını ileri sürüyor. Ancak Çin, Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Anlaşması’nı (CTBT) 1996’da imzaladıktan sonra Lop Nur’daki atmosferik testler durduruldu. Ortaylı ise bütün bunların Uygurların yurtlarından koparılarak, Dicle-Fırat havzasına taşınmalarını neden gerektirdiğine ilişkin bir gerekçe ileri sürmüyor.
Ortaylı'nın Uygur fantezileri
İlber Ortaylı'nın boşalan Kürt köylerinin Uygur nüfusu transfer edilerek doldurulması gerektiğine ilişkin önerisini hiçbir tarımsal ya da iktisadi veriyle desteklememesinden ve yazısını baştan sona kat eden "su savaşları" kavramından tezinin esasen tarım veya sulamayla değil, askerlikle ilgili olduğunu çıkarsamak mümkün. Ancak, Ortaylı bu köyler ahalisinin ve yurttaşların herhangi bir kriz anında yaşam alanlarını savunmaktan aciz kalacakları ve bu nedenle, "kardeş" transferinden başka çare kalmadığına dair distopik kehanetinin nereden kaynaklandığına ilişkin bir açıklamada bulunmuyor.
Meral Danış Beştaş'ın bir siyasi parti yetkilisi ve Kürt seçmenlerin oylarıyla TBMM'ye gelmiş bir milletvekili olarak Kürt sorununun çözümünün gündemde olduğu bir dönemde, Kürt halkının başına Suriye'deki Arap Kemeri'nin kötü bir kopyasını anıştıran bir "Uygur Kemeri" geçirilmesine -bu henüz yalnızca bir fantezi de olsa- tepki göstermesi milletvekilinin seçmeniyle ve öteki seçmenlerle anlamlı bir ilişkiye sahip olduğunu anlatıyor.
Ortaylı'nın, bilmediği konularda, halkları ve ülkeleri birbirine düşürmeksizin gerçekleşemeyecek "çözümleri" uluorta gündeme getirmesiyse, Kürtler yeni bir çözüm denemesi arifesindeyken, Türkçü seçkinlerin içine kapandıkları zihni sığınakta değiş tokuş ettikleri fantastik kurguların bir lapsus halini alıp iradesi dışında ağzından fırlamasından farksız. Ama her lapsus gibi akıldan geçeni anlamamıza yardımcı oluyor: "Neredeyse her iki Kürt çocuktan birine adını veren bu ırmak havzasını Türkleştiremiyorsak bile, hazır boş arazi varken Uygurlaştırsak olmaz mı?"
Buna Uygurlar'ın bir yanıtı varmış:"Her xalq öz yurtida güldür, başqasining yeride qonaq boldur.»
(Her halk kendi yurdunda çiçektir, başkasının yurdunda misafir olur.)
(AEK)

