Barzani, dün Selahaddin'de oy sandığı başında yaptığı açıklamada "Kerkük bir Irak kentidir; bir Kürt kentidir. Türkiye'nin veya başka bir ülkenin Kerkük ya da Irak'ın herhangi bir şehriyle ilgili bir şey söyleme hakkı yok" demişti.
Bugün Turkish Daily News gazetesinde yayınlanan söyleşide ise, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Türkiye'nin Irak'ta herhangi bir teritoryal amacı olmadığını, ancak demografik yapının değişmesinden dolayı ortaya çıkabilecek etnik bir çatışmada Türkmenlerin ezilmesine karşı tepkisiz kalınamayacağını" belirtti.
Gül, "Eğer akrabalarımız bu bölgelerde huzur içinde olmazlarsa, onlara haksızlıklar yapılırsa demokratik bir ülkede yönetimler seyirci kalamaz" diye konuştu.
"Bir kere Gül'ün üslubu son derece densiz" diyen yazar Ümit Fırat, özellikle "oradaki akrabalarımız" ifadesinin, ne diplomasi ne de uluslararası hukukla bağdaşır düzeyde olduğu kanısında.
Çatışma potansiyeli Türkiye merkezli
"Ortada bir çatışma olsa dahi meseleye böyle yaklaşmamak lazım" diyen Fırat, "Sorunlar çatışmayla çözülemeyeceği gibi; buna bir taraf olarak müdahale etmek de, yani bir diğer tarafı tehdit ederek müdahale etmek de sorunu çözmez" diye Gül'ü eleştiriyor.
"Çatışma potansiyeli varsa bunu barışçıl yollardan çözmek gerekir" diyen Fırat, bir başka olumsuz faktöre işaret ediyor:
* Ancak çatışma potansiyeli Türkiye merkezli bir provokasyonla geliştirilmek isteniyor. Bir taraftan Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) uzantısı Türkmen dernekleri var. Yoksa orada kendiliğinden bir iç savaş potansiyeli yakın donemde yok.
* Gül açıkça, sorun çözme yerine bir tehditte bulundu. Biz Balkanlarda, Kosovo'da da çatışmaya seyirci kalmadık; ama bir tarafı ezmek yerine sorunun çözümü konusunda duyarlı olduk.
Türkiye Saddam dönemi hak ihlallerine karşı sessizdi
Ümit Fırat, Kerkük meselesinin, son 10 - 12 yılda öne çıktığına işaret ederek "Daha önce Saddam'ın bütün Kürtlere ve Iraklılara zalimce katliamlar yaptığı, halkı acımasız diktatörlük altında inlettiği dönemlerde Türkiye Irak'taki hak ihlallerine karşı hiçbir girişimde bulunmamıştır" diyor ve dünkü seçimleri şöyle değerlendiriyor:
* Şimdi orada göz yaşartıcı bir olay oldu. 40 küsur yıldır ilk kez gerçekleşen bir seçim oldu. Deniyor ki işgal altında seçim oldu. Japonya Amerikan işgalinde seçime gitmedi mi; gitti.
* Dünkü seçimlerde insanlar sandık başına değil de, savaş için silahlanma yoluna gitselerdi acaba sorunlarını çözebilirler miydi?
* Seçim yapılmazsa bir sonraki seçim de yapılmayacaktır. Yani bir yerden başlamak lazım. Ve ıraklıların kendi kendini yönetmelerinin de en temel adımı dün atıldı.
* Geçici anayasa, son derece demokratik bir anayasa.
Fırat, Kerkük meselesi üzerinde yoğunlaşılması konusunu "Yani Türkiye Saddam döneminde asla karşı çıkmadığı çok ciddi sorunlar olmasına rağmen, şimdi sorunların çözüleceği sırada, Kürtlerden kaynaklanan bir refleksle Kerkük için provokatif bir tutum içine girdi. Bir biçimde orada taraf olmak istiyor. 'Ben taraf olursam Kürtlerin şimdi olduğu gibi rahat olamayacağı' kanaati var. Elinde kalan argüman da PKK ve Kerkük" diye değerlendiriyor
Demografik yapı
Yaklaşık 45 yıldır seçim yapılmadığı için nüfus bilgilerinin tam olmadığını anlatan Fırat, Kerkük'te Kürt ve Türkmen nüfusun birbirine oranının yüzde 20 olduğunu tahmin ediyor ve şu bilgileri veriyor:
* Kerkük, tarihi Kürdistan coğrafyası içinde bir şehirdir. Türkmen şehri değildir. En fazla Türkmen nüfusun yaşadığı bir şehirdir, ama Kürt kentidir.
* Osmanlı kayıtlarında da bu böyledir. Şemsettin Sami, 1888 - 89 yıllarında yazdığı il Osmanlı ansiklopedisi Kamus-ul Alam'da şu bilgileri verir: 'Kerkük Kürdistan'ın Musul ilindedir. Halkın dörtte üçü Kürttür; geriye kalanlar Arap, Türk v.s.dir. 760 İsrailli, 460 Keldani de vardır.'
* Kısacası tarihsel olarak bakılırsa Kerkük bir Kürt şehridir. Osmanlıdan koparıldıktan sonra olsa olsa Arap nüfusunda bir artış olmuştur; Türkmen nüfusunda değil.
Barzani'nin sözleri son derece tutarlı
Ümit Fırat, Kerkük meselesine ilişkin sürekli bir provokasyon geliştirilmek istendiği kanısında:
"Bunu deneyeceklerdir ve bunun bir ucu da Türkiye'ye dayanıyor. Mesele, çatışma kaçınılmazmış gibi sunuluyor. Çatışmaya seyirci kalmamak, bunu önlemeye yönelik değil. Türkiye bir tarafın ezilmesi yolunda seyirci kalmayacağını ifade ediyor. Bu da kamuoyunu yanıltıcı bir şey. O zaman sormak lazım. Türkmen Cephesi üyeleri bundan 10 - 15 yıl önce, Saddam zamanında, neden kaçıp Türkiye'ye geldiler? Niye Kerkük'te Türkmenler arasında siyaset yapmadılar?"
Barzani'nin oy kullandıktan sonraki ifadelerini ise şöyle değerlendiriyor Fırat:
"Barzani'nin açıklaması son derece tutarlı bir açıklama. 'Bu bizim iç meselemiz birgün bağımsız devlet olabiliriz' diyor. İleride mutlaka devlet olacağız demek niye Barzani'nin hakkı olmasın? Olur veya olmaz; ama buna tepki gösterilmemesi gerekir. Şimdi kalkıp Doğu Timor'dan birisi bunu söyleseydi tepki mi gösterecektik? Yani Türkiye'nin buna tepki göstermesinin bir manası yok." (YS/BB)