Milyonlarca insan Birinci Dünya Savaşı için seferber edilmişti. Fakat büyük bir kısmı kime karşı, ne için savaştığını bile bilmiyordu. Çoğunluğu köylü ve çiftçi kökenli asker kendini mütemadiyen patlayan bombaların arasında, ölümle yüz yüze bulmuş, üstlerinin yanlış emirleri yüzünden gereksiz çatışmalarda yüksek sayıda ölüm vakası motivasyonun iyice azalmasına sebep olmuştu.
Cephedeki varlıklarını sorgulamaya başladılar ve yalnız bıraktıkları muhtaç ailelerine geri dönüşler gecikmedi. Bunu itaatsizliğin en üst seviyesindeki bir dışavurumu olarak algılayan ordunun ilgili mercileri, hayır deyip savaşmayı reddedenleri asker kaçağı ilan etti; Avrupa'nın çok daha kalabalık ordularla savaşa dahil olmuş diğer ülkelerine kıyasla İtalya çok yüksek sayıda askerini idamla cezalandırdı. İbretiâlem olsun diye günah keçisi ilan edilen bazı askerlerin ölüm cezası yargıya başvurulmadan infaz edildi.
Avrupa'nın fazlasıyla önemsediği, Birinci Dünya Savaşının yüzüncü yıldönümü anmalarının son senesine girilirken devletlerin, hükümetlerin, orduların tabularından biri daha deşiliyor: Yönetmenliğini Fredo Valla'nın üstlendiği 65 dakikalık Bu Savaştan Bahsetmeyelim (Non Ne Parliamo Di Questa Guerra) adlı belgesel bildiğimiz kahramanlık destanlarından uzak, belki de çok daha fazla cesaret gerektiren bir pratikle bizi yüzleştiriyor.
Bu savaştan neden bahsetmeyelim?
Firarilerin, başkaldıranların, ordudaki isyanların gölgesinde Birinci Dünya Savaşı gezegenimizde bildiğimiz anlamdaki ilk "çağdaş" savaştı; askere alınan yüksek sayıdaki insanın çoğunluğu değersiz bir sayıdan öte muamele görmüyordu.
General Luigi Cadorna firarların bulaşıcı tesirinin farkına varıp bu fiili işleyenlerin acilen kurşuna dizilmesine önayak olan yüksek mertebede bir askerdi. Okul kitaplarında ordunun en yüce önderlerinden biri olarak lanse edilse de, bir asırdır tabu muamelesi gören mevzuyu ele alan Bu Savaştan Bahsetmeyelim adlı belgeselde ipliği pazara çıkarılanlardan...
Anlam veremedikleri muharebeye direnenler arasında kendine zarar verip savaşamayacak hale gelenler de vardı. Savaş yüzünden yalnız fiziksel sağlığını değil, aklını yitirenler de çoktu.
Fakat bu tip ayrıntılar resmî tarih yazılırken özenle unutturuldu, İtalya'nın savaşta verdiği yüksek kayıpların tesellisi için "meçhul askerin" tabutu ülkede baştan başa dolaştırıldı. Bu arada, şerefini beş paralık ettiğine inanılanların, korkaklıkla itham edilenlerin anısı özenle unutturulmaya ve yeni yeni destanların yazılması için tertemiz sayfaların açılmasına çoktan girişilmişti.
İtaatsizlik zor zanaat
Trieste'de, çok şey borçlu olduğunu ifade ettiği ekibiyle geniş ve ağırbaşlı bir seyirci kitlesinin karşısına çıkan yönetmen Valla, firarilerin saygıyı kesinlikle hak ettiklerinden dem vurdu. Hatta mevzuyu gayet büyüleyici bulduğunu bile belirtmişliği var.
İtaat etmemenin çok daha büyük cesaret gerektirdiğini, cezası ölüm olan bir hareketi gerçekleştirenlere saygı duyduğunu söyledi. Kendi ilkelerini savunmanın, haksızlığa isyan etmenin, yanlış emirlere karşı durmanın gerekliliğinden bahsetti.
Başvurduğu askerî arşivlerde inanılmaz sayıda belgeyle karşılaştığını, konuya ilgi duyan herkesin mevzubahis kayıtları taramasını çok arzu ettiğini bildirdi. Aradan bir asır geçmiş olmasına rağmen firarilere itibarlarını iade edecek olan, İtalya Senatosuna kadar ulaşmış yasanın "itaatsizlik" tabusunu aşarak yürürlüğe girmesi sabırla bekleniyor.
Kamera karşısında seslendirilmiş kahramanlık şarkılarının yanında isyanın ifadesi olmuş şarkılar belgeselin ağır havasını dağıtıyor, resmî evraklardan dökülen sıkıcı bürokratik dile alternatif oluşturuyor. Rahatlıkla izlenen belgesel daha çok televizyon seyircisine yönelik bir estetikle karşımıza çıkıyor, ne de olsa Valla'nın amacı "faydalı" bir eser kotarmakmış.
Trieste'de Afrin dayanışması
Siyasi kimliğini perçinlemiş Trieste Film Festivali tüm hızıyla sürerken kentte, Kürdistan-Trieste Koordinasyonu imzalı bir bildiriyle 26 Ocak Cuma günü Sessizliği Kıralım başlığı taşıyan dayanışma eylemi ilan edildi.
Rojava'ya yönelik Türkiye'den girişilmiş askeri operasyona karşı, şehrin en büyük meydanı Piazza Unita'daki Türkiye Cumhuriyeti Trieste Fahri Konsolosluğunun bulunduğu binanın önünde 17:30 için randevu verildi.
Bildiride özellikle hava harekâtının şimdiden birçok sivilin ve özsavunma halindeki milislerin ölümüne sebebiyet verdiği belirtildi; saldırı Rojava'da oluşturulmuş demokratik konfederalizme karşı, halkların hürriyet arzusuna darbe indirmeye çalışılan bir adım daha olarak nitelendi.
Aynı bildiride IŞİD'e karşı yürütülmüş mücadelede YPG/JPG milislerinin muzaffer rolüne rağmen operasyonun ABD ve Rusya gibi güçlerin sessiz işbirliğinde gerçekleştiğinden de bahsediliyor.
Bölgede Türkiye rejiminden kaynaklı meydana gelenlerle ilgili sessizliğin kırılması, Rojava'daki devrime desteğin teyit edilmesinin gerekliliği ifade buldu; milliyetçilik, emperyalizm, etnisite, kabile veya din bazlı yönetim şekillerine tek alternatif olan Rojava örneğinin, eksileri ve artılarıyla desteklenmesi gerektiği hatırlatıldı. Millî devlet ve sınır mefhumlarından uzak, ekoloji ve feminist bazlı sosyal modelin altı çizildi. Savaşı Durduralım üst başlığıyla dağıtılmış olan bildiride duyurulan dayanışma eylemi işbu yazı kaleme alınırken henüz gerçekleşmemişti. (MT/PT)