Women's Voices Now (WVN, Kadınların Sesleri Şimdi) ve Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu’nun "Namusu yeniden tanımlamak ve Türkiye Devleti'nden adalet talebinde bulunmak” konulu konferansı bugün Karaköy Minerva Han’da gerçekleşti.
Ortadoğu’da kadın sorunları hakkında bilinç kazandırmak için çalışan WNV, filmlerin kadınlar için ifade özgürlüğü sağlamanın en iyi yolu olduğunu söyledi. Panel öncesinde 2003’te tecavüz sonucu hamile kalınca ailesi tarafından öldürülen Kadriye Demiral anısına çekilen “Sabah” ve "Cumartesi Anneleri" kısa filmleri gösterildi. Ayrıca WVN'nin "Alınan ve Satılan Kadınlar" başlıklı kısa film festivaline katılım çağrısı yapıldı.
Filmlerin ardından Sabancı Üniversitesi’nden Ayşe Gül Altınay, Boğaziçi Üniversitesi’nden Meltem Ahıska ve Cumartesi İnsanları’ndan Maside Ocak konuştu.
Ocak: Cumartesi oturmaları kadınlar için devrimdi
Maside Ocak, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 18 yıllık mücadelesini ve oturmaların bazı kadınların ilk defa siyasi mücadeleye katılmasının yolunu açtığını, eşlerinin onları takip ederek bu mücadeleye katıldıklarını anlattı.
“27 Mayıs’ta ilk oturduğumuzda üç talebimiz vardı: gözaltında kayıplar son bulsun, akıbetleri açıklanıp ailelerine teslim edilsin, sorumlular cezalandırılsın.
“Oradaki aileler aynı gelenekten çıkıp orada buluşmuş insanlardı. Devletin ve aşiretlerinin baskısından kurtulup her şeye meydan okuyan bir tavırla meydana çıktılar. Bu kadınlar için büyük bir devrimdi ama kayıplarımızı bulmamız için çok daha büyük bir adımdı.
“Ve insanların ses vermesiyle bir şeyler olabildiğini gördük. Kayıplarımıza ulaşamadık ve sorumluları yargılatamadık ama gözaltında kaybetme saldırısını teşhir edip, bu devlet terörünü uygulanmama noktasına getirmeyi başardık. Onları aramak sadece kayıp yakınlarının değil, hepimizin görevi.”
Ahıska: Herkesin bildiği kamusal bir sır
Meltem Ahıska, gerek namus adına işlenen cinayetlerde gerek gözaltında kayıplar meselelerinde saklanılan ve bulanıklaştırılan gerçeklerin, üretilen klişelerin ihlallerin normalleştirilmesine neden olduğundan bahsetti:
“Cumartesi Anneleri, bize bulanıklaştırılan gerçekliği gösteriyor yaşanmış olanın tanıklığıyla. Gözaltında kayıplar, kamusal bir sır olarak saklanıyor. Herkesin bildiği kamusal bir sır.
“Kadına yönelik şiddet de aynı şekilde. Bu konuda kampanyaların arttığını görüyoruz ama şiddet devam ediyor. Çünkü normalleştirilen, aşina kılınan şeyler var. Belki de farklı sorular sormamız gerekiyor artık.”
Altınay: Klişeler mücadeleyi görünmez kılıyor
Ayşe Gül Altınay, insan hakları ihlalleriyle ilgili klişelerin varolan sorunu ve onun zaman içinde nasıl değiştiğini görmemizi engellediğine değindi.
“Namus adına işlenen cinayetlerle ilgili en büyük klişelerden biri gelenek ve kültür kavramı. Sanki yıllardır değişmeyen tek bir gelenek ve kültür var, kadınları bu öldürüyor.
“Klişeler mücadeleyi ve gelişmeleri görmemize engel oluyor.
“Cinayetlerin arında çok fazla dinamik var. Kadınların itaat etmediği, hayır dediği her şey için maruz kaldığı bir şiddet var.
“Son yıllarda namus adına işlenen cinayetlerde önemli bir düşüş görüyoruz. Ama buna karşı kadınların namus adına değil ama başka şeyler yüzünden öldürüldüklerine şahit oluyoruz.” (ÇT)
* WVN'nin kısa film festivaline başvuru için son tarih 31 Aralık 2013. AYrıntılı bilgi için tıklayın.