Kadın Yönetmenler Derneği'nin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla, Avrupa Sivil Düşün Projesi desteğiyle düzenlediği 7. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali 26 Şubat’ta İzmirli sinemaseverlerle buluşuyor.
Bu yıl 8 kategorideki yarışma, festivalle eş zamanlı olarak "İzmir'den Karakter Yaratmak Proje Geliştirme Atölyeleri" gerçekleşecek.
2 Mart'a kadar sürecek fetivalin Direktörü Gülten Taranç, festivali, 7.yılı, Türkiye'de bağımsız bir festival yapmanın zorluklarını anlattı.
'Olsun diye' yapmadık
Kadın Yönetmenler Festivali'nin 7. yıl sloganı “Olmazlara İnat.” Slogana nasıl karar verdiniz?
Yedinci yıla kadar hep olmazlarla karşılaştık. 2020 yılında hafta olarak festivale dönüştüğümüz yıldan geçen yıla kadar festivalin başlamasına bir gün kalaya kadar yapılıp yapılmayacağı belli olmayan süreçler yaşadık. Sırasıyla; İdlip olayları, pandemi, İzmir depremi, Ukrayna- Rusya savaşı ve maalesef Kahramanmaraş depremi tam da festivalin yapılacağı dönemlere denk geldi. Biz tüm yaşanan süreçlerde festivalimizi devam ettirdik, “olmazlara inat” oldurduk ve “olsun diye” yapmadık festivalimizi…
"Bu ekonomide desteksiz iş yapmak mümkün değil"
Türkiye şartlarında festival yapmak nasıl? Bu 7 yılda neler değişti mesela?
Sadece bizim festivalimiz değil, tüm organizasyonların Türkiye ve Dünya’da yaşanan tüm olaylardan etkilenmesi söz konusu… Her zaman bir olay yaşandığında konserler, festivaller iptal edilir… Bu 7 yılda değişmeyen tek şey her koşulda festivali düzenlememiz, bu tabii ki fedakarlık gerektiren bir hal… Kendi yaşantılarımızdan, lükslerimizden vazgeçiyoruz… Bu yıl destekçilerimizin artması, sürdürebilirliğimizi sağlamlaştırdı… Çünkü bu ekonomi ve enflasyonda her şeyin fiyatının arttığı bir dönemde desteksiz bir iş yapmak mümkün değil. 7 yılda ise geldiğimiz nokta çok ilginç, Türkiye’de uluslararası düzenlenen ikinci büyük festival olduk. Uluslararası festivaller ile olan işbirliğimiz, uluslararası yarışmaları her kategoride devam ettirmemiz ve gösterdiğimiz film sayıları bizi öne çıkardı. Ancak üzücü olan bizim büyük festivallerin bütçesinin 60’ta biriyle, 40’ta birine sahip olmamız bu noktada da şunu düşünüyor insan, o zaman bu büyük festivaller ne yapıyor?
Bir festivalin uluslararası olması ne ifade ediyor?
Seçkinin çok çeşitli ve kapsayıcı olmasını ifade ediyor. Bu yıl 55 ülkeden 374 başvuru aldık, 27 ülkeden 77 film göstereceğiz, bunların 31’i dünya prömiyeri, 37’si Türkiye prömiyeri. Ancak ilk günden itibaren uluslararası olmayı, film gösterimleriyle sınırlamadık. Bizim için uluslararası olmak, ulusal filmlerin uluslararası platformlarda öne çıkmasını sağlamak demek, bu nedenle her yıl çeşitli uluslararası festivallerle protokoller imzalayarak, ulusal filmleri bu festivallerde göstermenin yollarını arıyoruz.
"Her yıl 15 sinema öğrencisi ekibimize dahil oluyor"
“Her ne kadar İzmir'de 5'ten fazla sinema okulu olsa da öğrencilerin pratik yapabilecekleri alanlar çok kısıtlı” diyorsunuz. Sinema öğrencileri için ne ifade ediyor bu festival?
Burası onların ilk iş deneyimlerini de edinebileceği bir okula dönüştü. Her yıl 10 ila 15 sinema öğrencisini ekibimize dahil ederek tecrübe edinebilecekleri bir alan yaratıyoruz. 7.Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali kapsamında ayrıca İZKF desteği ve Goethe-Institut işbirliğiyle, "İzmir'den Karakter Yaratmak Proje Geliştirme Atölyeleri" İzmir Ticaret Odası sergi salonunda düzenlenecek 7 atölye ve 1 ustalık sınıfının olacağı eğitimlerle ilk kez gerçekleşecek ve öncelikli hedef kitlemiz sinema öğrencileri.
"Tanıtımlar eksik kalıyor"
Kişisel gözlemim, İzmirlileri salonlara sokmak zor gibi… Bu görüşüme katılır mısınız? İzmir izleyicisi nasıl bir izleyici?
İzmir’deki bazı etkinlikler para kazanılmak için düzenlenen içeriğin zayıf olduğu etkinlikler maalesef. Beyin göçünün de etkisi büyük… Burada bir avuç insan nitelikli işler çıkarmaya çabalıyor ve genelde engellenmelerle karşılaşıyor. Sorunun yanıtı gibi durmasa da açık söylemek gerekirse biz o kadar engellerle karşılaştık ki tanıtım yapacak halimiz kalmamıştı 6 yıl boyunca, tanıtımın eksik olduğunu düşünüyorum etkinliklerle ilgili. Sadece bizim özelimizde değil, birçok etkinlik olup bittikten sonra haberdar oluyoruz. Yine de haklı olduğunuz taraf burada bir Ankara izleyicisi yok maalesef. Gösterimler ücretsiz olsa dahi dolmadığı olabiliyor etkinliklerde.
"Festivaller aynılaştı"
Bir röportajınızda “tekelin elinde olan bir festival değil” diyorsunuz. “Şaşaanın içinde kaybolmayı reddeden, samimiyetin galip geldiği bir festival…” Diğer festivallerle hangi noktada farklılık gösteriyorsunuz?
Bunun şu an içinden geçtiğimiz süreçle ilgili olduğu aşikar. Saygı, sevgi, adalet bu üç kavram Türkiye’de değerini başka şeylere bıraktı, değersizleşti… Şunu demek istiyorum aynılaştı festivaller, bir şablon var sanki. Nasıl bazı bağımsız filmler o şablondan çıkamıyorsa festivaller de çıkamıyor.
Samimiyet bizim için çok önemli. Yönetmenlerin bir araya gelebilmeleri için farklı etkinlikler de düzenliyoruz. Elimizde var olan bütçeyi hakkaniyetli olarak bölüştürüyoruz. Kameranın arkasından gelen bir grup olduğumuz için sektörün ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretmeye çalışıyoruz. Bunların başlıcaları; kazanan filmlere, uluslararası festivallerden ücretsiz başvuru kodu temin etmek, öğrencilerin 1 ay bizimle çalışarak, festivalin prodüksiyon sürecinde de deneyim kazanmaları, yönetmenlere telif hakkı ödenmesi, filmlerin oyuncularından ziyade yönetmenlerinin öne çıkarılması… Biz film festivali değil, yönetmenler festivaliyiz yani burada başrolde yönetmenler var. Daha sayamadığım pek çok özelliğimiz var ama tabii en önemlisi belli bir lobinin elinde değiliz, bu festival hepimizin. Her ekolden, her farklı görüşten yönetmenler bir araya geliyor, filmini göstermeye fırsat bulamamış yönetmenlere alan açıyor.
Kadın belgeselci sayısı arttı
Kadın yönetmenlerin filmleri üzerine kurulu festival. Bu 7 yılda kadın yönetmenlerin çektiği film sayısı nasıl değişkenlik gösterdi? Kadınlar sektörde ne kadar var olabiliyor?
Yalnızca kadın yönetmenlerin değil, tüm bağımsız film yapımlarının sayısında bir düşme oldu. Bir filmin ortalama olarak 2-3 yılda tamamlandığı düşünülürse, özellikle Kültür Bakanlığı destekli filmler maalesef aldıkları destek ile filmlerini gerçekleştiremeyecekleri için desteklerini iade eden pek çok yönetmenimiz var. Bunun dışında bir kısım insan da, mesela ben artan maliyetler nedeniyle film çekme hayallerimizden uzaklaştık. Belgesel yapımlarının maliyetleri daha düşük olduğu için hem kadın hem erkek belgeselcilerin sayısında artış oldu ve belgesel yapan yönetmenler başka anlatım tarzlarına yöneldi, daha özgün işler çıkıyor. Biz en son 4 yıl önce ulusal uzun metraj kategorimizi açabilmiştik, bu yıl yine açabildiğimiz için mutluyuz ancak kadın yönetmenlerin sayılarının kurmaca uzun metrajdan ziyade belgeselde artığını söyleyebilirim.(AÖ)