Gazeteci ve edebiyatçı Filiz Gazi, yeni kitabı "Görünmeyen Cemaat, Mürideler" ile tarikat ve cemaatlerde kadınların yerini ve rolleri konu alıyor.
Kitap, İsmailağa, Menzil, Süleymancılar gibi cemaatlerde kadınların nasıl bir görev üstlendiğini, hiyerarşik düzenlerini ve bu yapılara girme sebeplerini derinlemesine inceliyor.
Gazi, cemaat içindeki kadınlarla yaptığı söyleşilerle bu sessiz çoğunluğun hayatlarına ışık tutuyor ve sosyolojik bir portre sunuyor.
Binlerce kadının hayatı tarikatların elinde
“Görünmeyen Cemaat, Mürideler” adlı çalışmada tarikat ve cemaatlerde kadının yeri, kadınların bu yapılara giriş sebebi, üstlendikleri görevler, tebliğ etme faaliyetleri, bir dönem cemaatte olan ve halen daha cemaate mensup kadınların anlattığı ışığında anlatılıyor. Bu anlamda sağ ve dindar çalışmaların dışında “Görünmeyen Cemaat” bir ilk olma özelliğini taşıyor.
Tarikat ve cemaatler bugüne kadar müritlerin yaşadıkları ve yaşattıkları üzerinden anlatıldı. Mürideler ise görünmeyen, haklarında konuşulmayan sessiz çoğunluklar olarak kaldı. Kadınların ve çocukların tarafında yaşananlar sadece istismar ve tecavüz haberleriyle gündeme gelip kısa sürede unutuldu. Bugün şehrin çeperlerinde ve taşrada yaşayan binlerce kadının hayatı tarikatların elinde.
Filiz Gazi, söyleşiler dışında cemaatlerin içine girdi, ibadetlere ve gündelik hayatlara dahil oldu. Tıpkı erkekler arasında olduğu gibi kadınlar da kendi içinde “şeyh anne”, “vekil kadın” gibi hiyerarşik nizama sahip olduklarını kaydetti. Çocukluğunda cemaat yurtlarında kalan kadınlarla konuştu. Yoksul mahallelerde örgütlenen tarikatların nasıl bir düzenle mürideleri topladığına ilişkin bilgileri bizzat “şeyh anne”, “ders veren hoca” konumunda olan kadınlardan dinledi.
Görünmeyen Cemaat; ülkeye münhasır sınıfsal özellikler, Yeşil Kuşak projesi, siyasal islam, Doğu- Batı arasındaki kültürel yarıklar gibi sosyolojik, emperyalist emellerin araçları ve tarihsel etkileri de hesaba katarak ülkedeki dindar kadınların panoramik bir portresini çiziyor.
Filiz Gazi, hem bir gazeteci hem de bir edebiyatçı olarak, olgusal gerçekler dışında sözel olmayan detayları ve duyguları yakalayan diliyle bugüne kadar üzerinde konuşulması ihmal edilmiş hayatlara, hikayelere dikkat çekiyor.
(EMK)