Filistinli film yapımcısı ve yönetmen Muayad Alayan, 11. Boğaziçi Film Festivalinde Uluslararası Uzun Metraj Yarışmasında "A House in Jerusalem" filmiyle "En İyi Yönetmen" ödülünü aldı.
Ödül konuşması için törene uzaktan bağlanan Alayan, filmin yaratım sürecinde nereden ilham aldığına, Filistin'de sinemacı olmanın zorluklarına ve Filistin davasını dünyaya duyurmada film festivallerinin önemine değindi.
Engeller
Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre Alayan, festivalde ödül aldığı için onur duyduğunu belirterek şöyle dedi:
"Festival ekibi, jüri ve izleyicilere çok teşekkür ederim. Uluslararası film festivallerinde bu tür ödüller almak, filmimize yönelik bir ilginin olduğunu gösteriyor. Bu yönden çok değerli buluyorum, özellikle Filistin'de sinema ile uğraşanların birçok engeli aşmak zorunda olduğu bu zamanlarda. Bu engellerden biri de filmlerinizi dünya çapında izleyicilerle buluşturabilmek.
"Etrafımızdaki her şeyin bizi pes etmeye zorladığı bir ortamda yaşıyoruz. Sizi daha derin çaresizliğe sürüklemek ve size umudunuzu kaybettirmek için tasarlanmış her şey. Bu yüzden sinema ve sanatın, derdimizi anlatabilmek için çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü beni diri tutuyor ve yoluma devam etmemi sağlıyor.
Acı ve yas
"Filmde kayıpları ve acılarıyla başa çıkmaya çalışan iki kadının hikâyesi işleniyor. Acılarını anlamaya ve her bir kayıpta insanın ruhundan bir parça eksiltip hayata devam ettiği gerçeğini kabullenmeye çalışıyorlar. Bu aslında tüm Filistinlilerin, özellikle benim tecrübelerimle örtüşen bir hikâye. Anne ve baba tarafımdan büyüklerim, 1948'de İsrail kurulduğunda evlerini terk etmek zorunda kaldığında bu acıyı ve yası yaşamıştı.
"Büyükannem küçük yaşta doğup büyüdüğü yeri terk etmek zorunda kaldı. Hayatta olduğu yıllarda hep anavatanını düşünüyordu. Bedeni burada Filistin'de olmasına rağmen, ruhu hala doğup büyüdüğü yerdeydi. Yaşayan ruh fikri bu şekilde ortaya çıktı.
"İşgal bizim hayatımızın büyük bir parçası ve böyle üzücü bir gerçekliği görmezden gelmek imkansız. Biz de aşk gibi, çocuk hikâyeleri gibi, macera gibi konulara değinmek istiyoruz ama dediğim gibi işgal, günlük hayatımızı etkileyen dominant bir faktör konumunda.” (TY)