“Kulağımı açtığında, nazik olsun
dokunuşun.
Annemin sesi salınır içeride bir yerlerde.
Dikkatimi tam vermişken döndüğünde başım
dengemi toplamama yardım eden yankıdır onun sesi.
Arapça şarkılarla,
kendi kendime ezberden okuduğum İngilizce şiirlerle karşılaşabilirsin,
ya da arka bahçede cıvıldayan kuşlara söylediğim şarkıyla.
Kesiği diktiğinde, bütün bunları kulağıma geri koymayı unutma.
Aynı kitaplarını rafına geri dizer gibi, sırayla.”*
Filistinli yazar, şair ve Gazze’nin ilk İngilizce kütüphanesi Edward Said Kütüphanesi’nin kurucusu Mosab Abu Toha’nın İsrail ordusu tarafından gözaltına alındığı bildirildi.
Toha'nın aile avukatı, Filistinli aktivist ve Filistin Özgürlük Örgütü eski sözcüsü Diana Buttu dün (20 Kasım) The Washington Post'a yaptığı açıklamada, Toha'nın bir kontrol noktasında yaklaşık 200 kişiyle birlikte gözaltına alındığında, ailesiyle birlikte Refah Sınır Kapısı’na ulaşmaya çalıştığını söyledi.
Toha'nın erkek kardeşi Hamza, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada “ABD Büyükelçiliği, onu ve ailesini Refah'tan geçebilmeleri için göndermişti. Ondan hiçbir haber alamadık,” dedi.
Bir İsrail Savunma Kuvvetleri sözcüsü, konuyu araştırdıklarını belirtti. Toha'nın bir başka arkadaşı ve meslektaşı yazar Laura Albast ise "Bu çok korkutucu, nerede olduğunu bilmiyoruz,” dedi.
Uluslararası PEN: Endişe duyuyoruz
The New Yorker, Toha’nın "sağ salim eve dönmesi" için çağrıda bulunan ve dergi için yazdığı son yazılardan bazılarını öne çıkaran bir açıklama yayımladı. Uluslararası PEN de konuyla ilgili bir açıklama yayımlayarak şöyle dedi:
“Uluslararası PEN, Filistinli yazar, şair ve Gazze'nin ilk İngilizce kütüphanesinin kurucusu Mosab Abu Toha'nın Gazze'den ayrılırken İsrail ordusu tarafından gözaltına alındığı haberi nedeniyle derin endişe duymaktadır. Nerede olduğunu ve gözaltına alınma nedenlerini öğrenmek için yapılan çağrılara katılıyoruz.”
“Gazze'deki Penceremden Manzara”
Toha, 13 Ekim’de The New Yorker için kaleme aldığı “Gazze'deki Penceremden Manzara” başlıklı yazıda, Beyt Lahya’daki aile evinden savaşın nasıl göründüğünü ve kendisi ile ailesi açısından nasıl deneyimlendiğini yazmıştı.
“Günlerden 12 Ekim Perşembe ve ailemin evinin bulunduğu Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Lahya kentinde gökten kâğıtlar yağıyor. Her bir kâğıdın üzerinde İsrail ordusunun amblemi ve bir uyarı yer alıyor: Hamas'ın askeri alanlarından ve militanlarından uzak durun ve evlerinizi derhal terk edin.
“Normalde şiirlerim, öykülerim ve denemelerim üzerinde çalıştığım kütüphaneme gidiyorum. Burada Halil Cibran, Naomi Shihab Nye, Mary Karr ve Mahmud Derviş gibi yazarları okuyarak saatler geçirdim. Her şey tozla kaplanmış. Bazı kitaplarım raflardan düşmüş. Bir pencere kırılmış. Masamın çekmecesinden çocuklar için biraz şeker alıyorum.
“Sonunda oturma odasına gidiyorum. Her zamanki gibi pencereler açık. Keşke onları kapatabilseydim, özellikle de dondurucu kış günlerinde. Ancak patlamaların ardından gelen şok dalgası camları paramparça ederdi ve şu anda Gazze'de kimin camları onaracak parası var ki? Bombalamalar sırasında bana doğru çılgınca savrulan perdeler, esintide dalgalanıyor.
“Beni ne öldürecek?”
“Kanepeye oturuyorum ve tavanımdaki renkli şekillere bakıyorum. Hâlâ taze boyayla parlıyorlar. Üç lamba bana doğru sallanıyor; ikisi elektrik şebekesine bağlı, üçüncüsü ise elektrikler kesildiğinde kullanmak üzere pille çalışıyor. Şu anda hiçbiri çalışmıyor.
“Gözlerimi tavandan ayıramıyorum. Tavanın üzerime çöktüğünü hayal ediyorum, tıpkı son yedi gün içinde pek çok evin pek çok ailenin üzerine çöküp onları kendi odalarının enkazında öldürdüğü gibi. Beni ne öldürecek? Küçük üçgenler mi? Bir parça gökkuşağı mı? Kahverengi ve sarı yıldız mı?
“Sonra Cibaliye kampına geri dönüyorum ve çevredekilerin gözlerini plastik yiyecek torbalarının üzerinde hissediyorum. Bakışlarından onların da evlerine dönmek ve ihtiyaçları olanı almak istediklerini anlıyorum. ‘Bizim’ evimize yaklaşırken, taş ve şarapnel parçalarıyla dolu sokaklardan geçiyorum. Taşıdığım ağırlığın altında lastiğimin patlamayacağını umarak yavaş ve dikkatli bir şekilde sürüyorum. Aileler etrafta dolaşıyor ve çocuklar yollarda seksek oynuyor. Lastiğin patlamasıyla yaşadıkları paniği hayal edebiliyorum.”
* Toha’nın Nâzım Hikmet Richard Dikbaş tarafından Türkçeye çevrilen “Things You May Find Hidden in My Ear” şiirinden. (TY)