İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), savaş sırasında Gazze'deki deneyimlerini The New Yorker ve diğer yayınlara aktaran Filistinli şair ve yazar Mosab Abu Toha’nın sorgusunun ardından serbest bırakıldığını duyurdu.
CNN International’ın aktardığına göre, dün (21 Kasım) bir açıklama yapan IDF, Toha'nın Gazze Şeridi'nde “terör örgütleri” arasında bir dizi etkileşim olduğuna dair istihbaratın bulunduğu operasyonlar sırasında sorguya alınan bir grup sivil arasında yer aldığını söyledi.
PEN America: Minnet duyduk
Toha'nın neden gözaltına alındığına dair IDF ile temasa geçen CNN, kendilerine “net olmayan bir açıklama” yapıldığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı da konuya dair paylaşacak bilgilerinin olmadığını iletti.
Toha'nın aile avukatı, Filistinli aktivist ve Filistin Özgürlük Örgütü eski sözcüsü Diana Buttu, Toha’nın serbest bırakılmasına büyük olasılıkla kamuoyu baskısının yardımcı olduğunu belirtti.
PEN America, Toha’nın serbest bırakılmasıyla ilgili minnet duyduklarını söyleyerek şöyle dedi: “Şair ve yazarların korkusuzca gerçeği dile getirmekte özgür olması lazım.”
Filistinli yazar ve şair Mosab Abu Toha gözaltına alındı
“Gazze'deki Penceremden Manzara”
Toha, 13 Ekim’de The New Yorker için kaleme aldığı “Gazze'deki Penceremden Manzara” başlıklı yazıda, Beyt Lahya’daki aile evinden savaşın nasıl göründüğünü ve kendisi ile ailesi açısından nasıl deneyimlendiğini yazmıştı.
“Günlerden 12 Ekim Perşembe ve ailemin evinin bulunduğu Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Lahya kentinde gökten kâğıtlar yağıyor. Her bir kâğıdın üzerinde İsrail ordusunun amblemi ve bir uyarı yer alıyor: Hamas'ın askeri alanlarından ve militanlarından uzak durun ve evlerinizi derhal terk edin.
“Normalde şiirlerim, öykülerim ve denemelerim üzerinde çalıştığım kütüphaneme gidiyorum. Burada Halil Cibran, Naomi Shihab Nye, Mary Karr ve Mahmud Derviş gibi yazarları okuyarak saatler geçirdim. Her şey tozla kaplanmış. Bazı kitaplarım raflardan düşmüş. Bir pencere kırılmış. Masamın çekmecesinden çocuklar için biraz şeker alıyorum.
“Sonunda oturma odasına gidiyorum. Her zamanki gibi pencereler açık. Keşke onları kapatabilseydim, özellikle de dondurucu kış günlerinde. Ancak patlamaların ardından gelen şok dalgası camları paramparça ederdi ve şu anda Gazze'de kimin camları onaracak parası var ki? Bombalamalar sırasında bana doğru çılgınca savrulan perdeler, esintide dalgalanıyor.
“Beni ne öldürecek?”
“Kanepeye oturuyorum ve tavanımdaki renkli şekillere bakıyorum. Hâlâ taze boyayla parlıyorlar. Üç lamba bana doğru sallanıyor; ikisi elektrik şebekesine bağlı, üçüncüsü ise elektrikler kesildiğinde kullanmak üzere pille çalışıyor. Şu anda hiçbiri çalışmıyor.
“Gözlerimi tavandan ayıramıyorum. Tavanın üzerime çöktüğünü hayal ediyorum, tıpkı son yedi gün içinde pek çok evin pek çok ailenin üzerine çöküp onları kendi odalarının enkazında öldürdüğü gibi. Beni ne öldürecek? Küçük üçgenler mi? Bir parça gökkuşağı mı? Kahverengi ve sarı yıldız mı?
“Sonra Cibaliye kampına geri dönüyorum ve çevredekilerin gözlerini plastik yiyecek torbalarının üzerinde hissediyorum. Bakışlarından onların da evlerine dönmek ve ihtiyaçları olanı almak istediklerini anlıyorum. ‘Bizim’ evimize yaklaşırken, taş ve şarapnel parçalarıyla dolu sokaklardan geçiyorum. Taşıdığım ağırlığın altında lastiğimin patlamayacağını umarak yavaş ve dikkatli bir şekilde sürüyorum. Aileler etrafta dolaşıyor ve çocuklar yollarda seksek oynuyor. Lastiğin patlamasıyla yaşadıkları paniği hayal edebiliyorum.” (TY)