Bu sömürge stratejisini gerçekleştirmek için hiçbir şey, Ortadoğu'daki mücadelenin tam ortasında yer alan Filistin direniş hareketini tasfiye etmekten daha önemli değildir. Washington siyasetçileri bu amacı onlarca yıldan beri sürdürmüştür.
Filistin davası bölgenin bir tarafından diğer tarafına bütün insanların kalplerine yakındır ve onların sevgilisi olmuştur. Yenilmez görünmesine karşın, Filistinliler, ABD, İsrail ve Arap dünyasındaki sömürge yanlısı rejimlerin birleşik kuvvetlerine karşı yarım yüzyıldır dayanmaktadır. Filistin direnişinin kırılması, Washington için tarihi Filistin sınırlarının çok ötesine geçen bir öneme sahiptir.
Filistin'i halletmek
ABD liderlerinin en son taktikleri Bağdat'ın ele geçirilmesinin yalnızca birkaç gün sonrasında büyük patırtılarla yeniden ortaya çıkarılan "barış için yol haritası" taktiğidir. "Yol haritası" İsrail ve Filistin hükümetlerinin yeniden görüşmelere başlamalarını gerektiriyor.
Sorulması gereken ilk soru, Bush'un ve ekibinin neden önceden kesinlikle ilgisiz kaldıkları görüşmelerin şimdi başlaması yönündeki istediğidir.
Görevinin ilk 26 ayında Bush'un kendisi Filistin yönetimiyle doğrudan hiçbir görüşmeyi kabul etmezken, katil İsrail Başbakanı Ariel Sharon'la, bütün yabancı liderle görüşmesinden daha fazla, en az yedi defa görüştü.
Durum 1991'de olanlara olağan üstü benzemektedir. Birinci Filistin İntifadası üç yıldan fazla sürmüştü. Büyük baskıya karşın, her zaman ABD tarafından savunulan İsrail, Filistinlileri yenemedi.
O yıl iki büyük küresel gelişme Filistin'in durumunu zayıflattı: birinci Körfez Savaşı'nda Irak'ın yenilmesi ve Filistinlilerin stratejik müttefik olarak gördükleri Sovyetler Birliği'nin çöküşü.
Filistinlileri ezememeleri fakat azalan desteği nedeniyle birinci Bush yönetimi görüşmeleri açmanın vaktinin geldiğine karar verdi. Bu görüşmelerin ilki Madrid'de, ikincisi ise gizli olarak Oslo'da yapıldı.
ABD'nin isteği; Filistin'de mücadeleyi yok etmek
ABD'ye göre durum açıktı: Gerçekte bağımsızlığı ve egemenliği olmayan bir devleti andıran bir Filistin "varlığı" yaratarak, Filistin mücadelesini yok etmek.
Oslo "barış süreci" yedi yıl uzayıp gitti. İsrail düzenli olarak ya programı izlemeyi ya da anlaşmalarda bildirilen tarihlerde bir araya gelmeyi reddetti. Orta yol ABD medyası da sürecin durmasından her zaman ki gibi Filistinlileri sorumlu tuttu.
2000 sonbaharının başlarında, kukla devleti andıran bir şeyi elde etmedeki başarısızlık yeni bir Filistin İntifadası'nın patlak vermesine yol açtı. Bu, bugün de devam ediyor.
2000 Eylül ayından bu yana, 2 bin 300'den fazla Filistinli ve yaklaşık 800 İsrailli öldü. On binlerce Filistinli ciddi şekilde yaralandı ve binlercesi de tutuklandı, işkenceden geçirildi ve hapsedildi. Filistin şehirleri, kasabaları ve köyleri saldırıya uğradı, kuşatıldı ve sürekli sokağa çıkma yasağına sahne oldu.
Filistin ekonomisi hemen hemen çöktü. Yaşam standartları, Batı Şeria ve Gazze'de, İsrail işgalci ordusu tarafından uygulanan sokağa çıkma yasakları ve ablukalar nedeniyle dibe vurdu. Yoksulluk ve açlık şimdi yaygın.
Filistin nüfusuna karşı sürdürülen İsrail savaşını desteklemek için ABD milyarlarca dolarlık askeri ve ekonomik yardım yapmıştır. Alınan büyük yardım olmadan İsrail acımasız baskısını gerçekleştiremezdi.
Irak savaşı ve "yol haritası"
ABD/İsrail'in bütün çabalarına karşın 1991'deki gibi Filistinliler yenilmedi. Ancak Irak'ın ele geçirilmesi tüm Arap dünyası için çok ciddi bir yenilgi oldu. Irak, ABD yörüngesinde olmayan en büyük ve en güçlü Arap ülkesiydi.
Washington'un şu an önerdiği şeyler, büyük ölçüde yetersiz, Oslo sürecindeki önerilerinden bile daha yetersiz. Filistinlilere dünyadaki hiçbir devlete benzemeyen bir "devlet" vermeyi öneriyor.
Filistin varlığının sınırları, hava sahası ve sularında olduğu gibi İsrail tarafından kontrol edilecek. Filistin "devletinin" bitişik toprağı olmayacak. Hem bir çok İsrailli yerleşimci kendi yollarıyla ve tabi ki güvenliklerinin sağlamak için, hem de İsrail ordusu Filistin topraklarının içinde kalacaktır.
Dünyanın beşinci üstün askeri gücü olan İsrail'e sınır olan Filistin "devletinin" silahsızlandırılması isteniyor.
Kudüs, Filistin mültecilerinin dönüş hakkı ve kesin sınırlar gibi kritik konulardaki görüşmeler sürecin sonuna kadar ertelenecek.
Ancak Sharon görüşmeler başlamadan önce bile Filistin Hükümetinin 1948'den beri sınır dışı edilen bütün Filistinlilerin geri dönme hakkından vazgeçmeye razı olmasını talep etti. Bugün bu sınır dışı edilen Filistinliler kendi soylarıyla birlikte 4.5 milyon insandan fazlalar.
İsrail yasalarına göre, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın bütün Yahudi halkının İsrail vatandaşı olmak için "dönüş hakkı" bulunmaktadır. İsrail tarafından Filistin'den kovulan hiçbir Filistinlinin dönmesine izin verilmemiştir. Bu Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını ihlal etmektir.
Filistin'e çerçeve çizmek
Sharon'un bu talebinin bir amacı da Filistin halkını bölmektir.
"Yol haritasının" ortaya çıkarılmasının bile bir koşulu olarak, Washington yeni bir Filistin başbakanın yaratılmasında ve "Ebu Mazen" diye de bilinen, Mahmut Abbas'ın bu konuma getirilmesinde ısrar etti.
Görüşmelerin başlayıp başlamayacağı konusunda bile ileri sürülen bir çok İsrail önkoşulunun olduğu görünüyor.
"Yol haritasının" ilanı Suriye'ye Filistin davasına verdiği desteği sona erdirmek için şiddetli bir baskıyla birlikte geldi. Dışişleri Bakanı Colin Powell, hükümet Başkanı Beşar Esad'a ültimatomlar götürmek için Suriye'nin başkenti Şam'a gitti.
Irak'taki yoğun çarpışmalar biter bitmez, Dışişleri müsteşarı John Bolton, "Irak'tan dersler almaları" yönünde Kuzey Kore ve İran'la birlikte Suriye'yi uyardı.
Oslo ve "yol haritası" fikirlerine karşı olan birçok Filistin örgütünün Şam'da ofisleri bulunmaktadır.
Baskı aynı zamanda Suriye'nin, İsrail ordusunu Güney Lübnan'dan defetmek için uzun ve başarılı bir mücadele veren Lübnanlı örgüt Hizbullah'la bağlarını koparmasında yoğunlaştı.
ABD'nin bölgedeki planlarına karşı var olan tüm muhalefetin yok edilmesi hedefi besbelli.
Bush, 9 Mayıs tarihli açıklamasında söylediği, yönetiminin şu anda "ABD-Ortadoğu Serbest Ticaret Bölgesini" meydana getirmeye çalışması da amaçlarından biridir. ABD ile baskı altında tutulan bölge ülkeleri arasındaki büyük eşitsizliğin olması nedeniyle, böyle bir "serbest ticaret bölgesinin" sonucu tüm bölgenin tam olarak ekonomik boyunduruk altına alınması olacaktır. İsrail, bölgenin bu şekilde ekonomik yeniden yapılandırmasında Washington'la birlikte, askeri ilişkiler çizgisinde ABD'nin küçük ortağı olacaktır.
Washington'un Ortadoğu'daki aşırı tehlikeli ve tutkulu planlarına temel engel, halkların özellikle de Filistin halkının direnişidir. Filistin davasıyla dayanışma hiçbir zaman bugünden daha fazla isabetli ve daha önemli olmamıştır. (NK/BB)
Workers.org sitesinden Bahadır Çetinay'ın yaptığı çevirideki ara başlık ve vurgular Bianet'e aittir. .