21. yüzyılın ilk çeyreğinde tüm insanlığın gözünün önünde bir soykırım girişimi yaşanıyor.
Gazze benzeri olmayan bir saldırı altında. Filistin halkı haftalardır bombalanıyor, katlediliyor, her bir saatte 10 çocuk hastaneler ve sığınak olarak kullanılan Birleşmiş Milletler binalarının İsrail ateşiyle yerle bir edilmesi nedeniyle ölüyor.
7 Ekim’den bu yana 15 binden fazla Filistinli öldürüldü ve Birleşmiş Milletler ile Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre, bunun 6 bini çocuktu.
Gazze’nin 2,3 milyon olan nüfusunun 1,8 milyondan fazlası – nüfusun yüzde 80’i– evlerini terk etmek zorunda kalıp hastanelere, okullara sığındı ama İsrail hastaneler ve okulları da bombalıyor. Gazze’de sığınılabilecek güvenli bir yer bırakmadı.
İsrail’in derhal durdurulması için tek bir saniye bile kaybetmeden harekete geçilmesi gerektiğini düşünen bizler bir grup akademisyen, yazar, sanatçı ve aktivist olarak bir araya geldi, “Filistin’e Özgürlük Platformunu” hayata geçirdi.
“Soykırımı durduralım, savaş suçlularını yargılayalım” diyen Filistin’e Özgürlük Platformunun taleplerinden biri de İsrail’le anlaşmaların hemen askıya alınması. Çünkü Türkiye bir yandan Filistin halkının yanında gibi görünürken bir yandan da İsrail’le ikili ilişkilerini, askeri ve ticari işbirliklerini sürdürüyor.
Platformun ilk adımı, 9 Aralık’ta, Birinci İntifadanın yıl dönümünde Kadıköy Bahariye Caddesi’nde bir insan zinciri oluşturmak olacak.
9 Aralık ayrıca Uluslararası İnsan Hakları Haftasına da denk geliyor. Bu bağlamda, Filistin’de işlenen insanlık suçlarını da gündeme getirmeye hazırlanıyor.
Filistin’e Özgürlük Platformu’ndan Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Akdokur, Tuna Emren, Fatma Bostan Ünsal, Ümit Aktaş ve Özdeş Özbay 9 Aralık'ta İstanbul'da kurulacak insan zincirinin detaylarını anlattı.
Yıldız Ramazanoğlu: İnsanlık onuru barbarlığı yenecek
"Filistin’de bütün dünyanın gözleri önünde algı eşiğimizi aşan bir vahşetle soykırım yapılıyor. İnsanlığın eşitlik, özgürlük ve adalete dair bütün kazanımlarını hiçe sayan bu meydan okuma, her bir insana ve canlıya yönelik ırkçı ve hastalıklı bir tehdit. Elele eylemimiz İsrail’in benzersiz zulmüne karşı şimdi ve burada olduğumuzu göstermek içindir. İnsanlık onuru barbarlığı yenecek."
Fatma Akdokur: Filistin’in yanındayız
"Sorumlusu, suçlusu kim olursa olsun, mağduru, mazlumu kim olursa olsun her coğrafyadaki savaş, işgal ve şiddetin karşısında olmayı önemseyen biri olarak Filistin halkının yanındayım. İki dünya savaşının ardından bir türlü bitmeyen emperyalist müdahale ve kışkırtmalarla bilhassa Filistin merkez olarak bütün bir “Ortadoğu coğrafyası” halkları savaş ve şiddet sarmalının pençesinde yok edilmeye çalışılıyor. Bölgeyi emperyal amaçlarla bir savaş ve şiddet coğrafyası haline getirmek isteyen başta ABD ve bazı Avrupa devletleri İsrail’in bölgede bir savaş fabrikası gibi işletilmesine katkı sunmaktadır."
"Bu ülke yönetimleri ve bölgedeki bütün işbirlikçi yönetimlere rağmen dünya halkları, insanlık onuruna sahip çıkarak Filistin halkının, kadınların, yaşlıların, genç ve çocukların hatta tüm canlıların yanında yer aldıklarını, ölüm ve katliamların karşısında olduklarını, hastane ve okul dahil hiçbir güvenli alan bırakmayan saldırıları kınadıklarını haykırıyorken biz de burada, Türkiye’de bu haykırışlara ses katmak için “Filistin’e Özgürlük Girişimi”nde bir aradayız."
"Filistin halkının var oluşu, bugünü ve geleceği tehdit altında; son bombalamalar ve saldırılar sonrası doğanın gördüğü yıkım ve kıyım bir tarafa, yirmi bine yaklaşan ölümlerin neredeyse yüzde ellisi bebekler, çocuklar; yüzde kırka yakını kadınlar. Sivil ölümler meselesi dile bile gelmiyor, zira hedeftekiler zaten bizatihi siviller. Savaşa, şiddete hayır diyerek Filistin halklarının yanındayız. Silah ve savaş tüccarlarına karşı Filistin halklarının yanındayız."
"İsrail’in, ABD koruması ve desteğiyle gerçekleştirdiği savaş suçlarının soruşturulması ve Netenyahu başta olmak üzere bütün suçluların/sorumluların hesap vermesini sağlamak için Filistin halklarının yanındayız."
"Siyasi hırs ve ikbal uğruna üretilen savaş ve şiddetin insanlık onurunu yok ettiğinin farkında olarak Filistin halklarının yanındayız. Yeryüzünün bütün coğrafyalarının her bir insanlık ailesinin mekânı olduğuna inanarak Filistin halklarının yanındayız."
"Üç büyük din ailesinin gönlündeki “Selam Yurdu Kudüs ve Filistin coğrafyası”nın bütün halkların eşit ve özgür bir şekilde adalet güneşinin altında yaşayacağı topraklar olduğuna inananlar olarak Filistin halklarının yanındayız."
"Sizlerin de Filistin halklarının yanında olmak için çok şey yaptığını bilerek, Birinci İntifadanın yıl dönümünde, 9 Aralık Cumartesi günü, Kadıköy Bahariye Caddesi’nde insan zincirine katılımınızı bekliyoruz."
Ümit Aktaş: İslam dünyasından da yeterli destek gelmedi
"Bu savaşın asıl kaybedeni ABD ve AB gibi Batılı devletler. Zira bugüne kadar bir biçimde savunageldikleri insan hakları, demokrasi, adalet, barış gibi değerlerin tümünü bir kenara koyarak, kör bir itkiyle İsrail’i savunmaktalar."
"Öyle ki ne ateşkesin ne yardımların Gazze’ye ulaşmasının ne de hastanelerin vurulmasının üstünde durmaktalar. Bu tutumun en küçük bir biçimde eleştirisi bir yana dursun, uçak gemileri yığınağıyla buna destek bile sağlamaktalar. Buna karşı İslam dünyasından da yüreklendirici hiçbir destek gelmedi."
"Ne yaptırım ne boykot ne de işbirliği. Günler sonra devletin örgütlediği bir miting yapan Cumhur İttifakı ise vakti zamanında bu ülkede ABD üslerinin kapatıldığını bile hatırlamakta değil."
Tuna Emren: Sesimiz güçlü çıksın diye siz de gelin
"Filistin halkını her gün sistematik olarak akıl almaz bir dehşete maruz bırakan İsrail bir de üstüne Filistinlilerin yaşamına yönelik ırkçı aşağılamalara başvuruyor, dezenformasyona dayalı tiksindirici bir propagandaya başvuruyor. Karşımızda resmen meşrulaştırılmaya çalışılan bir soykırım girişimi var."
"Yerleşimci bir sömürge devleti olan İsrail’in çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere sivil halkı, hastaneleri hedef alan kanlı saldırıları hemen durdurulmalı, İsrail’deki tüm savaş suçluları yargılanmalıdır."
"İsrail’in apartheid rejiminin sonlandırılması için harekete geçerken Yahudileri hedef alan ırkçılara da geçit vermediğimizi vurgulamak son derece önemli. Nehirden Denize Özgür Filistin için, yani ırk ayrımcılığının sona erdiği demokratik ve laik bir Filistin için, tüm gücümüzle Filistin halkının yanındayız."
"Sivil toplum kuruluşlarını, sendikaları, barışı savunan ve ırkçılığa karşı olan herkesi İsrail’in savaş suçlarıyla dolu işgaline karşı yan yana gelmeye çağırıyoruz ki sesimiz çok daha güçlü çıksın."
Fatma Bostan Ünsal: İnsanlığın kaybetmemesi için el eleyiz
Filistinlilerin 60 gündür, deprem, sel gibi ancak büyük doğal felaketlerde göreceğimiz ölçüde insan kaybı ve yoksunluklara "insan eliyle" maruz kalması ve bütün bir dünyanın bunu durdurmada etkisiz kalması, insanlığın büyük kaybı anlamına gelmektedir. İnsanlığın kaybetmemesi için el ele veriyoruz!
Özdeş Özbay: Nehirden Denize Özgür Filistin’i de savunuyoruz
"Şu an Dubai’de gezegenin geleceğini belirleyecek toplantılardan biri olarak kabul edilen COP28 BM İklim Zirvesi gerçekleşiyor. Zirvenin başladığı sıralarda ortak bir açıklama yayınlayan “Scientist Rebellion” (Bilim İnsanları İsyanı) destekçisi 1.477 bilim insanı, devletlere değil halklara seslendi ve iklimin çöküşünü engellemek için herkesi kolektif eylemlere çağırdı."
"Zirve, geçen yıl Ukrayna’nın işgali sırasında gerçekleşmişti. Bu yıl da Karabağ’ın işgalinin hemen ardından, Gazze’de işgalin devam ettiği bir sırada yapılıyor."
"İsrail’in Filistin’i insansızlaştırma girişimi, son yıllarda iklim adaleti talebini öne çıkaran iklim hareketinin de ana gündemi oldu. Geçtiğimiz Pazar günü iklim hareketi içerisinde yer alan birçok örgüt ve platform bir açıklama yayınlamıştı."
"Onlarca ülkeden verilen ortak imzalarla yayınlanan açıklamada “Sömürgeleştirilmiş bir halkın soykırıma uğramasına göz yuman bir dünya, iklim adaletinin mümkün olduğu bir dünya değildir” deniyordu."
"Hatırlarsanız, İsrail saldırılarının ilk haftalarında Greta Thunberg, Filistin’le dayanışan bir paylaşımı nedeniyle antisemit olmak ve politikleşerek harekete zarar vermekle itham edilmişti. Geçtiğimiz Salı günü ise Thunberg ve bir grup İsveçli iklim aktivisti, Gelecek İçin Cumalar (Fridays for Future) adına kaleme aldıkları açık mektupta bu “suçlamalara “yanıt verdiler. Mektupta “Birçoklarının iddia ettiğinin aksine, Fridays for Future ‘radikalleşmedi’ ya da ‘politikleşmedi’” deniyordu; “Biz her zaman politik olduk, çünkü her zaman bir adalet hareketiydik. Filistinliler ve tüm mağdur sivillerle dayanışma içinde olmaktan hiçbir zaman geri durmadık.” Ve sadece Gazze’de değil Avrupa’nın tek yerli halkı Samilerin yaşadığı Sápmi’de, Kürdistan’da, Ukrayna’da ve her yerde iklim adaleti için barış talep ettiler."
"Çok haklılar! İklim adaleti hareketi ve Greta Thunberg tam da bu politikliği ve radikalliği nedeniyle hepimize umut olmaya devam ediyor. Ölüme gerekçeler uydurulan bir dünyada, gezegendeki tüm canlıların yaşamının tehlikede olduğunu söylediğinizde ciddiye alınmanız mümkün mü? İklim krizini durdurmak için bulunamayan milyarlarca dolar savaşlar için hemen bulunabiliyor."
"Bizler; iklimin, toprağın nehirlerin ve denizlerin kirlenmemesini, ısınmamasını savunanlar olarak Nehirden Denize Özgür Filistin’i de savunuyoruz."
(ŞK/EMK)