Filistin'i bölen ırkçılık ve ayrımcılık sembolü duvara karşı bir mektupla seslenen konferans katılımcılarından Filistin Ulusal Meclis üyesi Hatice Ebu Ali ile Filistin'de kadın olmak üzerine konuştuk.
Kendinizi tanıtır mısınız?
Filistin Ulusal Meclisi üyesiyim, Kudüs Üniversitesinde kadın ve psikoloji alanında öğretim üyeliği yapıyorum. Kadın konusunda araştırmalarım ve yazılarım var. Filistin Kadınlar Genel Birliği'nin Belediye Genel Kurulu üyesiyim. Şu anda, Filistin'de yaklaşan seçimlerde kadının rolü ve statüsünü güçlendirmek üzere yürütülen ulusal bir kampanyanın da koordinatörlüğünü yürütüyorum.
Bu kampanyayı, çok önemsiyoruz. Çünkü; özellikle savaş ve işgal koşullarında kadınların yükü inanılmaz ölçüde ağırlaştı... Kadınlar, yaraların sarılması ve destek konusunda çok ciddi roller üstlendiler. Ancak parlamentoda kadınlar yüzde 5.6 dolaylarında temsil ediliyor.
Bu seçimler için hedefimiz, ulusal parlamento için yüzde 20, yerel parlamentolar için ise yüzde 30 kotayı yasallaştırmak. Bu kampanyayı kadınların liderliğinde sürdürüyoruz. Ülke genelinde yasama çevrelerini etkilemek için çalışan kadın komitelerimiz var. Parlamentoda taleplerimiz doğrultusunda oy vermeyenleri seçmeyeceğimizi bildirerek gözdağı veriyoruz. Bu konudaki kararlılığımızı vurgulayan gösteriler yapıyoruz.
Parlamento seçimlerine yönelik 50'yi aşkın kadından oluşan bir politik komite kurduk. Kadınların talepleri doğrultusunda oy kullanan kişileri destekleyen çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmalar ülkede güven ortamını yaratmak, kadınların daha bilinçli olmalarını sağlamak için çok önemli.
Bugünlerde, Filistinli kadınların, yaşamsal ve politik gündemlerinin başında hangi konular yer alıyor?
Şu anda, Filistin'de 3 bin çocuğun annesi hapishanelerde... Çocuklar, kimsesiz ve hasta. Şaron'un işgalci kuvvetlerinin artan zulmünün yanı sıra yüzde 65'lere varan işsizlik de canımızı yakan bir başka konu.
Ancak hayatımızı daha içinden çıkılmaz hale getiren en önemli konu, Irkçı Şaron rejiminin terörizm bahanesiyle inşa etmekte olduğu Duvar. Ülkemizin yüzde 52'sini kapsıyor şu anda.
Beton ve dikenli tellerden oluşan ve halihazırda üçte biri tamamlanmış olan, 750 km uzunluğunda, 8-10 metre yüksekliğindeki bu yeni utanç duvarı, yüksek teknoloji ile donatılıyor. Büyük bölümü çelik zırhlı beton bloklardan yapılan duvarın, Haziran 2002'den beri süren birinci aşaması tamamlandı.
Kilometresi bir milyon dolara mal olan duvar, on binlerce Filistinlinin hayatını altüst ediyor. Kendi tarlalarına ve kuyularına gitmeleri önleniyor, topraklarıyla bağları kesiliyor. Bu bölgeler arasındaki Tulkarim, Kalkilya ve Cebibe, Ürdün nehrinin bütün batı kıyısının en verimli bölgeleri.
Tarım alanlarının yüzde 40'ı, su kuyularının da üçte ikisi buralarda. İnsanlar tarlalarına, okullara, hastanelere gitmek için İsrail kontrolü altındaki kapılardan geçmek zorunda. Kapılar çoğu zaman açılmıyor.Çocuklar okullarına gitmek için bu duvarları aşmak durumunda kalıyorlar. İnsanlar hastalarını kliniğe götüremiyor, hayatımız cehenneme döndü, işe, okula, hastaneye, alışverişe, gidilemez duruma gelindi.
Bu duvar, bizim ulusal kimliğimizi tehdit ediyor, İsrail ve Filistin için geliştirilen iki ayrı devlet olarak var olma çözümünü geçersiz kılıyor. Bağımsızlık şansımız kalmıyor. On binlerce Filistinli, duvarla "yeşil hat" arasında dünyadan tecrit edilmiş halde İsrail'in iznine tabi olarak yaşıyor. Uluslararası camia ise hala sessizliğini koruyor... Bu nedenle, konferanstan, tüm bölge kadınlarının Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na gönderdiği mektup bizim için ayrı bir önem taşıyor.
Türkiye'ye iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Gençler, kadınlar ve siyasi partiler Filistinli kadınlara destek amaçlı kampanyalar düzenleyebilirler. Buradan tüm kadınlara altını çizerek belirtmek istediğim bir şey var; ataerkil sistem bütün dünyada baskın, ancak Amerika'da daha da baskın.
Çünkü onlar tüm dünya adına karar veriyorlar. Birleşmiş Milletlere memorandum gönderebilirler, ülkemize delegasyon gönderebilirler, kendi gözleriyle neler yaşadığımızı görmek için ülkemize gelebilirler. Bizim anlatmamızla gelip görmek aynı şey değil. Bu durumu ülkelerinde anlatabilirler. Acıları öne çıkarmak istemiyorum ama, ölüyoruz. Hayatta kalsak bile acı çekiyoruz. Filistinli kadınlar, kurtuluş gününe kadar mücadelelerini sürdürmeye kararlıdırlar ve sizler bize yardım etmek için başka yollar bulacak kadar yaratıcısınız.
* Çeviri: Burcu Yapıcı