Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın davetiyle Kahire'de toplanan Filistin örgütleri, Perşembe günü İsrail'le ateşkes yapmayı kabul ettiler.
Suriye ve Mısır'ın da desteklediği toplantıda başta iktidardaki el-Fetih olmak üzere Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi örgütlerin yanı sıra bu cephenin dışında kalan Hamas ve İslami Cihad da bulunuyordu.
Sınırlı sonuçlarına rağmen Kahire toplantısı, kapsamlı bir Filistin'in geleceği açısından kalıcı sonuçlara yol açabilir.
Ateşkesin bozulması
Hamas ve Cihad'ın İsrail'den talepleri, İsrail ordusunun suikastlardan vazgeçmesi, militanların ailelerinin evlerini yıkma politikasından vazgeçmesi ve Filistinli siyasi mahpusları serbest bırakması. Abbas, Şarm el-Şeyh toplantısında bu üç konuda Şaron'dan güvence almıştı.
Kahire toplantısın sonunda yayımlanan anlaşmaya göre, Filistin örgütleri, "İsrail ve Filistin arasında karşılıklı sükunetin korunması ve Filistin halkına ve hukukuna karşı her türlü saldırganlığa son verilmesi", ayrıca Filistinli mahpusların serbest bırakılması taleplerinde anlaştılar.
Anlaşmaya göre, Filistin topraklarında yerleşimlerin ve Doğu Kudüs'ün Yahudileştirilmesinin devam etmesi ateşkesin bozulmasına yol açabilecek.
Hamas ve Cihad FKÖ'ye katılıyor
Anlaşma, Filistinli örgütlerin temel ortak paydasını da ifade etti: "İşgali sona erdirmek ve Kudüs başkent olmak üzere tam egemenliğe sahip bir Filistin devleti kurmak Filistin halkının hakkıdır.
Ayrıca, Filistinlilerin evlerine ve mülklerine dönmeleri güvence altına alınacaktır." Anlaşma maddeleri içinde yeni bir ifade, örgütlerin Filistin Yönetiminde reform sürecine ve demokratik yapıların kurulmasına destek verdikleri yönündeki deklarasyonları oldu. Anlaşmaya göre Hamas ve Cihad, yıl sonuna kadar Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) katılacaklar.
Kahire toplantısı, el-Fetih liderliğindeki Filistin Yönetimi ile Filistinli örgütler, özellikle de el-Fetih'in en büyük rakibi Hamas arasındaki ilişkilerin yeniden yapılanması açısından bir dönüm noktası.
Hamas seçimlere katılıyor
Daha önce seçimlere katılmayı reddeden Hamas, Kahire toplantısında Mayıs ayındaki yerel seçimlere ve Temmuz ayındaki parlamento seçimlerine katılmayı kabul etti. Fakat bu, Hamas ve Cihad'ın tamamen siyasallaşması anlamına gelmiyor.
Her iki örgütün de şiddet eylemlerinden, özellikle de intihar eylemlerinden vazgeçmesinden ziyade, bu tür eylemlerin askıya alınması söz konusu. Filistin'in devletleşmesinde el-Fetih'in iktidarı paylaşması ve kendi iç yapılarının demokratikleşmesi kadar, silahlı örgütlerin militanlarının silahsızlandırılması da önem taşıyor.
Filistin halkı açısından bakıldığında, elbette bu el-Fetih de dahil olmak üzere bu örgütlerin baskı mekanizmaları sadece şiddet araçlarına sahip olmalarından kaynaklanmıyor. Fakat bir başlangıç olarak silahsızlanma önem taşıyor.
Gruplar Gazze'ye dönünce
Toplantının Kahire'de yapılması ve Suriye'nin Hamas da dahil farklı düzeylerde etkisi altında olan gruplara göreli serbestlik tanıması da, Filistin sorununun çözümü açısından önemli işaretler veriyor.
Uzun zamandır Suriye'nin baskısı altında olan ve bu baskıya direnen üyelerini Suriye'nin işkencehanelerinde kaybeden Filistin örgütlerinin kendi politik tercihlerini Suriye'nin İsrail'e ilişkin politikalarından nispeten koparabilmeleri, bu örgütlerin güvenilirliklerini de arttırabilir.
İsrail'in Gazze'den çekilmesi üzerine Şam'dan Gazze'ye dönecek olan gruplar -Hamas ve Cihad karargahları halen Şam'da bulunuyor -, Suriye'nin ve başka Arap ülkelerinin politikaları karşısında daha bağımsız bir konuma çekilebilirler.
Yerleşimler boşalınca
Şaron'un Batı Şeria ve Gazze'den çekilme planı, dahası bu planın Yahudi yerleşimlerinin boşaltılmasını da içermesi, İsrail siyasal yaşamı açısından da önemli sonuçlar getirebilir.
Siyonist aşırı sağın ve yerleşimcilerin radikal eylemleri ve durumu daha da radikalleştirecekleri yönündeki haberler, şiddetten yorulmuş bulunan İsrail toplumunda tepkiyle karşılanıyor.
İşçi Partisi açısından bile cesur bulunan çekilme planı, Siyonistlerin şiddetli tepkisini çekerek, kamuoyunda - öncelikle soldan ziyade Benjamin Netanyahu karşısında - Şaron'un pozisyonunu güçlendiriyor.
Müdahalenin sonu mu?
İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'den çekilmesi, Filistin örgütlerinin şiddet kapasitelerinin denetime alınması ve Suriye başta olmak üzere Arap ülkelerinin Filistin siyaseti üzerindeki denetiminin azalması, sadece Filistin sorununun barışçıl ve kalıcı bir çözüme kavuşması açısından değil,
Filistin halkının silahlı örgütler dışında ifade ve gelişme araçları bulması anlamına da gelebilir. Bu gelişmeler, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer devletlerin, İsrail ve Arap devletlerindeki hesapların ve onların Filistin'e müdahalesinin sonu anlamına gelmiyor.
Fakat en azından bu şiddet spiralinde sıkışıp kalmış Filistinliler için bir umut anlamına geliyor. Filistin'in geleceği, İsrail ordusu ve Filistinli örgütlerin şiddeti karşısında nefes alma olanağı bulabilen siyaset adacıklarında da şekillenebilir. (YB/BA)