Filistin İçin Teknoloji serimizin yeni bölümünde, Filistinliler için özgür bir gelecek talebiyle, verileri görselleştirerek yeni bir anlatı inşa etmeye çalışan Visualizing Palestine (Filistin’i Görselleştirmek) ekibinden Nasreen Abd Elal konuştuk.
Nasreen Abd Elal, hazırladıkları infografiklerin ve kaynakların görsel sunumunu geliştirmek için bilgi tasarımcısı olarak araştırmacılarla birlikte çalışıyor ve New York’ta yaşıyor.
“Anlatıyı değiştirmeye çalışıyoruz”
Visualizing Palestine ekibi hangi saiklerle, nasıl bir araya geldi?
Visualizing Palestine, 2012 yılında Filistinli siyasi tutsak Hıdır Adnan’ın İsrail hapishanesinde başlattığı açlık greviyle ilgili bir görsel tasarımla ortaya çıktı. Kurucularımızdan Ramzi Jaber ve Joumana al-Jabri, o dönem araştırma alanında bir sorunu fark etmişti: Filistinlilerin karşılaştığı baskı ve koşullar hakkında çok fazla araştırma yapılıyordu, ancak bu araştırmaları daha erişilebilir hale getirmek için kaynak eksikliği vardı.
Uluslararası insani yardım kuruluşları, sivil toplum grupları ve yasal örgütler tarafından hazırlanan birçok rapor ya çok yoğundu ya da halk için kolayca sindirilebilir değildi. Visualizing Palestine’ın arkasındaki fikir, tüm bu araştırmaları ve bilgileri insanlar için daha erişilebilir hale getirmekti. Ayrıca bu bilgileri insanların örgütlenmelerinde ve insanlarla günlük konuşmalarında kullanabilecekleri kaynaklara dönüştürmek istedik. Örneğin, İsrail’in ayrılmış yolları hakkında bir araştırma yapabilir ve bu yolların Filistin haritasında nasıl göründüğünü gösteren bir görsel oluşturabilirdik.
Ayrıca Filistinlilerin içinde yaşadığı tahakküm sisteminin, Filistinlileri mülksüzleştirmeyi ve ezmeyi amaçlayan sömürgeci anlatılar aracılığıyla da yeniden üretildiğini görüyoruz. Bu nedenle, çalışmalarımızda, Filistinlilerin içinde yaşadıkları tahakkümü anlamak için kullandıkları askeri işgal, yerleşimci sömürgecilik ve Siyonizm gibi kavramları daha anlaşılır hale getirmek istiyoruz. Anlatıyı değiştirmeye yönelik yaptığımız vurgu, çalışmalarımızın çoğunda odaklandığımız ve müdahale etmeye çalıştığımız bir şey.
“26 farklı dilde görselimiz var”
“Özgür Filistin” şiarını enternasyonal bir yerden de destekleyecek şekilde görsel anlatılarınızı farklı dillere çevirip yayımladığınızı biliyoruz. Bu görsellerin hazırlanması ve çevrilmesi sürecini nasıl yürütüyorsunuz?
Görsellerimizi her zaman önce İngilizce ve Arapça hazırlamaya çalışıyoruz. Bunu İngilizce yapıyoruz, çünkü Batı’daki ve İngilizce konuşan diğer ülkelerdeki kitlelere ulaşmaya çalışıyoruz. ABD gibi ülkeler İsrail’e önemli destek sağladığı için Amerikan ve Avrupa halkına ulaşmayı önceliklendirmeye çalışıyoruz. Elbette görsellerimizi Arapça da tasarlıyoruz, çünkü hazırladığımız kaynakların içeriğinin tüm Arap dünyası, özellikle Filistin için erişilebilir olmasını istiyoruz. Bu nedenle görsellerimizi her zaman İngilizce ve Arapça yayımlamaya öncelik veriyoruz. Bu iki dilin dışında şu anda 26 farklı dilde görselimiz var.
Elbette tüm görseller her dilde mevcut değil, 26 sayısı çevrildikleri toplam dil sayısını ifade ediyor.
Diğer dillere çeviriler genellikle gönüllü çevirmenler aracılığıyla yapılıyor. Farklı ülkelerden insanlar bize ulaşıp “Hey, ben Norveçliyim ve bu görseli kullanmak istiyorum” diyorlar ve farklı dillere çeviriler bu şekilde gelişiyor. Yedi kişiden oluşan Visualizing Palestine ekibi olarak, tasarımlarımızı farklı dillerde yayımlayabilmek için birlikte çalıştığımız gönüllü çevirmenlerden oluşan geniş bir ekibimiz var.
“Veriyi, Filistin anlatısını insanlaştırmak için kullanıyoruz”
İsrail, Filistinlilerin tüm yaşamını verilere dönüştürerek hedefleme ve saldırı amacıyla kullanırken, siz bu verileri İsrail’in uyguladığı yıkım ve kırımı ortaya koyarak, Filistinlileri güçlendiren bir amaçla kullanıyorsunuz. Yani verinin işlevini adeta tersine çeviriyorsunuz. Veriyle kurduğunuz ilişkiden biraz bahsedebilir misiniz?
Aslında çoğunlukla veri anlatıcısı olmaya çalışıyoruz. İsrail’in veri kullanımı, Filistinlileri sayılara, hedeflere ve sonrasında saldırıya uğrayabilecek bir hedef veri bankasına indirgemekle ilgiliyken, amacımız tam tersi; veriyi, Filistin anlatısını insanlaştırmak ve daha erişilebilir hale getirmek için kullanıyoruz. Bu nedenle, işimizde verileri kullanmakla anlatının insani tarafını korumak arasında her zaman bir denge kurmak zorundayız.
Verilerle çalışırken, insanları sadece sayılara indirgemek ve “çok sayıda insan öldü”, “yüz binlercesi yerinden edildi”, “çok sayıda insan yaralandı” deme hatasına düşmek istemiyoruz, çünkü bu, her bir ver noktasının ayrı bir insan hayatını ve kendi başına bir hikaye olduğunu anlamanızı engelleyebilir. Bu nedenle çalışmalarımızın çoğunda, çok iyi araştırılmış ve titizlikle doğru istatistiksel verileri birleştirmeye çalışıyoruz. Ancak bunu, insanlara zarar veren sistemler karşısında insani unsuru ortaya çıkaran anlatılarla birleştirerek yapmaya çalışıyoruz. İşte vurgulamak istediğimiz nokta bu, çünkü mesele sadece verileri doğru bir şekilde sunmak değil, aynı zamanda Filistinlileri hayatımızın her alanında insanlıktan çıkaran anlatıyı değiştirmek.
“Kapsamlı veri kümeleri bulmak çok zor”
Veri ile ilgili bir şey daha sormak istiyorum. Görseller üretmek için verileri hazırlarken hangi kaynaklardan, nasıl faydalanıyorsunuz? Doğru verilere ulaşmak konusunda zorluklar çekiyor musunuz?
Görsellerimizi üretirken, Filistin’deki yerel ekiplerle araştırmalar yapan Al-Mezan ve Al-Haq gibi farklı kuruluşlarla işbirliği yapıyoruz. Pek çok kuruluş da araştırmalarının önemli noktalarını daha iyi ifade edebilecek görseller geliştirmek için bizimle iletişime geçiyor. Ayrıca Citibank’a karşı kampanya gibi devam eden kampanyaları vurgulayan görseller hazırlamak için birçok ortak oluşum, eylemci ve kuruluşla birlikte çalışıyoruz.
Verilere erişimde büyük zorluklar olduğu da doğru. Visualizing Palestine olarak karşılaştığımız en büyük sorunlardan biri Filistinlilerin bölünmüş olarak ele alınması. Batı Şeria, Gazze ve diaspora sürekli olarak ayrı ayrı ele alınıyor ve bu nedenle parçalanmayı yeniden üretmeyen kapsamlı veri kümeleri bulmak çok zor.
Uluslararası insani yardım kuruluşları çoğunlukla Batı Şeria veya Gazze hakkında verilere sahip olabiliyorlar, ancak şu anda İsrail devletinin kontrolü altındaki bölgelerde yaşayan Filistinliler hakkında bilgiye sahip değiller. Geçtiğimiz yıl, İsrail’in Gazze’deki tüm bakanlıkları ve arşivleri hedef alması doğru verilere erişimi çok zorlaştırdı. Örneğin, sağlık altyapısına yapılan saldırı, öldürülen insan sayısı hakkında doğru veri toplamayı imkânsız hale getirdi. Bu konuyu ekip olarak aramızda çok tartışıyoruz çünkü şu anda herkesin tekrarladığı ölüm sayılarının çok doğru olmadığına inanıyoruz. Doğru verilere erişimdeki zorluk nedeniyle yanlış görseller üretmek ve dağıtmak istemiyoruz.
Farklı kaynakların farklı veri toplama yöntemlerine sahip olduğunu da sık sık görüyoruz. Örneğin, öldürülen gazetecilerin sayısını görselleştirirken veri setimizi Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Filistinli Gazeteciler Sendikası (PJS) ve Wafa gibi farklı kaynaklardan yararlanarak oluşturduk. Ancak burada karşılaştığımız sorun, bazı araştırmacıların sadece “iş başında öldürülen” gazetecileri saymasıydı. Yani o gün işten eve dönerken evlerine düzenlenen bir hava saldırısında öldürülen Filistinli gazetecileri saymamışlardı. Bu bizim için bir sorundu, çünkü bu hâlâ gazetecilerin sistematik olarak hedef alınmasının bir parçası. Dolayısıyla bir gazetecinin öldürüldüğünde basın yeleği giyip giymediğinin ya da elinde mikrofon olup olmadığının gerçekten önemli olduğunu düşünmüyoruz. Tüm bu koşullar nedeniyle, Filistinlilerin içinde bulunduğu durumu doğru bir şekilde yansıttığını düşündüğümüz bir veri setini bir araya getirmek genellikle çok zor oluyor.
“Görsellerimiz en az 76 ülkede kullanıldı”
Peki, İsrail’in yaygın olarak kullanılan sosyal medya platformlarındaki büyük propaganda ve sansür gücü karşısında, ürettiğiniz görseller Filistin mücadelesini destekleyenlere ulaşabiliyor mu? Üretimlerinizi ulaştırmak için sosyal medya haricinde başka kanallara sahip misiniz?
Elbette, üretimlerimizi diğer kanallar aracılığıyla da dağıtmaya çalışıyoruz. Örneğin, geçen Eylül ayında Visualizing Palestine’ın son on yıldaki farklı temalar üzerine çalışmalarının bir derlemesi olan bir kitap yayımladık. Görsellerimizin dağıtımındaki en büyük gücün bir hareket ekosistemi içindeki konumumuzdan geldiğini düşünüyorum. Yeni bir görüntü yayımladığımızda, bunu Filistin hareketi içinde birlikte çalıştığımız farklı oluşumlara, kurumlara ve sivil toplum örgütlerine gönderiyoruz ve “Lütfen bunu ağlarınızla paylaşın” diyoruz.
X veya Instagram gibi platformların Filistin anlatılarının yayılmasına karşı çok önyargılı olduğunun farkındayız. Bununla mücadele etmek için görsellerimize erişimi demokratikleştirmeye ve bunları en çok kullanacağını düşündüğümüz kişilere, yani öğrenciler, eylemciler ve avukatlara doğrudan sunmaya çalışıyoruz.
Ayrıca görsellerimizin müzeler, restoranlar vb. gibi farklı mekânlarda basılı olarak kullanıldığını da görüyoruz. Hatta insanlar görsellerimizi Birleşmiş Milletler’deki toplantılara dahi götürdüler. Görsellerimiz, Filistin’i desteklemek için örgütlenen dünya çapında 100’den fazla üniversite kampüsünde kullanıldı. Doğrudan bazı istatistiklere sahibiz, çünkü insanlar internet sitemizden bir görsel indirdiklerinde, bunları nereden indirdiklerini ve neden kullandıklarını bildirmeyi seçebiliyorlar. Bundan, görsellerimizin en az 76 ülkede kullanıldığını anlıyoruz.
Yani evet, zorluklar var, ancak Filistin hakkındaki anlatıyı değiştirmek için kendimize koyduğumuz bu görevde yalnız olmadığımızı biliyoruz. Kendimizi, bu anlatıyı Filistin perspektifinden değiştirmeye çalışan daha geniş hareketin bir parçası olarak görüyoruz.
“Çalışmalarımız her zaman ücretsiz kullanılabilir”
Görsel üretimleriniz İsrail’in sistematik bir şekilde yürüttüğü dezenformasyona karşı bir direniş aracı haline de geliyor. Görselleştirme yöntemini kullanarak dezenformasyona karşı hakikat anlatısını nasıl inşa ediyorsunuz?
Çalışmalarımızın önemli bir kısmının Filistinliler ve Filistin mücadelesi hakkındaki zararlı, yanlış, propagandif anlatılara meydan okumak ve ayrıca bu dezenformasyon anlatılarını Filistin deneyimlerini ve adalet temelli bakış açılarını daha doğru bir şekilde temsil eden çerçevelerle değiştirmek olduğunu düşünüyoruz. Görselleştirme çalışmalarımızda önemli olan birkaç şey olduğunu düşünüyorum. Birincisi görsel tutarlılık. Görsellerin üretimine getirdiğimiz bir kalite standardı var ve bu aynı zamanda insanların bu görsellerin Visualizing Palestine’dan geldiğini anlamalarına yardımcı oluyor. Esnek bir görsel kimliğimiz var ancak arşivimizdeki görsellerin tutarlı bir çalışma gövdesi olarak görülmesi için bazı tutarlı öğeler kullanıyoruz. İkinci şey ise bunları nasıl lisansladığımız. Tüm görsellerimiz Creative Commons lisansı altında ve bu bizim için gerçekten önemli, çünkü çalışmalarımızın her zaman ücretsiz ve her yerdeki insanlar için erişilebilir olmasını istiyoruz. Bu lisansla tüm görsellerimiz indirilebilir, basılabilir, çoğaltılabilir ve ücretsiz olarak kullanılabilir. Üçüncü olarak söyleyebileceğimiz şey, tüm görsellerimizin alt kısmında logomuzu, veri kaynaklarını, tarih ve Creative Commons lisansını içeren bir alt bilgi bulunuyor.
Bu unsurlar sayesinde, kullandığımız veri ve kaynaklara titiz bir şekilde yaklaşarak güvenilirliğimizi ve inanılırlığımızı tesis ettik. Bunun aynı zamanda Filistin hakkındaki sistematik dezenformasyonla mücadele etmemize de yardımcı olduğunu düşünüyorum çünkü iyi araştırılmış, iyi atıfta bulunulmuş bir karşı argüman oluşturuyor.
“Her hafta bir görsel üretiyoruz”
İsrail 7 Ekim 2023’ten beri saldırılarının şiddetini tüm dünyanın gözü önünde iyice artırırken Gazze’de, Batı Şeria’da ve Lübnan’da hayatını kaybedenlerin sayısı on binleri geçti. Son bir yıllık süreçte yaşananlar çalışmalarınızı nasıl etkiledi? Filistinlilere karşı artan şiddeti belgelemek ve uluslararası desteği artırmak adına yeni kampanyalar geliştirdiniz mi?
Geçtiğimiz yıl ekip olarak bizim için bambaşka geçti. 7 Ekim’den hemen sonra, gözümüzün önünde cereyan etmeye başlayan soykırımla ilgili kaynaklar üretmeye başladık. Karşılaştığımız sorun, yaptığımız görsel kaynakların hemen güncelliğini yitirmesiydi. Bu nedenle sağlık sistemlerine, altyapıya yönelik saldırılar veya yaralı ve ölü sayıları hakkında görseller yaparken, devam eden yıkım ve tahribat nedeniyle sayıları sürekli güncellemek zorundaydık.
Ayrıca, 7 Ekim’den önce, çoğunlukla baskı için tam boy posterler geliştiriyor ve ardından görselleri sosyal medyaya uyarlıyorduk. Ancak bu dönemde bilginin ve haberlerin yayılmasının büyük bir kısmı sosyal medyada gerçekleştiğinden, çalışmalarımızı sosyal medya kanallarımız için üretmeye ve insanların anı yakalamak için çevrimiçi platformlarında paylaşabilecekleri çalışmalar yaratmaya öncelik verdik. Yıl ilerledikçe, her hafta bir görsel ürettiğimizi söyleyebilirim ki bu bizim için çok alışılmadık bir durumdu.
Ayrıca İsrail soykırımının yapısal kaynakları ve baskının kök sistemi hakkında daha derin araştırmalara geri dönmemiz gerekiyordu. Dünya çapında artan silah ambargosu, İsrail’e daha fazla baskı ve soykırımın sona ermesi için mücadele eden Filistin hareketine en iyi şekilde nasıl kaynak sağlanacağı konusunda daha orta ve uzun vadede düşünmeye çalışıyoruz.
‘Stop Killer AI’ projesi
İsrail’in veriler üzerinden eğittiği ve beslediği yapay zekâ teknolojilerini Filistin halkını hedef almak, gözetlemek ve tüm yaşamını kontrol etmek için kullandığını biliyoruz. Bize bu kullanımları teşhir etmek için hayata geçirdiğiniz ‘Stop Killer AI’ (Katil Yapay Zekâyı Durdurun) projenizden bahsedebilir misiniz?
‘Stop Killer AI’ ile diğer çalışmalarımızda olduğu gibi Filistin hareketi içinde pek bilinmeyen bir kavramı ya da fikri ele almak ve bunu insanların daha kolay ve iyi bir biçimde anlayacağı şekilde görselleştirmek istiyoruz.
Örneğin, birkaç yıl önce iklim adaleti üzerine bir dizi görsel hazırlamıştık. Oradaki fikir hem iklim adaleti hareketindeki önemli kavramları Filistin hareketine açıklamak hem de Filistin’i iklim adaleti hareketine dahil etmek ve bunların birbiriyle nasıl ilişkili olduğunu göstermekti. ‘Stop Killer AI’ ile de benzer bir motivasyonla, yapay zekâ ve makine öğrenmesi kavramlarının ne olduğunu ve İsrail tarafından nasıl ve hangi amaçlarla kullanıldığını, ayrıntıları anlayabilecek teknik altyapıya sahip olmayan daha geniş Filistin hareketine açıklamak için bir internet sitesi oluşturduk.
Yapay zekâ söz konusu olduğunda, bu teknolojiyi çevreleyen bir gizem vardır. Yapay zekâdan, kendi başına hareket eden bir tür büyülü teknolojiymiş gibi bahsediliyor. Bu varsayımı çürütmek ve İsrail ordusunun yapay zekâyı kullanmasındaki tek “benzersiz” şeyin yıkımın hızını ve ölçeğini artırmak olduğunu göstermek istedik. Teknolojiyi kendi Siyonist siyasi ideolojilerini uygulamak için araçsallaştırma ve işlevselleştirme kararını verenlerin İsrailli yetkililer ve İsrailli politikacılar olduğunu söylemek istedik. Bunu yapay zekâdan önce bile yapıyorlardı, ancak yeni teknolojiler tüm bu soykırımı çok daha hızlı gerçekleştirmelerine ve Filistinlileri daha önce olduğundan çok daha büyük bir ölçekte hedef almalarına olanak sağlıyor.
Ayrıca projemizle Filistin hareketine yapay zekâ kavramını tanıtmak istedik. Çünkü İsrail, insansız hava araçlarının kullanımını normalleştirdiği gibi, savaşta yapay zekânın silahlandırılmasını da normalleştirmek istiyor. Bu normalleşmenin dünyadaki savaşlar için derin etkileri olabilir. İnsanlık dışı ve yıkıcı teknolojilerin normalleşmesini önlemek için ‘Stop Killer AI’ projesini başlattık.
“Bir mücadele bağı yaratabiliriz”
Görsellerinizin amacının sadece tanıklık etmekle sınırlı kalmaması gerektiğini, daha güçlü bir hareket inşa etmeyi de hedeflediğinizi okumuştuk. Hem içeriklerinizi hazırlama hem de yaygınlaştırma aşamasında birlikte hareket ettiğiniz farklı örgüt ve oluşumlar var mı? Bir mücadele bağı kurabiliyor musunuz?
Üzerinde çalışmak istediğimiz konuları seçerken ekibimiz ve ortaklarımızla yaptığımız görüşmelerden yola çıkıyor ve faydalı olabileceğini düşündüğümüz konularda kaynaklar yaratmaya çalışıyoruz. Yani bir konu üzerinde çalışırken temel motivasyonumuz o konuyu ilginç bulmamız olmuyor.
Daha geniş Filistin hareketi için önemli olan konular üzerinde çalışıyoruz. Yani, devam eden soykırımı belgelemek ve insanların bu konuda ajitasyon yapmak için kullanabileceği kanıtları görselleştirmeye gayret ediyoruz. Örneğin ABD’de Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar Hareketimize (BDS) saldırı amacıyla çıkarılan karşıt yasaları ifşa edebilecek kaynaklar oluşturmaya çalıştık.
Öte yandan, hareketimizin ilerlemesi için bir altyapı oluşturmaya da öncelik veriyoruz, örneğin, soykırıma ortak olan şirketlere ve devletlere karşı kampanya yürütüyoruz. Ve sorunuza gelince, evet, bir mücadele bağı yaratabileceğimizi düşünüyorum çünkü yalnızca ulaşabileceğimiz kitle için değil, aynı zamanda kendi kampanyalarını, kendi araştırmalarını, kendi savunuculuklarını yapan farklı kuruluşlar için de bir kaynak yaratabiliyoruz.
(DS/VC)