Ticaret Bakanlığı'nın İsrail'e ihraç edilen 54 ürünün kısıtlaması kararını hem "itiraf" hem de bir "geri adım" olarak nitelendiren Filistin İçin Bin Genç Hareketi’nden Dilan Tekin, "Yetkililer, Filistin için mücadele ederken bizim çizdiğimiz sınırlara göre mücadele edin, ağzımızın tadı kaçmasın gibi yaklaşıyor" diyor. Hatırlatıyor: "Yüzlerce genç, mücadeleye katılmak için başvurdu."
Filistin için Bin Genç'in, Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin kesilmesi talebiyle İstanbul Ticaret İl Müdürlüğü önünde 6 Nisan’da yapmak istediği eyleme polis müdahale etti. Çok sayıda kişi işkence ile gözaltına alındı. Eylemde gözaltına alınanlardan biri de Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Dilan idi.
Filistin için Bin Genç ile tanışmanız nasıl oldu?
Emek Adalet Platformu'ndan arkadaşlarla birlikte İsrail’in Gazze’ye saldırısının başladığı 7 Ekim'den bu yana nöbetler yapıyorduk. Ancak bu eylemi, artık böyle iki örgütün bir arada yaptığı bir şeyin dışına çıkarmamız gerekiyordu.
“Gençliğin cüretine güvenerek yola çıktık”
Nasıl?
Daha çok gence ulaştığımız, insanların daha çok kendini oranın içinde de hissedebileceği bir şey oluşturalım istedik. Ve Gençlik Komiteleri ve Emek Adalet Platformu olarak birlikte Filistin İçin Bin Genç Hareketi’ni oluşturmuş olduk.
🔴 "Hükümet ve sermaye el ele işgalciyi besliyor - İsrail'le ticareti kes, Filistin'e ihanetten vazgeç" pankartı açan @filistinicinbin, Galatasaray Meydanı'ndan İstanbul Ticaret İl Müdürlüğü önüne yürümek istedi.
— bianet (@bianet_org) April 6, 2024
📹 Video: @kepenekevrimm pic.twitter.com/1SOlQfezjU
Politik duruşunuzu nasıl tanımlarsınız?
Tamamen sermaye ilişkilerine kafa tutan bir yerden hareket edelim dedik. En başından beri bunu söylüyoruz. ‘Gençliğin cüretine güvenerek çıktık yola’ dedik ve öyle de oldu. Onu da gördük ve göstermiş olduk.
“Ortak bir düşmanımız olduğunu biliyoruz”
Peki, şunu da merak ediyorum. Her biriniz çok farklı politik görüşten gençlersiniz. Birinizin elinde LGBT+ bayrağı varken diğeri başka bir slogan atabiliyor. Bu ortaklığı yakalamayı nasıl başardınız?
Onu yakalamak zor olmadı. Şu yüzden zor olmadı. İlk başta kendi aramızda konuşurken, tartışırken şunu söylüyorduk. “Bu ülkede antiemperyalizm dediğimiz ilke haliyle halkın gerçekten en az %80'ini karşılayan bir şey. Bugün sokakta kimi çevirseniz ‘anti emperyalistim’ der”.
Ancak bu bir ilke olarak kalıyor olabiliyor şu an. Ama biz buna güvenerek farklı yerlerden gelen gençler olarak bir araya geldik.
İşçi çocuğuyuz, bunu sınıfsal bir yerden demiyorum fakat hepimizin farklı arka planı var. Gerçekten bu anlamda bir araya gelebiliyoruz. Çünkü ortak bir düşmanımız olduğunu da görüyoruz.
O yüzden bu birlikteliği yakalamak zor olmadı. Bir arada iş yapmakta zorlanıyor musunuz? dersiniz. İnanın onda da zorlanmıyoruz aslında. Tabii ki elbette bir şeyler tartışılıyor, konuşuluyor. Mutlaka ortak paydayı bulabiliyoruz çünkü karşımızdaki düşmanın aslında hepimize birden nasıl geldiğinin farkındayız.
Öyle olduğunca omuz omuza kol kola hareket etmemiz gerektiğinin de farkında oluyoruz. O yüzden o da zor olmuyor.
Peki 6 Nisan Cumartesi günkü o eylem nasıl planlandı? Ve o an neler hissettin?
Aslında biz bir önceki eylemimizi Şişhane'de gerçekleştirmiştik. Ve oradaki zaten rotamız, planımız da Şişhane'den İstiklal’e geçmek üzerineydi. Burdan yola çıkarak yapılmış bir şey değildi sadece.
Biraz da ölü bir hafızamız olduğunu anlatmak için söylüyorum. İstiklal zaten yıllardır, Taksim İstiklal sürekli abluka altına alınmış durumda. Bizim için de kapatılmış bir alan.
Şu an aslında Filistin için bir şeyler yapmak bu ülkede daha kolay gibi görünüyor. Filistin için sesini çıkarmak, üniversite içerisinde de işte sokakta da vesaire sesini çıkarmak daha kolay görünüyor.
Çünkü dokunulmaz bir alan bir yandan baktığımızda da. Ama yine de onların çizdiği sınırlar içerisinde hareket edelim istiyorlar.
Yani ‘sen benim çizdiğim sınırlar içerisinde elbette bir Filistin dostluğu sergileyebilirsin’ bunu diyorlar. Yani ‘çok da tadımızı kaçırma’ der gibi bir durum söz konusu. Biz Şişhane'de eylem yapmak istediğimizde dahi şöyle bir risk görmüşler hani İstiklal’e yürüme ihtimalimiz mi var acaba?
Bu riskle bize karşı geldiler fakat zaten öyle bir şey yoktu zaten. Hatta basına da biraz öyle yansımış anladığım kadarıyla. Bizim niyetimiz o değildi. Biz engellendiği için İstiklal’e çıkamamış olmadık.
Eylemler haftalık mı planlanıyor?
Aslında her eyleme o hafta kadar veriyoruz. Uzunca bir planlama yapmıyoruz. Gerçekten ben hareketin dinamikliğinin de buradan geldiğini düşünüyorum.
Her hafta buluşuyoruz, her hafta konuşuyoruz, üzerine tartışıyoruz, siyasi tartışmalarda yürütüyoruz, pratikte ne yapabiliriz onları da konuşuyoruz. Orada da artık bir yerden sonra sermayedarların önüne gitmek, yakalarını bırakmamak gerekiyor o ayrı ama Ticaret Bakanlığı'nı da zorlamak gerekiyor.
Öyle şak diye ilk günden “hadi ticareti kesin” diyerek bakanlığının önüne gitmek stratejik olarak da çok doğru olmayacaktı.
Bir süre sonra madem öyle Ticaret Bakanlığı’nın önüne gidelim dedik. Ve o da zaten Odakule'de İstiklal’de. İstiklal olsun diye yapılmış bir şey de değildi. Ama orası da bizim, mücadele edenlerin. Ben Ticaret Bakanlığı’nı muhatap olacaksam orada da var olacağım elbette.
“Soykırım varken kanun tanımayız”
Peki tam olarak ne oldu o gün?
Yetkililerin açıkladığı gibi “eyleme izin verildi” mi? Galatasaray Meydanı'ndan Odakule'ye doğru Ticaret Bakanlığı'na yürüyüp orada da bir basın açıklaması gerçekleştirmek gibi anlatıldı. Evet bu planımız vardı ancak yolumuz oraya 100 metre kala kesildi. Ve o an ne hissettin bir engelleme olduğunda? O benimle ilgili de olabilir, bilmiyorum. Şu an oradaki her arkadaşım adını konuşamayacağım.
Çünkü gerçekten ilk defa devletle karşı karşıya gerçek anlamda gelmiş insanlar da vardı. Çok daha fazlasını görmüş insanlar da vardı. Cidden çeşit çeşit insan birlikte bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
Orada benim hissettiğim şey, uzun zamandır İstiklalde ses de çıkmıyor. Hiç böyle rahatsız olduğumu hissetmedim, kötü hissetmedim diyelim. Evet rahatsız edici bir şey var karşımda, farkındayım, öfkeliyim. Ama bir yandan da bu kadar önemli değilsiniz ki…
Bir de işin şöyle bir kısmı var. 2911 sayılı yasa baktığımızda Anayasa’ya aykırı bir kanun, bunları biliyoruz vs. Ama bugün ben soykırıma karşı bir şeyler yapmak istiyorsam eğer, Anayasa da bunun karşısında durmuyor olmalı. Biz yasal bir şey yapıyoruz diyerek de bakmıyorum kendi adıma söylüyorum. İşin illegalitesi ile ilgili olmadığını düşünüyorum.
Yani soykırım varken gerçekten kanun tanıyamayız gibi bir yerden düşünüyorum. O yüzden hiç acaba yanlış bir şey yapıyorduk diye düşünmedim, düşünen olduğunu da düşünmüyorum orada. Kendi adıma da, arkadaşlarım adına da bunu çok rahat söyleyebilirim. Hiçbirimiz yanlış bir şey yapmadık. Oradaydık, sesimizi yükselttik. Gerekirse yakalarına da yapışırız.
Gözaltında darp edildiniz mi? Gazetecilerin görüntü almasına engel oldular…
Ben ilk otobüse atılanlardan biriyim. İlk iki arkadaştan biriyim. O yüzden ben de çok dışarıda ne oldu mesela onu bilmiyorum. Ama arkadaşlarımla, aktarımla söyleyeyim. Gerçekten ciddi anlamda işkenceye maruz kalındı.
Böyle şeyleri de çok ajite etmeyi de sevmem bu arada. Ciddi anlamda işkenceye maruz kaldık. Bu da şeyi gösteriyor bize, Devlet dediğimiz şeyle ilgili bir şey söylüyor. Ne demek bu? Devletle hükümet ayrımının yapılamayacağı. Polisin devletin bir parçasının olduğu. Hükümet polis arasındaki o ilişki…
O kurumun kendisi de tam olarak aslında devleti temsil ediyor benim karşımda. Ve ona göre davranıyor, oymuş gibi davranıyor ve sen aslında baya onunla kafa kafaya geliyorsun gibi bir şey oluyor.
Vatan Emniyet’e götürdüklerinde tavırları nasıldı?
Bir kıyas yapmak doğru olur mu bilmiyorum… Ama genel olarak onlar da polisler de çok böyle hani muhatap olmak da istemiyorlar, bir polemiğe girmek de istemiyorlar gibi bir durum vardı.
Ertesi günü Ticaret Bakanlığı açıklama yaptı, 54 ürüne yönelik kısıtlama kararı getirildiğini duyurdu? Ne hissettin?
Açıkçası beklemediğimiz yerden geldi. Öyle söyleyeyim. Ben beklemiyordum öyle bir adım. Aslında kısıtlama dediğimiz şey biraz göz boyamak için yapılmış. Kendilerinin de birçok şeyi itiraf ettikleri bir şeyle karşı karşıya kaldık.
Elbette bu arada biz bunu kazanım olarak değerlendiriyoruz. Çünkü tam olarak taleplerimizin gerçekleşmesi açısından söylemiyorum karşı taraf bir taviz vermek zorunda kaldı. Yani itiraf ettiğini gördük.
Filistin İçin Bin Genç Hareketi olarak bir şekilde gençler kendi aralarında bir araştırma komitesi oluşturup kendilerince internetten bulduğu bilgileri, teyitli bilgilerle birlikte hareket eden bir hareketiz.
Bu kez kendimizin ulaşamayacağı bilgileri duyduk. Neler neler gidiyormuş neler neler ihraç ediyormuşuz diye görmüş olduk. Yine de duymamız gereken çok bilgi var. Kısıtlama yetmez dediğimiz şey de bununla ilgili. Kısıtlamanın neye dair olduğu belli değil. Ne düzeyde bir kısıtlama olduğu belli değil. “Neyi inkar ediyordun” diyor insan. Yaptıklarını biliyorduk ki zaten bu yolda ilerlemeye çalışıyorduk. Ama onlardan duymak da ayrı bir etki yapıyor Bu gerçekten geri adım atmak.
Peki, bundan sonra nasıl ilerleyeceksiniz yeni planlar, programlar neler?
Aslında onu bize yol gösterecek yine. Hakikaten yolda öğreniyoruz. Ama bildiğimiz şu var, tarihsel açıdan o hafızayla baktığımız zaman da bu böyle.
Türkiye o emperyalist bloğun içerisindeki bir parça bugün baktığımızda NATO müttefiki ve hani şu an gücü kadarıyla bir şekilde destek olan destek alan bir yerde duruyor. Ve onun farkındayız, emperyalizme karşı konum almamız gerektiğinin farkındayız. Soykırım dediğimiz, işgal dediğimiz şeyler olağanüstü şeyler değil.
Bunun olağanüstü olmadığını, aslında yaratıldığını biliyoruz kapitalizmin yeni hali tarafından. Kapitalizm kötü ama bir şekilde idare ediyor gibi, bir anda soykırım çıktı gibi bir şey değil. Bu gerçekten kapitalizmin ürünü.
Bunun görülmesi, okunması ve ona göre nasıl mücadele edeceğini yolunun bulunması lazım. Biz de onun karşısında bir konum alarak belki tıpkı bir satranç oynar hareket etmek lazım.
Bugün de yine az önce dediğim gibi bir taviz verildi ancak bu yeterli değil. Yani “ben şu kadarını kısıtlıyorum ama bakın daha fazlasını kısıtlarsak daha kötü oluruz.” Hayır bu böyle bir şey değil öncelikle. Sen bunun tam olarak bir parçası olduğun için buna hizmet etmek zorundasın. Bunu açıklayamıyorsun, itiraf edemiyorsun. Öyleyse ulusal çıkarlarımız lafı devreye girmiş oluyor. Bu bundan sonra böyle olacaktır muhtemelen.
Bu adım buna dair atılmış bir adımdır diye düşünüyorum ben. Biz de ona göre hareket edeceğiz. Türkiye’nin her yerinden yüzlerce genç başvuru formu ile bize ulaşıyor. Mücadele alanımız genişledikçe sayımız da artıyor.
Türkiye, 54 ürün grubunun İsrail'e ihracatını kısıtlama kararı aldı
Filistin'de İşgale Son: Soykırımla suç ortaklığına son verin
İstiklal Caddesi'nde İsrail protestosuna polis müdahalesi
(EMK)