Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 672. haftalarında gözaltında kaybedilişinin 21. yılında Fikri Özgen’in akıbetinin ortaya çıkarılıp faillerin yargılanmasını istedi.
672. haftanın açıklamasında “Gözaltında Kayıplar’, ‘Beyaz Toroslar’ ve ‘JİTEM’ gibi kavramlar OHAL uygulamalarının, hak ve özgürlük talep edenleri düşmanlaştıran şiddet politikaların bir sonucu olarak karşımız çıktı” denildi.
“Sorunları, hak ve özgürlükleri askıya alan olağanüstü hal uygulamalarıyla, şiddet yöntemleriyle çözme ısrarının getirdiği acı sonuçları, ağır yıkımları yakından bilenler olarak, 672 haftadır tüm sorunların gerçek çözümünün barışta, adalette, hakikatte ve hakkaniyette olduğunu hatırlatıyoruz.”
Tanrıkulu: Savcı maalesef kılını bile kıpırdatmadı
Etkin Haber Ajansı’nın haberine göre Özgen ailesinin avukatı ve Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu, meydanda okunan mektubunda şöyle dedi:
"Kaçırıldığından hemen haberim oldu. Anında o zaman Sur'da bulunan savcılığa gittim. Nasıl kaçırıldığını tarif edip savcıya olanları anlattım. Ama savcı maalesef kılını bile kıpırdatmadı.
“Yanına gittiğim savcının odasıyla JİTEM'in merkezi arasındaki mesafe iki adımlık yoldu. Ama ne yazık ki ne yapıp etsem de savcıyı oraya götürtemedim. Fikri amcayı canilerin elinden kurtaramadım. Davayı AİHM'e götürdük, kazandık. Ama Fikri amcanın eşi Dilşah teyzenin yasını bitiremedik. 'Ben ölmeden bana bir kemik bul ki duasını edeyim ve öyle öleyim' demişti Dilşah teyze. Ne yazık ki o Fikri amcanın mezarını, kemiklerini bulamadık. Dilşah teyzenin ömrü uzun olsun, ellerinden öpüyorum. Ve ona şu sözü veriyorum, Kayıplarımızın izini sürmekten asla vazgeçmeyeceğiz."
Fikri Özgen'in oğlu Nevzat Özgen de “Yokluğuna hiç mi hiç alışamadık alışamayacağız da. İncecik bir oltaya takılmış sızlıyor yüreğimiz. Sensizlik ölüm ötesi. Özlemle hasretle anıyorum” diye konuştu.
Diyarbakır'da kaybedildi
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına yapılan açıklamayı Cihan Kaplan okudu.
Açıklamada Özgen’in kaybedilişi ve sonraki süreç şöyle aktarıldı:
“Fikri Özgen Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Yeşilköy'ünün muhtarıydı. Köyde eşi ile birlikte yaşıyordu. Oğullarının politik faaliyetleri nedeniyle yoğun baskı altındaydı. Sık sık gözaltına alınarak sorgulanıyordu. Üç defa evi yakılan Fikri Özgen evinin bombalanması üzerine 1992 yılında, 28 yıl boyunca muhtarlığını yaptığı köyden ayrılarak Diyarbakır’a taşındı.
“Fikri Özgen’in üzerindeki asker ve polis baskısı Diyarbakır’da da devam etti. Eşiyle kaldıkları ev güvenlik güçleri tarafından sık sık basılıyor, evde arama yapılıyor ve Fikri Özgen sorgulanıyordu. Kürtçe de konuşan Recep ön isimli polis amiri yapılan ev baskınlarının hepsinde bulunuyordu.
“73 yaşındaki Fikri Özgen kronik astım hastasıydı. İlaç desteği olmadan nefes almakta ciddi zorluk yaşıyordu. 27 Şubat 1997 tarihinde saat 10:00 gibi Koşuyolu’ndaki evinden ilaç almak için ayrıldı. Evinden birkaç yüz metre uzaklaşmıştı ki sivil giyimli dört kişi tarafından durduruldu. Ellerinde telsiz bulunan bu kişiler önce Fikri Özgen’in kimliğini kontrol etti. Sonra onu beyaz Toros’a bindirerek götürdü.
“Eşi Dilşah Özgen savcılığa müracaat ederek gözaltına alınan eşi ile ilgili bilgi istedi. Savcılık başvuruya cevaben 5 Mart 1997 tarihinde Fikri Özgen’in gözaltı kayıtlarında olmadığına dair bilgi verdi. Dilşah Özgen 6 Mart 1997 tarihinde tekrar şikayet dilekçesi verdi ve Fikri Özgen’i kaçıranların devlet güçleri ile bağlantılı olduğunu belirterek soruşturma açılmasını talep etti.
“Aile olaydan bir süre sonra devletle bağlantısı olan kişilerden gayrı-resmi olarak Fikri Özgen’in JİTEM merkezine götürülerek sorgulandığını öğrendi. Ayrıca aynı tarihlerde JİTEM’de sorgulanan kişiler aileye ve avukatlarına sorguda nefes almakta zorlanan bir kişinin sesini duyduklarını söylediler. Ancak Diyarbakır Savcılığı’nın 13 Mart 1997 tarih ve 1997/1737 sayılı soruşturmasında Jandarma ve Emniyet Müdürlüğü kayıtlarında Fikri Özgen’e ilişkin hiçbir şey çıkmadı. Ailenin, avukatlarının, İnsan Hakları Derneği’nin ve Af Örgütü’nün bütün girişimleri sonuçsuz kaldı, Fikri Özgen’den bir daha haber alınamadı.
“Olaydan yıllar sonra JİTEM’de kadrolu olarak çalışan itirafçı Abdulkadir Aygan, gazetelere de yansıyan itiraflarında; Fikri Özgen’in Diyarbakır JİTEM Komutanlığı’nda sorgulandığını ve Diyarbakır Jandarma İstihbarat Tim Komutanı Yüzbaşı Zahit Engin tarafından öldürüldüğünü açıkladı.
“Fikri Özgen’in Diyarbakır Jandarma Komutanlığı ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bulunan ve Başsavcılık makam odasının birkaç metre uzağındaki Diyarbakır JİTEM Komutanlığı’nda sorgulandığı iddiaları bugüne kadar etkili bir biçimde soruşturulmadı.
“Fikri Özgen kaybedildiğinde Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı olan Albay Cemal Temizöz, Diyarbakır JİTEM Tim Komutanı olan Yüzbaşı Zahit Engin ve onun emrinde çalıştıkları iddia edilen Muhsin Gül, Abdulkadir Aygan, Saniye Emlük, Kemal Emlük, Adem Yakın, Mesut Mehmetoğlu gibi itirafçıların da bulunduğu sorgu timi hakkında bugüne kadar etkili bir soruşturma yürütülmedi. Fikri Özgen’in akıbeti karanlıkta bırakıldı, failleri cezasızlıkla korundu.
“Ailenin 20 Ağustos 1997 tarihinde AİHM’ne yaptığı başvuruda ise Mahkeme, etkili ve yeterli bir soruşturma yapılmadığı için 2.maddenin ve etkili başvuru hakkı olmadığı için 13.maddenin ihlal edildiğine karar verdi. (Başvuru No: 38607/97)” (BK)
* Fotoğraf: ETHA