Tarikat lideri. Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olmakla suçladığı isimdi. Terörist ilan edildi ve ‘Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri’ suçlamasıyla aranıyordu. 83 yaşında ABD’de hayatını kaybetti.
Fethullah Gülen öldü
27 Nisan 1941 Erzurum'un Pasinler’de doğmuş olan bir vaiz ve imamdı. İmam olan babasının yönlendirmesiyle 1945’te Kuran okumaya başladı. 1946’da da ilkokula başladı. Ancak daha sonra okulu bıraktı. Babasından Arapça, Hasankale'de bulunan Hacı Sıtkı Efendi'den tecvid ve Kuran dersleri aldı. 1951’de hafız oldu.
1952’nin sonlarına doğru Erzurum’a gitti ve 6 yılı aşkın bir süre burada kaldı, Kurşunlu Camii'nde medreses eğitimi aldı. Burada Alvar İmamı Muhammed Lütfi'nin torunu tarafından eğitildi. Medresede Said Nursi’nin Risale-i Nur’uyla tanıştı. Fikirlerinden etkilendi.
1959'a Edirne'ye gitti. Askere gittiği 1961’e kadar Üç Şerefeli Cami'de imamlık, vaizlik ve Kuran kursu hocalığı yaptı. Askerlik sonrasında, 1963’te Erzurum'a giderek bir yıla yakın ailesinin yanında kaldı. Bu sırada Komünizmle Mücadele Derneği’nin Erzurum'daki kuruluşunda yer aldı, yöneticilik yaptı.
Edirne'ye döndükten sonra Dar'ul-Hadis Camii'nin imam odasında özel sohbetler başlattı. 1966'da İzmir'deki Kestanepazarı Camii vaizliğine atandı. 1971’e kadar buradaki görevine devam etti. Ege’nin çeşitli il ve ilçelerinde vaaz vermeye başladı. Bu dönemlerde Turgut Özal ile de tanıştı.
1968 ve sonrasında resmî görevlendirme ile yurtdışına gitmeye başladı. Hacıların durumunu tetkik ederek yapılacak iyileştirme çalışmalarıyla ilgili bir rapor hazırlamaları için Denizli ve Eskişehir müftüleriyle birlikte görevli olarak hacca gönderildi. Ardından da Almanya’ya.
Muhtıra, darbe, vaaz yasağı ve yargılanması
1971’deki 12 Mart Muhtırasından sonra o dönemki Türk Ceza Kanunu’nun 163. Maddesi uyarınca “laik devlet düzenini yıkıp ‘din devleti’ kurmak için ‘propaganda yapmak’ suçlamasıyla” tutuklandı ve yargılandı. 6 ay cezaevinde kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 20 Eylül 1972'de hüküm giydi. Ancak 24 Ekim 1973'te Askeri Yargıtay kararı bozdu. 1974'te Bülent Ecevit başbakanlığındaki Hükûmetin çıkardığı 1974 Genel Affı'yla yargılaması sona erdi.
Tahliye edildikten sonra tekrar İzmir’e giderek Salepçioğlu ve Alsancak camilerinde vaaz vermeye başladı. Darbe yönetimi Diyanet’e baskı yaparak vaaz yasağı getirtti. 23 Şubat 1972’de Edremit’e tayin oldu. Buradaki 2 yıl kaldı. Tekrar İzmir’e tayini çıkınca vaazlarına 1980’deki 12 Eylül darbesine kadar burada devam etti.
Darbeden sonra İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı hakkında yakalama kararı çıkardı. Aynı tarihte İzmir'i terk etti. Ardından Diyanet’teki vaizlik görevinden istifa etti. Yaklaşık altı yıl boyunca saklandı. Anadolu'da çeşitli illeri dolaştı, arkadaşları ve akrabalarında kaldı. 4 Ocak 1986’da Burdur’da gözaltına alındı. İzmir’e getirildi. Ancak serbest bırakıldı.
Ardından İzmir’e geldiği yıllarda başlayan ve yavaş yavaş büyüyen ‘Hizmet’ faaliyetlerine ağırlık vermeye başladı. Anadolu’yu dolaştı. 1979’da yayın hayatına başlayan Sızıntı dergisi için başyazıları yazmaya başladı.
Gülen, varlıklı destekçilerinin yardımıyla 1970'lerden başlayarak ulusal bir hareket geliştirdi. Okuma gruplarına ve yaz kamplarına ev sahipliği yaptı ve hızla kentleşen Türkiye'de uygun fiyatlı barınma arayan erkek üniversite öğrencileri için “ışık evleri” olarak bilinen bir yurt ağı geliştirdi. Ruhani öğretileri broşürler ve ses kayıtları aracılığıyla yayıldı.
80 darbesiyle bıraktığı Diyanet’teki görevine Nisan 1986’da Çamlıca Camiinde verdiği vaazla geri döndü.
80'lerde özel okulları Türkiye'ye yayıldı
Dönemin cuntacısı ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 25 Temmuz 1986 günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında Fethullah Gülen için şunları söyleyecekti:
"Fethullah Hoca isimli bir adam türedi. Bana, Atatürk'e ve tüm ilericilere küfrediyor. Yakalandı, mahkemeye verildi. Fakat mahkeme kendisini serbest bıraktı. Ayrıca ortalıkta Mahmut Hoca diye bir şahıs daha görülmeye başladı. Mahkeme onu da serbest bıraktı. Bu gelişmeler, bu gibi mürtecileri cesaretlendiriyor."
Gülen’in 1980'lerde özel okullardan oluşan ağı tüm ülkeye yayılmıştı. Türkiye ekonomisi büyüdükçe, Gülen'in takipçileri de sonradan görme zenginler arasına karıştı. Büyük inşaat firmalarından perakende şirketlerine ve yayınevlerine kadar bir dizi iş kurdular ya da kontrol ettiler.
Cemaati 1986'da Zaman gazetesini satın aldı; gazete 2016'daki darbe girişiminden sonra kapatılana kadar Türkiye'nin en yüksek tirajlı gazetesi oldu.
Kitlesi büyüyor
1989'da İstanbul ve İzmir'de Diyanet’ten bağımsız vaazlarına yeniden başladı. 62 hafta, her Cuma namazında vaaz verdi. Bu vaazları daha sonra Sonsuz Nur adıyla üç cilt hâlinde kitaplaştırdı.
Vaazlarının önemli bir kısmını İstanbul’daki Fatih, Süleymaniye ve Sultan Ahmet gibi camilerde büyük kalabalıklara karşı yaptı. Büyük bir kitlesi oluştu. Bu sırada medyaya çıkmaya, farklı televizyon kanallarına konuk olmaya başladı. Türkiye genelinde tanınan bir kişi haline geldi.
Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Recep Tayyip Erdoğan, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Turgut Özal, Abraham Foxman, Morton Abramowitz gibi tanınmış din ve siyaset insanlarıyla görüşmeler yaptı. "Dinlerarası diyalog" girişimi kapsamında Vatikan'da Papa II. Ioannes Paulus ile görüştü.
1997’de onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Süleyman Demirel'e "Devlet Adamı Uzlaşma Ödülü", Bülent Ecevit'e de "Siyaset Uzlaşma Ödülü" verdi.
28 Şubat süreci ve ABD'ye kaçışı
28 Şubat sürecinde Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nuh Mete Yüksel, hakkında iddianame hazırladı. Suçlama Türkiye'de laik düzen yerine şeriata dayalı bir İslam devleti kurmak için taraftarlarını teşvik ettiğiydi. Bu sırada verdiği konuşmaları televizyon kanallarında yayımlanmaya başladı. Konuşmalarında ‘bürokraside nasıl yapılanmaları gerektiğini’ anlatıyordu.
Yine 28 Şubat sürecinde, dönemin Ankara Emniyet Müdürlüğü; Gülen ve örgütlenmesi hakkında bir rapor hazırladı. Rapora göre, Gülen bir örgütün lideriydi ve liderlik ettiği örgütün mensupları Emniyet’e sızmaktaydı. Emniyet Genel Müdürlüğü bu raporu aldıktan 3 gün sonra, 21 Mart 1999'da; sağlık problemlerini gerekçe göstererek, Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti. Pensilvanya’da yaşamaya başladı. Bir daha da geri dönmedi. Vaazlarını buradan vermeye başladı. Konuşmaları internetten yayımlanıyordu.
Raporun aksine Gülen Cemaatinin sızdığı sadece Emniyet değildi. 1990'larla birlikte Gülen'in sempatizanları tüm devlet bürokrasisinin çeşitli köşelerine girmeye başlamıştı
2000’ler ve AKP
Bu sırada örgüt ABD dahil 100'den fazla ülkede okullar, hastaneler ve görünürde hayır kurumları işletir hale geldi. Destekçilerinin sayısı milyonlarla ifade ediliyordu.
Ağustos 2000’de "laik devlet yapısını değiştirerek yerine dinî kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasa dışı örgüt kurduğu" suçlamasıyla Ankara 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanmaya başladı. Davada hakkında gıyabi tutuklama kararı da çıktı. Ancak yargılama, kamuoyunda Rahşan Affı olarak bilinen Af Yasası ile ertelendi.
2002 genel seçimlerinde sandıktan AKP’nin birinci çıkmasıyla devletteki yapılanmasını genişletti. AKP, laik Türkiye’yi yeniden şekillendirmeye çalışırken yıllarca Gülencilerle ortak oldu. Gülen ve yapılanması bu dönemde mali olarak da büyük güce ulaştı. Aynı zamanda medya gücünü arkasına aldı. AKP yanlısı medya Gülen'e laf söyleyeni hain ilan etmekten çekinmedi.
Haziran 2008'de ABD'den Foreign Policy ve Birleşik Krallık'tan Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu "Dünyanın İlk 100 Entelektüeli" listesinde yer aldı. Ayrıca 2013’te Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri olarak gösterildi.
Erdoğan'la ters düşüşü
2010’larla birlikte, Recep Tayyip Erdoğan ile ve hükümetle ters düşmeye başladı. Erdoğan'ın gücü derinleştikçe Gülen'i bir tehdit olarak görmeye başladı.
Yapılanması 17-25 Aralık 2013'te Erdoğan, ailesi, yakınları ve dört bakanın da yer aldığı yolsuzluk iddialarını içeren tapeleri sızdırdı. Bu gelişme sonrası bakanlar istifa etmek zorunda kalırken, bir süre sonra karşı operasyonlarla Gülenciler görevden alınmaya başlandı.
Ekim 2014'teki Millî Güvenlik Kurulu (MGK) sonucunda Fethullah Gülen'e bağlı kurumlar "legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar" olarak lanse edildi.
Karar sonrasında MGK Genel Sekreteri Seyfullah Hacımüftüoğlu, Kırmızı Kitap veya Millî Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) olarak adlandırılan resmî kitaba Fethullah Gülen ile bağlantılı kurumları PDY/PÖ (Paralel Devlet Yapılanması/Pensilvanya Örgütü) adıyla ekledi.
Devlet, Gülen Cemaati’yle mücadeleye başladı. "Devlet düşmanı" olarak kabul edildi. Cemaate bağlı tüm kurumlar ya el konuldu ya da kapatıldı. İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle, Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkardı.
15 Temmuz darbesi ve sonrası
Devlet içinde yapılaşan Gülen’e bağlı gruplar 15 Temmuz 2016’da Erdoğan ve hükümetine karşı darbeye kalkıştı. Ancak darbe bastırıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı yetkilileri, 27 farklı suçlamadan dolayı, ABD'ye resmî olarak 7 kez Fethullah Gülen'in iadesi için talepte bulundu. Ancak ABD Gülen’i Türkiye’ye iade etmedi. Bu durum iki ülke arasında bir gerilim noktası haline geldi.
Darbe girişiminden sonraki aylarda Erdoğan, “Gülenci” olduğundan şüphelenilen on binlerce kişiyi bürokratik görevlerden alıp binlercesini hapse attı. Üniversiteleri ve medya kuruluşlarını kapatarak ülkenin kurumlarında eşi benzeri görülmemiş bir tasfiye başlattı.
Hakkında açılan 45 davada da bir numaralı sanık konumunda. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk gibi ‘kumpas davaları’ düzenlemekle, Hrant Dink suikastini gerçekleştirmekle, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini organize etmekle ve pek çok diğer kriminal eylemle suçlanıyor.
Suçlamalar "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "silahlı terör örgütü kurma ve yönetme", "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme", "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme", "Cumhurbaşkanına suikast", "dolandırıcılık", "resmî belgede sahtecilik", "sınav sorularının çalınması", "usulsüz dinleme", "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama", "özel hayatın gizliliğini ihlal" şeklindeydi.
20 Ekim 2024'te ABD'de öldü.
(HA)