33. İstanbul Film Festivali başlıyor.
Festivalin Sinemada İnsan Hakları Yarışması kapsamında Avrupa Konseyi ve Eurimages işbirliğiyle 2007’den bu yana yalnızca İstanbul Film Festivali’nde Avrupa Konseyi Sinema Ödülü (FACE) veriliyor.
Ödül bu bölümde yer alan ve insan hakları konusunda kamuoyunda duyarlılık ve bilinç uyandıran, bu konunun öneminin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunan on filmden birine verilecek.
Sinemada İnsan Hakları Yarışması kategorisi dışında da festival kapsamında pek çok insan hakları temalı film izleyiciyle buluşacak.
bianet’in seçtiği insan hakları temalı filmler şöyle:
33 Yıllık Direniş – Berfo Ana
Cemil Kırbayır 1980 darbesinde gözaltına alındı ve 7 Ekim’den sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Berfo Ana, otuz üç yıl boyunca oğlunun kaybedilmesinden sorumlu olanlardan hesap sormak için başvurmadık kişi, kurum, devlet yetkilisi bırakmadı; fakat hep eli boş döndü.
2011’de Meclis’te kurulan komisyon, Cemil’in gözaltında işkenceyle katledildiğini kabul etti, fakat cenazesinin nerede olduğuna dair herhangi bir bilgi verilmedi. Belgesel, Cemil’in gözaltında kaybedilmesini ve otuz üç yıl boyunca oğlunu arayan Berfo Ana’nın mücadelesini anlatıyor.
Olağan haller
Munzur Dağları’nın etrafını çepeçevre sardığı küçük bir yerleşim yerinde, Dersim’de doğmuş olan yönetmen Özgür Fındık, çocukluğundan beri dinlediği işkence, zulüm, direniş, katliam, sürgün hikâyelerinden yola çıkıyor.
Filmde, 12 Eylül döneminin acılarına eklemlenen sürgün ve kimliksizleştirme, tek tipleştirme hikâyeleri eşliğinde, “dört dağ içinde” kendine özgü inançlarıyla yaşayanlar, sistemli bir asimilasyon politikasının uygulamalarını anlatıyor.
Dileğim barış olsun
Diyarbakır, Lice, Ergani, Cizre, Mardin, Nusaybin, Kızıltepe ve Varto’dan on çocuk ve üç anne: Otuz yıldır süregelen savaşın en büyük mağdurları çocuklar ve en çok gözyaşı dökenleri anneler, barışı nasıl da büyük bir özlem ve umutla beklediklerini anlatıyor. Filmde söz alanların ortak dileği, yaşadıkları büyük acılara rağmen, barış. Gelmesi beklenen barış, sadece bölge için değil tüm dünya için...
Dileğim Barış Olsun, dağların ardına uzanan yaşanmışlıkların anlatılması aracılığıyla, barışın gelmeyeceğini düşünen karamsarlara bir umut ışığı oluyor.
O iklimde kalırdı acılar
Toplu mezarlarda yakınlarının kemiklerini arayan insanlar ve onları fotoğraflayan belgesel fotoğrafçısı Selim... “Babama son görevimi yapamadım” diyen Adnan’ın, “Bir mezarımız olsaydı derdimizi anlatırdık” diyen Türkan annenin, “Yüreğinin üstündeki taşa kurban olayım!” diyen Şerife ananın hikâyelerini dinlerken, kaybettiği oğlunun bir mezarının olmayışının ağırlığını taşımaya çalışıyor.
Devlet, toplu mezarları kepçelerle, iş makineleriyle açıp kayıp yakınlarına bir travma daha yaşattığında, Kürt coğrafyasında adalet adına kat edilmesi gereken epey bir yol olduğunu görür Selim.
Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek…
Türkiye, tarihinin en görkemli sivil ayaklanmalarından birine 2013 Mayıs’ının son günlerinde İstanbul’un kalbi Taksim Meydanı’nda şahit oldu. Şehrin merkezinde son yeşil alan olan Gezi Parkı’nın bulunduğu yere tarihi bir kışla ve alışveriş merkezi yapılması için ağaçların dozerlerle sökülmesiyle başlatılan yıkım, milyonlarca insanı sokağa döktü.
Film, bu toprakların mozayiğini oluşturan ve Gezi’de yerini alan farklı yaşam tarzlarına ve ideolojilere sahip karakterlerin, kaderlerini değiştirme içgüdüsüyle, yeryüzünü nasıl hayal ediyorlarsa Gezi’de de öyle bir dünya kurmak için verdikleri mücadeleyi anlatıyor.
Uzak
Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan mülteciler, savaşın ve sürgünün getirdiği zorluklara direnirken bir yandan da yaşamlarına konteynerlerde devam ediyor. Türkiye-Suriye sınırında, Öncüpınar Mülteci Kampı’nda yaşayan beş Suriyeli, savaşın vahşetini, bir an önce ülkelerine geri dönme umutlarını ve giderek belirsizleşen geleceklerine dair kaygılarını anlatıyor.
Uzak, kamp gerçeğini beş kişi üzerinden iç içe geçmiş hikâyelerle anlatırken, medyaya sadece istatistiki bilgi olarak yansıyan bu insanların dünyasına girmeye çalışıyor. (AS/EA)