İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi olan Umut Kurt, festivalde sinema koordinatörü olarak görev yapıyor. Geçtiğimiz yıllarda da film festivalinde çalışan Kurt, "katılım açısından festivalin bu yıl iyi bir seyir izlediğini, izleyiciler arasında öğrencilerin ve kadınların ağırlıkta olduğunu ifade" ediyor.
Festival izleyicisini ikiye ayıran Kurt, "normal sinema izleyicisinin, filme göre değişen bir profili olduğunu, festival seyircisinin gelir düzeyi ve entelektüel birikim açısından daha üst düzeyde olduğunu" vurguluyor. Kurt, festival seyirsiyle ilgili görüşlerini şöyle anlatıyor:
"Festival izleyicilerinin bir kısmı, çalışanları kendisiyle eşit görüyor, bir sorun çıktığında çözüm yolu için sabredebiliyor.Bir kısmı da, 80'li yılların entelektüel filmlerinden fırlamış gibi... Bu kitle, her şeye hakkı olduğunu düşünüp son derece sabırsız davranıyor. Örneğin, üç saniyede giderilebilecek bir teknik arızada, bir anda ortalık alevlenebiliyor. Ya da bizi, burada para için iş yapan sıradan insanlar olarak görüp üstten konuşma hakkını kendinde bulabiliyor."
"Festival insanları hemen anlaşılır"
Festival izleyicileri arasında "hastalık derecesinde" sinemaya bağlı insanların olduğunu belirten Kurt, zamanla bu insanları, diğerlerinden kolaylıkla ayırt edebildiklerini söylüyor:
"Bazı insanlar var ki; 'festival insanı' olduğunu hemen anlayabiliyorsunuz. Bir süre sonra onlarla tanışıyoruz zaten. Örneğin, daha önceki festivallerden birinde salona almadığım bir seyirci, bu sene gelip bana, 'geçen sene geç kaldığım için beni almamıştınız. Ama bu sefer hep vaktinde geliyorum' dedi."
"Zaman zaman tatsız olaylarla karşılaştıklarını" belirten Kurt, yaşadıkları sorunlara ilişkin olarak şunları söylüyor:
"Karşılaştığımız sorunlar iki türlü olabiliyor. Biri, teknik arızalar... Tüm festivallerde mutlaka teknik hata çıkar. Ama bu tür sorunlar, bizi çok zora sokmuyor. Asıl sorun seyircilerden kaynaklanıyor. Özellikle de filme geç kalan seyirciler, bazen büyük sıkıntı yaratıyor. Genelde, salonda boş yer varsa ve izleyici birkaç dakika geç kaldıysa, bir de kibar davranıyorsa onu, kimseyi rahatsız etmeden salona sokmak için hakikaten bir çaba harcıyoruz. Ama bazı seyirciler, film başlayalı yarım saat olduğu halde içeri girmekte ısrar ediyor. 'Biletinin olduğunu' söylüyor. 'Tamam , en öne oturtalım' diyoruz, 'hayır ben yerime oturacağım' diyor."
"Gecen sene filmin başlamasından yarım saat önce gelen bir izleyiciye, içeri giremeyeceğini söyledik. 'Tamam' deyip, tuvalete girmek istedi. Biraz ilerleyince salona doğru koşmaya başladı. Müdahale edince de salon kapısında bağırıp çağırmaya başladı. Hakaretler, bizi vakfa şikayet etmeler, bileti yırtıp atmalar... Madem bu kadar önemsiyorlar filmi ve izlemek için büyük bir istek duyuyorlar, neden vaktinde gelmiyorlar o zaman?"
"Film izleme fırsatım olmuyor"
Yedi yıldır Sinepop Sineması'nda çalışan Doğan Polat, 3 yıldır festivallerde görev alıyor. "Önceleri, seyircilerle hiçbir problem yaşamadıklarını" söyleyen Polat, üç sene önceki festival seyircisiyle bu yılki festival seyircisi arasında fark olduğunu, bu yıl seyircilerle özellikle yer, bilet bulma ve seanslara zamanında gelme konularında sorun yaşadıklarını" belirtiyor.
"Şu ana kadar Sinepop Sineması'nda 15 bin biletin satıldığı" ifade eden Polat, bilet fiyatlarının yüksek olduğunu, bu tür kültür sanat etkinliklerinin ticari bir kaygıyla yapılmaması gerektiğini düşünüyor.
İşleri çok yoğun olduğu için film izleme fırsatı bulamayan Polat, "çok zor şartlarda çalıştıklarını ve sosyal hayatlarının kalmadığını" belirtiyor. Polat yine de yaptığı işten memnun olduğunu sözlerine ekliyor.
Şirket yasağı nedeniyle bahşiş alamadıklarını anlatan Polat, "Zaten birçok insan, filme yetişme telaşı içinde bahşiş vermeyi unutuyor. Bizim de onlardan bahşiş istemeye hakkımız yok. Ama bazı insanlar ısrarla bahşiş veriyor" diyor.
Ev Hanımı Özlem Kalabay, son altı senedir düzenli olarak festivali takip ediyor. Kalabay, "her sene, biraz daha artan ilgiyle festivale geldiğini, ancak bu yıl biraz hayal kırıklığına uğradığını" söylüyor.
İzlediği filmleri, festival kitapçığındaki özetlere göre seçen Kalabay, "tercihleriyle sinema eleştirmenlerinin tercihlerinin çoğunlukla örtüşmediğini" belirtiyor.
İzlediği filmlerde beklentilerini bulamayan Kalabay'a göre, Doğu özellikle de Uzakdoğu sineması, batı sinemasına göre daha başarılı.En çok beğendiği film ise; Ateşten Fırça Darbeleri...
"Önemli bir müzeyi bir günde gezmek gibi"
Sinema ve tiyatro oyuncusu Sumru Yavrucuk, festivallerin, Türkiye'nin dolaşım sisteminin çok önemli parçaları olduğunu düşünüyor. Bu yıl festival boyunca 10 film izlemeyi planlayan Yavrucuk, "izlediği bazı filmlerin kendisini hayal kırıklığına uğrattığını" söylüyor:
"En çok "Birlikte" filmini sevdim. Aynı yönetmenin (Chen Kaige) bir önceki filmi 'Elveda Cariyem' i çok sevdiğim için bu filme gittim. Ama Elveda Cariyem'in tadını alamadım."
Bilet fiyatlarının festival için "normal" olduğunu düşünen Yavrucuk, böyle bir festivalin büyük bir organizasyon olduğunu, Bu tarz etkinlikleri, tamamen kültür bakanlığının karşılaması gerektiğini söylüyor. Yavrucuk, festival için bir de eleştiride bulunuyor:.
"Çok kısa bir süre içinde, onlarca film gözünüzün önünden geçiyor. Çok önemli bir müzeyi bir gün içinde gezmek gibi bir şey bu. Bir insan günde en çok 2 film izleyebilir. Üstelik her gün 2 film izlemesine da olanak yok. Ama bu festivalde, böyle bir şeye koşullandırılıyoruz. Festival, daha geniş bir süreye ve salona yayılabilir ve izleyicilere bir takım kolaylıklar sağlanabilir belki. Çünkü sürekli kalp çarpıntısıyla yaşıyoruz."
Yavrucuk, festivaldeki beklentilerini ise söyle anlatıyor: "Avrupa Sineması'na açız bir kere. Bir de kendi yapımlarımız için sponsor bulunur ve gençlerin önü açılırsa çok iyi olur. Keşke yeterli kaynak bulunsa da gençlere yönelik festivaller düzenlense..."(NK)