Sanatçı Ferhat Tunç'un Dersim ağıtlarına yer verdiği 'Şuware Kırmanciyê' (Kırmanckiye Ağıtlar) adlı yeni albümü Mart ayında Müzik severlerle buluşuyor. Albüm 3 Mart Dünya Özgür Müzik Günü'nde Avrupa'da piyasaya çıkacak. Tunç, aynı gün albümün tanıtımı için Norveç'in Oslo kentinde konser verecek.
Kırmancki dilinin yok olma tehlikesine karşı,bir itirazdan doğan albüm, uluslararası bir proje olarak gerçekleştirildi. Albüm Dersim Soykırımı'nın Dünya kamuoyuna anlatılması ve Kırmancki dilinin yaşatılması için Dünya Etnik Müzik Arşivi'nde yerini alacak. Bundan dolayo Albümde Dersim Direniş önderi Seyit Rıza ve Dersim soykırımı hakkında İngilizce bilgiler yer alıyor.
Deniz Bilgin'in, Ferhat Tunç ile ilk kez tamamı andili Kırmancki olan albümüyle ilgili yaptığı söyleşiyi yayınlıyoruz.
Şuware Kırmanciyê albümünü yapma fikri nereden doğdu ya da hangi ihtiyaçtan?
Kırmancki (Zazaca) dilinin yok olma tehlikesine karşı itirazdan doğdu bu albüm. Kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan Kırmancki dilinin kendinde taşıdığı farklılığı, özgünlüğü açığa vurmaya niyetle bu albüme çalışıldı.
Bilindiği gibi dil, bir halkın tarihsel varoluş macerasının; uzak geçmişten güne uzanan olanca değerler silsilesinin temel tutamağıdır. Olmazsa olmaz bu tutamağın elden kaçırıldığı bir dönemde dile sahiplenmek, her şeyden önce bir sorumluluk.
Kırmancki dilinin temel havzalarından biri olan Dersim, son yüzyılın sonu gelemez operasyonlarına sahne oldu. Orada, 1938 Tertelesi gibi programlanmış soykırımlar, bölgeyi tamamıyla insansızlaştırmayı amaçlayan yığınsal göçermeler yaşandı.
Paralelde bölge insanının dilini, kültürünü, manevi bütünlüğünü, kavil- kardeş bağlarını parçalayıp yok etmeye dönük sistemli politikalar izlendi. Sonuçta lKırmancar'ın kavil kardeş yurdu Dersim, kendi otantik kimliğinden soyunduruldu. Ona başkalığını veren dil, kültür ve inanç sistemi önemli ölçüde tahrif edildi.
Sonuçta bugün UNESCO, yeryüzünde kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan diller arasında Kırmancki'ye de (Zazaca) dikkat çekiyor. Dikkat çekilen bu dil benim anadilim olunca, bir müzisyen olarak dile sahiplenmenin sorumluluğu ve zorunluluğunu da duyumsatır oldu bana.
Bildiğim kadarıyla ağıtların toplandığı böyle bir albüm daha önce yapılmadı...
Elbette bugüne kadar bu dilde ortaya çıkan çok kıymetli albüm çalışmaları var. Dersim havalisinden pek çok müzisyen arkadaşım bu dilde evrensel değerde çalışmalar ortaya koydular. Bu çalışmaların uluslararası dolaşıma girememesi tamamen teknik bir konu...
Son on yıllarda bu dilde geleneksel olanaklarından yola çıkarak nitelikli ürünler veren Mehmet Çapan, Kadri Karagöz, Metin - Kemal Kahraman, Yılmaz Çelik, Mikail ve Ahmet Aslan, Zele - Mele gibi arkadaşlarımızın adlarını anmamak haksızlık olur. Dil, kültür, sanat faaliyetinin köklü, tarihsel bir izleği var; hiçbir şey bizimle başlayıp bitmiyor. Kimse kendinden menkul değil. Dayandığımız kolektif izleği, hafızayı yok sayamayız. O bizim olmazsa olmazımızdır.
Bu albümün öncellerinden farkı uluslararası bir proje olarak ortaya çıkmasıdır. Ağıtların otantik yapılarını bozmadan senfonik bir harmoni içinde icrasını denedik.
Albümü yapma süreci nasıl gelişti?
2010 yılı Dünya Özgür Müzik ödülüne değer görülmem bu albüm projesine vesile oldu. Ödül törenini izleyen süreçte pek çok etkinliklere çağrıldım. Konserlerin yanı sıra dil, tarih ve coğrafya konulu söyleşiler gerçekleştirildi. İspanya Guernika festivalinde, anadilim olan Zazaca'nın UNESCO'nun kaybolan diller kategorisinde olduğunu UNESCO'nun oradaki bir gönüllüsü tarafından dile getirildi.
Kendisiyle tanışmam ve sonrasında bu kapsamda böyle bir çalışma yapmamızın mümkün olup olamayacağını konuştuk. Bir yıl sonra bu konuyu merkezi Danimarka'da bulunan benim de elçisi olduğum Freemuse (Dünya Özgür Müzik Forumu) başkanı Ole Raitov ile konuştum ve bu süreç başlamış oldu.
Ole Raitov bu projenin Norveç ayağını oluşturdu ve Norveç'te bulunan Kirkelig Kulturverksted (KKV) ile ilişki oluşturdu. Bu ilişki sonucu KKV başkanı Erik Hillestad 2010 yılı içinde iki kez Türkiye'ye geldi. Türkiye'de Dersim, tarihi, coğrafya ve dil konularında görüşmeler yaptık. Buraya her geldiğinde Dersimle ilgili acıtan ve düşündüren yeni bilgi ve belgelerle döndü.
Seçim sürecinde ara verdik
2010 başı itibarıyla Dersim'e gidip doğal ortamda bu kayıtları yapmayı planladık ancak böyle bir çalışmanın büyük maliyetli olacağını görülünce vazgeçildi. Bu proje kapsamında Dersim tarihini çok farklı yönleriyle anlatan bir repertuar oluşturmaya dönük çalışmayı çoktan başlatmıştık zaten.
Sabahlara kadar Kırmancki diksiyonumla ilgili eksiklikleri gidermek için bu ağıtlar üzerinde çalıştım. 30'un üzerinde ortaya çıkan eserleri bu konuda deneyim ve tecrübe sahibi Dersimli dostlarım Emirali Yağan, Cemal Taş ve Hüseyin Ayrılmaz gibi araştırmacı- yazar arkadaşlarla değerlendirip albümde yer alan eserlere karar kıldık. Amacımız Dersim tarihini çok yönlü olarak özetleyecek ağıtları bu albümde toplanmasını sağlamaktı.
Albüm için stüdyo hazırlıklarını başlattığımız bir sırada seçim süreci ve bu sürece bağlı olarak benim Dersim adaylığım gündeme geldi. Bu durum en çokta bu projeyi hayati bulan ve gerçekleştirmek için can atan KKV başkanı Erik Hillestad' ı üzdü.
Erik bana bu projenin benim milletvekili olmamdan daha çok önemli olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Bu süreçle birlikte albüm çalışmasına ara vermek daha doğrusu ertelemek zorunda kaldık. Seçim sonuçlarıyla birlikte ertelenmiş olan bu proje'ye yeniden dönüldü ve son 6 ayda İstanbul, Oslo ve Stockholm'da yapılan kayıtlarla şekillendi.
Projenin müzik direktörlüğünü dünya çapında tanınan gitarist Knut Reiersrud yaptı. Knut'a Dersim soykırımını anlatmamız zor olmadı. Ağıtların hikâyelerini okuyunca zaten kendisini bizim kadar bu acının içinde buldu. Knut, Dersim trajedisini yaptığı aranjelerle adeta yeniden canlandırdı.
Dünya çapında büyük bir gitarist olan Knut'un gitarını kullanarak canlandırdığı bir uçağın Dersimi bombalama anını hissedeceksiniz. Yine bu vahşetin çok yönlü olarak müziğe aktarılmasında bu çalışmanın bir ilk ve bir o kadarda önemli olduğuna tanık olacaksınız buna inanıyorum. Albümde Türkiye'den sadece duduk ve meyde Ertan Tekin, bağlamada Engin Arslan yer aldı. Geri kalan müzisyenler Norveç'li müzisyenlerdir.
Dersim ulaştıkça ulaşılmaz sevgilim
Sanırım ilk defa tümden Kirmancki olan bir albüme imza atıyorsunuz. Nasıl bir duygu?
Dersim söz konusu olduğunda taşıdığım duygular hep özel olmuştur. Dersim benim için ulaştıkça ulaşılmaz bulduğum bir sevgili oldu hep. Dersim için ne yaptıysam bana yetmedi ve ben hep daha fazlasını yapmak için çırpınıp durdum.
Tarihsel gerçeği sanatıma, sanatçı kimliğimin oluşmasının temeli oldu. Bu anlamda o coğrafyadan çıkmış bir sanatçı olarak görev ve sorumluluğumun bilinciyle yaşadım. Dersim söz konusu olduğunda eksik kaldığım tek alan dildi.
Dil konusunda ki eksikliğimi gidermek için özellikle son beş yıl boyunca yoğunlaştım. Bu yoğunlaşmanın daha çok pratik bir yoğunlaşma olduğunu söylemeliyim.
Bu gün beş yıl öncesiyle kıyaslanmayacak kadar anadilimiz olan Kırmanckiyi çok daha iyi konuşuyor olmam bu ilgi ve yoğunlaşmanın sonucudur. Dolayısıyla yıllarca Türkçe söylemiş biri olarak bu gün bütünü anadilim olan Kırmancki ağıtlardan oluşan bir albümle dönmüş olmam son derece anlamlı ve bir o kadar da beni heyecanlandıran bir gelişmedir.
Burada önemli olan kendi anadilim olan Kırmancki'den bir albüm yapmış olmaktan ziyade, bu albümün müzikal boyutuyla bir Dünya albümü niteliğinde çıkıyor olmasıdır. Kırmancki'yi benden çok daha iyi söyleyen birçok değerli Dersimli arkadaşımız var şüphesiz. Zaten dil olarak onlardan çok daha iyi olduğumu söylemek iddiasında da değilim.
Burada önemli olan bu dilin ve tarihin, çağdaş dünyanın rahatlıkla algılayabileceği bir müzikal tarzla sunuluyor olmasıdır. Bu müzikal sunumun, Dersim davasını uluslar arası alanda çok daha iyi bilinen bir dava haline gelmesine vesile olacaktır, buna inanıyorum.
Hem en etkili hem de az bilinen ağıtlar
Albümdeki ağıtlardan şu ana kadar hiç seslendirilmeyen var mı?
Başında ifade ettiğim gibi, biz bu albümün konseptini oluştururken özellikle bir şeye dikkat ettik. Dersim 37-38 soykırımıyla ilgili ağıtlardan en etkili olanlarını seçtik. Hem en etkili hem de az biliniyor olmalarına dikkat ettik.
Bu ağıtlardan 'Cuxure' ve 'Phıtemı' ön plana çıktı. Ancak biz Dersim tarihini bir bütün olarak ele aldık ve bu bütünlük içerisinde 37-38 kıyımı öncesinde dillendirilen halk hikâyelerine de yer verdik. Mesela 'Hawa Sıle Suri' bu tarz örneklerden biridir.
Aynı zamanda Dersim'de sevda ve aşk temalı bir çalışmayı albüme dâhil ettik ve buda 'Hora Hora' isimli eser oldu. Dersimlilerin Tertele öncesi yıllarda yaşadıkları trajedileri konu alan ağıtlardan biri olarak 'Abaso' ağıtına yer verdik.
Albümde yeni olarak yer alan parçalardan ikisinin sözleri araştırmacı yazar Cemal Taş'a ittir. Albüme ismini veren 'Şuware Kırmanciye' ağıtı yitip giden Kırmanckiye çağına yakılmış bir ağıt denemesidir. Ağıtların ağıtı diyeceğimiz bu parçanın sözleri Emirali Yağan'a aittir. Geleneksel dil ve duygu izleğine yaslanan bu ağıtın müziğe tarafımdan düzenlendi.
Albümde yer alan yeni parçalardan bir diğeri 'Weyve Mılaketo' / Ecinnilerin Düğünü... Bu parçanın da sözleri ve müziği Emirali Yağan'a aittir. Hem Cemal'in hem Emirali'nin albüme verdikleri emeği teslim etmeliyim. Bu albüm onların katkıları, desteğiyle amaçladığı çerçeveyi buldu.
Ağıtlar Kırmancki ve İngilizce seslendirildi
Albümü henüz dinlemedik. Ağıtlar İngilizce mi söyleniyor. Albümün içeriğinden biraz bahseder misiniz, neler var?
Albümün müzikal alt yapısı tamamen batı normları temel alınarak oluşturuldu. Bir anlamda bu albüm dünya müzik arşivi için düşünüldü ve bu düşünceyle aranjeler yapıldı. Dinlediğinizde müzikal tat ve uslup olarak ilk planda size çok tanıdık gelmeyebilir. Tanıdık gelen tek şey ağıtların kendisi olacaktır.
Bununla da yetinilmedi, tarihsel-trajik boyutuyla bu ağıtların Kırmancki dili yanı sıra, İngilizce olarak da seslendirilmesi sağlandı. Birçok ağıt'ta bana Oslo kültür kilisesinin korsu İngilizce olarak eşlik etti ve bir anlamda Kırmancki- İngilizce düeti ortaya çıkmış oldu. İngilizce söylenen bölümler, ağıtların sözleriyle aynı olmasına dikkat edildi. Bu sözler aynı zamanda söz yazarlığı da yapan Erik Hillestad'a ait ve yine Norveç'li sanatçı Marian Lisland müzikal aranjesini yaptı ve de koroya okutuldu.
Dersim soykırımı genelde ağıtlarla taşındı günümüze. Zira yaşlılarımız olayları anlatmaz ama ağıt yakarlardı. Neden böyle? Ağıtların Dersim için önemi üzerine neler söylersiniz?
Ağıtlar, Dersim sözlü tarihinin temel taşıyıcılarıdır. Tarihine iz düşüren temel olayların sözel kaydı niteliğindedir. Kırmanciye'nin ruhu, temel karakteri, başkalığı ağıtlarda kendisini açığa vurur. Dersim ağıtlarının duayenleri, temel taşıyıcıları Sılo Qız, Musae Sılemani, Hüseyin Doğanay gibi geleneksel ozanlara çok şey borçluyuz.
Bu saydığımız isimler Kırmanciye izleğinin son efsaneleridir. 'Şuwara Kırmanciye' albümde yer alan ağıtların gerçek sahipleri andığımız bu gibi isimlerdir. Diğer bir deyişler kadim Dersim'in kavil kardeşlik ruhuna, kültürüne, inancına, töresine sadık kalabilenlerdir. (AB/HK)