İletişim Yayınları, uzun yıllardır yayınladığı Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce serisine “Feminizm” başlığını ekledi.
Osmanlı’dan günümüze uzanan geniş bir alanda kronolojik ve tematik başlıklarla adeta bir bilgi seli halinde okura sunulan kitap, özellikle kadınları ve LGBTİ+’ları okudukça güçlendiriyor.
Feminist Hareketi'nin güçlü yanlarına iç tartışmalarına tanık olduğunuz kitap, başkaca yeni tartışmalara kapı aralarken eski tartışmalara da başka bir gözle bakma fırsatı veriyor.
Kitabın editörleri Sosyolog Feryal Saygılıgil, Yazar Nacide Berber yaklaşık iki buçuk yıl çalıştıkları kitabın sonunda “feminizme olan umudun perçinlendiğini” söylüyor ve ekliyor: “Feminizme kopuş teorisi işlemiyor”
Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Cilt 10 / Feminizm kitabının editörleri Feryal Saygılıgil, Nacide Berber ile söyleştik.
"Feminizm başlığı olmaması eksiklikti"
Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce serisine, “feminizm” başlığını ekleme fikri, hangi nedenlerle ortaya çıktı?
Nacide Berber: İletişim Yayınları’nın bu serisi, Modern Türkiye’yi anlamak açısından çok önemli bir külliyat zaten.
2000'li yılların başından beri çıkıyor. Hepimizin önem verdiği, izlediği bir seriydi. "Feminizm" başlığının olmaması da bizim eksik bulduğumuz bir durumdu.
Kendi deneyimimden açıkçası şunu söyleyebilirim: hem böyle feminist harekette aktif olduğum dönemlerde yapılan tartışmalar hem de alanına, doktora çalışmalarına bakınca sahada birikimlerin olduğunu gördüm.
Tahmin ettiğimizden daha fazlası da çıktı onu söyleyebilirim. Osmanlı’dan beri Türkiye’de feminist düşünceye dair birçok şey birikmiş durumdaydı.
Feryal Saygılıgil: Çok önemsediğim bir seriydi bu. Okuyup yazan ders veren Türkiye’deki akademik alanın yararlandığı bir seriydi. Bana teklif olarak geldi, heyecan vericiydi. Feminizmle Modern Türkiye serisine, bir virgül konmuş oluyor tabii nokta değil, hiçbir zaman.
Çok geniş bir külliyat vardı. Osmanlı’dan günümüze bir fikriyat ve sayfa olarak da kısıtlı bir alanımız vardı. 880 sayfa oldu daha da olabilirdi.
Nacide ile birlikte, teklif gelince, “ne mutlu bize deyip” kolları sıvadık. Nacide beni epey bir cesaretlendirdi, bir yandan da ürküyordum açıkçası böyle bir işin altına girmekten.
"Gerginlikleri göğüsleyebilmek zordu"
Peki, 80 yazarı neye göre belirlediniz?
Feryal Saygılıgil: 80 yazarla yola çıkılmadı, tabii oraya ulaşıldı. Hem Türkiye'deki kadın hareketi ve feminist hareket içindeki gerginlikler, gerilimler elbette ki bunu göğüsleyebilmek zordu. İkincisi doğru yolda olacak mıyız? Bir taslak vardı elimizde, çok da çalışmıştık üzerinde. O taslak değişti, çoğu yazarla buşup toplantı yaptık. Bir taslak vardı ama “neyi kim ne kadar yazacak?” sorusu da önümüzdeydi.
Türkiye'nin kendi sürecini düşündüğümüzde, bütün KHK’ler, "Bu suça ortak olmayacağız" süreci derken kendi gündemiz derken... Elbette ki eksiksiz bir şey olur mu? Olmaz. Söz verip gelmeyen yazılar oldu. Kendi adıma söyleyeyim zor bir süreçti ama ortaya çıkan sonuçtan memnunum.
“Yeni tartışmalara kapı açması açısından mutluluk verici”
Ne kadar zaman çalıştınız?
Feryal Saygılıgil: 2 buçuk yıl.
Nacide Berber: Türkiye'nin siyasi düşünce haritasını çıkarmak için çıkmıştı 10 ciltlik seri. Türkiye’yi gerçekten anlamak istiyorsak feminizmi de eklemek gerekiyordu. Bu anlamda çok mutluyuz. Bu eksiklik tamamlanmış oldu.
Ek olarak şöyle bir şey var. Hakikaten birçok yanıyla korku duyuyorduk ve heyecanlandık. Hani o bilgi birikimini yansıtabilecek miyiz? Sunabilecek miyiz diye? Aslında şunu da biliyorduk, ikimizin de birazcık ilişkisi olduğu için. Sonuçta bu bütün çatışan feminizmler vesaire de düşündüğümüzde son dönemde aslında Feminist Hareketin konuşma, buluşma zeminlerinin azaldığını biliyorduk. Bu aslında bir taraftan da hareketin eylem ve sözünü de kısırlaştıran bir şeydi.
Hem de gücünü de tabii ki aslında. Biraz bunlardan korkarak yola çıktık. Çünkü eğer feminizmin bu gücü ve birikimi gösterebilirsek ve onlar tartışmaya açılırsa tekrardan feminist hareke açısından konuşma zemini açılırsa hem feminist fikriyat hem de mücadele zenginleşecek. Bu ihtimal bizi heyecanlandırdı. Ve o anlamda açıkçası mutlu olduk. İllaki eksiklikleri var ama umarız hayırlara vesile olur.
“Yeni bir yaşam tahayyülü”
İçerikler belirlenirken nasıl bir yol tercih ettiniz?
Nacide Berber: Daha geniş bir taslak ile yola çıktık aslında ama maalesef azaltmak zorunda kaldık. Çünkü yer sorunumuz vardı. Tabii ki çok geniş bir alan gerekiyor feminizme. Çünkü başka bir hayat ve yaşam tahayyülü var. Bu anlamda yaşama değen her şeye temas ediyor, etkiliyor, değiştiriyor. Ancak biz ana tartışma hatlarından gitmek zorunda kaldık diyelim. Sayfa sınırından dolayı Türkiye'de daha çok tartışılan, yazılan çizilen başlıklara değinebilmiş olduk.
Şunu yapmaya çalıştık. Örgütlere süreli yayınları üzerinden bakan yazılara yer vermeye çalıştık çünkü aksi takdirde her biri için sözlü tarih çalışması yapılması gerekiyordu ve kimin tarihi ne kadar anlatacağı çok sorunlu olurdu ve böyle bir hacim Cildi aşardı. Her feministin örgütüyle kurduğu ilişki, yaşadığı hikâye farklı. Biz o yüzden açıkçası yazılı kaynaklar üzerinden gitmeye karar verdik. Daha çok da zaten onların çıkardığı yayınlar üzerinden gitmeye çalıştık. En azından temaları oluştururken bunlara dikkat etmeye çalıştık ve aynı zamanda da kuşaklar arası bir ilişki kurmaya çalıştık.
“Kışanak’ın kitabı üniversitelerde okutulmalı”
Gültan Kışanak için de bir alan ayrıldı…
Feryal Saygılıgil: Evet, Gültan’dan yazı istemedik ancak onun için yeni yer ayırdık. Gültan kendisi yazan bir kadın zaten. Yani bu belediye ile ilgili belediyecilikle ilgili yazdığı kitap, bence, bütün üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmalı.
Müthiş çok çok iyi, çok çok şey var içerisinde. Eş başkanlıktan tutun da o belediyenin bütçesinin nasıl adaletli bir şekilde paylaştırılacağına kadar. "Kadınlar yönetirse ancak belediyeler doğru yönetilir" diyorsun. Kendisinin bir figür olarak olmasını daha çok önemsedik açıkçası kitapta.
Nacide Berber: Yani şöyle bir şey de yapmaya çalıştık. Mümkün olduğunca tabii işin teori, politika ve pratiği arasında bağlantı kuran yazılar ve yazarlara yer vermeye çalıştık. Mümkünse tabii. Kürt kadın hareketi ile ilişkisi olan kadınlar aynı zamanda akademi ile bağı olan kadınlar.
Dediğim gibi bu üçlü arasında teori politika pratik arasında ilişki kuran bilen kadınlar yazarları tercih etmeye çalıştık.. Aslında bütün cildin genelindeki yaklaşımımızda öyleydi; deneyimden çıkan bir siyasi düşünce ve teori olarak aksini düşünemezdik. Bunu tercih etmeye çalıştık açıkçası.
"Herşeyi kapsamak gibi bir iddiası yok"
Ben mesela belgesel gibi hissettim. Hani biraz yazılı bir belgesel gibi. Böyle yıllar akıyor konular, tasnif edilmiş gibi hissettim okurken. Acaba böyle bir amacınız var mıydı yoksa bu metinlerle, malzemeyle birlikte mi ortaya çıktı?
Feryal Saygılıgil: Tabii malzeme biçimlendirdi. Bütün bu yazılar içinde olan metinler “olmazsa olmazdı” diyeceklerimiz gerçekten de onun için dışında kalanlar oldu.
Şimdi tabii şöyle tartışmalar olmaya başladı: “İşte bu da olsa şu da olsa olsaydı” yani bunun öyle her şeyi kapsamak gibi bir iddiası yok. Böyle bir şey mümkün değil. Feminizm açısından da mümkün değil.
Diğer dışında kalan her bir şey aslında tam da bu cildin vesile olması gereken tartışmalar. Böyle öbekler halinde bir külliyat var elimizde. Bakalım, biraz demlensin zaten, okuyalım ve bunun üzerinden tartışmaya başlayıp, yolumuza bakalım. Metinde olsaydı ya da "bu tartışma neden yok" demek için erken. Çünkü metinlerin içinde de var zaten pek çok şey. Başlık olarak olmayabilir ama metinlerin içine girdiğimizde aslında olduğunu görüyoruz.
Mesela?
Feryal Saygılıgil: Örgüt tartışmaları diyelim. Arşivde yer alan belgelerden hareket etmeyi daha doğru gördük. Çünkü diğeri sözlü tarih derinlemesine mülakat yapmak çok zaman alıyor. Bu şekilde iki yazı var biri "maddeci feminizm", ikincisi de "trans feminizm" ile ilgili.
Başka türlü yazılması çok zordu ve iyi iki yazı çıktı zaten. 2000’li yıllarda feminist olmuş olan yeni kuşak feministlerden bir arkadaşımız sözlü tarih yaptı. "Trans Feminizm" dersek yine aynı şekilde kolektif bir yazı.
Farklı yöntemlerle yazılmış yazılar da var kitapta elbette ki ama kolay değil, dediğim gibi. Bu tür yazıları kaleme almak yazmak bizim açımızdan da zordu. Çünkü onu yönetmesi de bir emek istiyor.
Nacide Berber: Şöyle bir şey yapmaya çalıştık. Önceki bakış açısından teori ve politika pratiğinde olan Hem akademinin yazılara baktık hem de mesela hareketin ürettiği yayınlara baktık. süreli yayınlara, yani kitaplara.
1980’den itibaren kim ne yazmış, nasıl yazmış, ne zaman, neden yazmış? Aynı zamanda yani akademik alanda
Hakikaten Akademide birçok feminist tez yazılıyor ve birçoğundan çok az haberdar oluyoruz diye YÖK’te tez taraması yaptık, yeni ve eski başlıklara bakmaya çalıştık. tarama yapmaya çalıştık.
Sonra bir taslak çıkardık, aslında temalar çıkardık ve her temayı kesen bir kronolojik akış olmasına çalıştık. Ama Feryal’'n dediği gibi bu süreçte de çok git- geller oldu.
Yani şimdi daha çok kronolojik olarak sıralanıyor akış aslında. Ama böyle hani tek bir yöntem açıkçası yapmamaya çalıştık. Yani haberleri seçerken hem akışı belirlerken daha böyle çapraz bir yöntem uygulamaya çalıştık.
“Kadınlar dünyayı değiştiriyor”
Peki, haklar açısından nasıl bir dönüşüme tanık oldunuz?
Nacide Berber: Umutluyuz. Zor bir yaşam sürüyor kadınlar. Biz de dâhil ve çok ciddi mücadeleler veriyoruz. İşte bugün de görüyoruz zaten. Şiddet, taciz haberleri yaşamımızın hepimizin göbeğinde ve hız kesmiyor. Bunlar maalesef var amma ve lakin evet işte hep söylenir,konuşuluyor bu da feminizm mutsuzluk getiriyor ama aynı zamanda umut da…demektir çünkü. Yani kadınlar aslında feminizm, o umudu gördükleri için sokağa çıkıp kendi dünyalarını tepetaklak etmeye başlıyor ve bütün dünyayı değiştirmeye talip oluyorlar.
O yüzden kesinlikle ve bu hakikaten kitabı da düşündüğünüz zaman bu cilt de bu açılardan umudumuzu perçinledi. Her biri başka yerde mücadele veren, politika yapan, teori üreten, biraz ilişkisizlikten, mesafeden dolayı dağınık gözüken bir mirası, birikimi derleyip toparlamaya çalıştık. Çok dağınık veBu aslında kendi hareketin kendi gücünü belki göremediğimiz ya da tam olarak görmesini, hissetmesine de engel olabilecek bir şeydi. demediğimiz bir noktada aslında bir de bir somut bir şey sunmuş oldu.
Taleplere gelirsek.. Her dönem olduğu gibi bugün de kadınlar her konuyu kendi hayatlarına dair her şeyi tartışmaya, açıyorlar ve taleplerini yazarak söyleyerek sokağa çıkarak bunu iletmeye çalışıyorlar. Ve maalesef bazı konular hep aynı çünkü işte malum patriyarka aynı.
Feryal Saygılıgil: İkimizde feministiz ama feminist olmak bir kimlik değil bunun bir kere altını çizmek lazım. Bu benim için bir varoluş biçimi. Dolayısıyla her yerde işin çok zor, her alanda mücadele vermek zorundasın. Sevilen biri olmayabiliyorsun. Çünkü her şeye bir böyle başka türlü, başka açıdan başka biçim tersinden ya da sorgulayarak sürekli tartışarak bakıyorsun. Bu çok yorucu bir şey; kendin için de etrafındakiler için de zor ...
Ama başka türlü bir hayat da söz konusu değil. Bu hayat çekilir gelmeyebilir ama işte doksanlarda bizzat tarihi çözmeye başladık ya, kendi tarihimizi keşfetmeye başladık. Osmanlıca öğrenmeye başladık. Sadece Batı dilleri değil, Osmanlıca öğrenmek bizim için acayip bir dünya açtı.
Başka bir dünya açtı ve onunla birlikte işte o umudumuz da yükselmeye başladı. Umut veren oradaki o şeyi gördük. Osmanlı'da Osmanlı kadın hareketi tartışılırken Aynur Demirdirek, Serpil Çakır'ın kitaplarında hep kadınların taleplerinin değişmediğini gördük. İşte kadınlar kamusal alana çıkmak istiyor “görücü usulüyle evliliğe hayır” diyorlar.
Beyaz Konferanslar mesela... Kadınların evlerini atölye haline getirmeleri aslında şimdi baktığımızda basbayağı şimdi yapılan atölyeler ya da bir araya gelmeleri yeni bir mekânda kadınlar bir araya gelir bilinç yükseltme gurubu da oluşturuyorlar.
Onun için "aa diyosun aynı talepler”. Baktığında gerçekten hem şekil değiştiriyor, form değiştiriyor. Biz biraz daha modernleştik işte kıyafetlerimiz değişti ama talepler çok aynı. Neden? Çünkü patriyarka değişmiyor.
Maalesef patriyarkaya karşı bir mücadele veriyoruz. Ama oradaki Osmanlı'daki kadın dayanışmasını gördüğünde ve bunun sürekliliğine tanıklık ettiğinde, tam da "evet" diyorsun.
Toplumsal hareketlerde iki durum vardır: “kopuş teorileri, süreklilik teorileri” gibi. Feminizm tam da böyle. Yani bir kopuş diye bir şey söz konusu değil. Gerçekten el verip sen o eli alıp veriyorsun. Başka türlüsü mümkün olamaz. Zaten ve de tabii yine en önemli şey ya bize umut veren tarafı: Feminizmin devrimci olması.
Feminizmin kitabı bir şey söz konusu değil. Yani burada bunun eksik ya da tam olma meselesi değil. Ortada bir bilgi ve birikimi var ve biz o bilgiyi gözden kaçırmayalım
“Patriyarkal kapitalizme muhafazakârlık eklendi”
Son 18 yılın nasıl değerlendiriyorsunuz?
Feryal Saygılıgil: Patriyarkal kapitalizm diyoruz ya buna muhafazakârlık eklendi. Böyle üçlü bir sac ayağı ile karşı karşıyayız. Bunun ne olduğunu bilmezsek de mücadele edemeyiz.
Osmanlı'da kadınlar karma eğitimi tartışırken biz şuan yine karma eğitimi kadın üniversiteleri meselesi üzerinden tartışır hale geldik.
Nacide Berber: Evet yani zaten erkek şiddetinin artması da patriyarkanın durumun gösteriyor. Kadınlar güçlendikçe, onları tehlike olarak görüyor ve öfkesi artıyor.
Kadınlar birçok alan var olmaya, güçlenmeye devam ediyor. Evde, sokakta, iş yerinde ve kazanımlar elde ediyorlar ya da elde edilenleri hayata geçirmeye çalışıyorlar. Çok ciddi baskı ile karşılaşıyoruz.
Bu durum Türkiye'de olduğu kadar bütün dünyada da böyle. Kadınlara çok ciddi saldırılar olduğunu görüyoruz, erkeklerden, hükumetlerden, devletlerden saldırı var. Kazanımlar geri alınmaya çalışılıyor. Kadınlar güçleniyor, hayatlarını değiştiriyorlar ama patriyarka bu kazanımları geri almak için de her geçen gün şiddetin peyini artıyor.
“Güçlüyüz yapabiliriz”
Bu haberi okuyanlara ne söylemek istersiniz?
Feryal Saygılıgil: Umarım başucu kitabımız olur. Biz şanslıydık, çünkü bütün bu metinler bizi elimizden geçti, daha da fazlası geçti hatta. Bu insanda çok daha büyük bir genişlik yaratıyor. Yani biz aslında güçlüyüz ve yapabiliriz duygusunu. Bu düşünce bu zihin dünyasıyla birlikte neler yapılamaz diyorsun ve de her yazı bir birine çıkıyor onu da söyleyeyim. Ne kadar bir aradayız duygusu bırakıyor.
Bu yazıları bitirdiğinde, kocaman bir böyle dolmuşluk böyle sarıp sarmalanmışlık hissediyorsun.. Yani tarihten edebiyata, sanata, emeğe her alanda diyorsun ki "ne kadar çok şey yapılmış ve daha ne kadar çok şey yapabiliriz birlikte".
18 yıllık süreçte kadınlar "hayır" dedikleri için işte bir arada olmayı artık öğrendiğimiz için korkulur olduk. Çok güçlüyüz. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü'nü düşündüğümüzde…
“Umudunu yitirdiğinde bu kalabalığı hatırla” değil mi? Bu yeter. Biz çok kalabalığız.Bu cildi okuyanların bu duyguyu taşımalarına ben çok isterim. Bu duyguyla yaklaşmalarını ve de vazgeçmemelerini.
Nacide Berber: Ben de Cildin kolektif ruhuna vurgu yapmak istiyorum son olarak. Yola çıktığımızda iki kişiydik, sonra Kalabalıklaştık, çoğaldık. Kadın, trans, queer ve ikili cinsiyet sistemi dışında kendini tanımlayan bireylerle 80 yazara ulaştık. Ki bunun dışında aklıyla, fikriyle, görselleriyle, heyecanlarıyla mutfağa destek verenleri düşünürsek daha da çok kişi olduk…
Hani umudumuzun heyecanımızın mutluluğumuzun hep arttığı güzel bir süreç oldu. Daha güçlü ve daha umutlu çıktık. Umarız okurlar için de aynı etkiyi yaratır.
TIKLAYIN - Kitaptan bir bölüm okuyun
Cildin yazarları MELTEM AHISKA • NECLA AKGÖKÇE • FEYZA AKINERDEM • NİMET ALTINTAŞ • SEMİHA ARI • HAZAL ATAY • BERFİN ATLI • EMEL UZUN AVCİ • EBRU AYKUT • ŞULE N. AYTAÇ (TORUN) • BEYHAN UYGUN AYTEMİZ • NARİN BAĞDATLI • CEMRE BAYTOK • NACİDE BERBER • FATMAGÜL BERKTAY • BEYZA BİLAL • MELİSSA BİLAL • AKSU BORA • HÜLYA BULUT • DİDEM ARDALI BÜYÜKARMAN • DELTA MERİÇ CANDEMİR • FUNDA ŞENOL CANTEK • DUYGU CEYLAN • RÜMEYSA ÇAMDERELİ • SEVİLAY ÇELENK • AYŞENUR DEĞER • SERAN DEMİRAL • AYNUR DEMİRDİREK • LUCIE DRECHSELOVÁ • SELİN ÇAĞATAY • GÜLŞEN ÇAKIL DİNÇER • BERNA EKAL • FERİDE ERALP • ZEYNEP CEREN EREN • EMEK ERGUN • NİSA GÖKSEL • HANDE GÜLEN • İLKSEN GÜRSOY • EMİNE HIZIR • RUŞEN IŞIK • SUNA KAFADAR • EFİ KANNER • İLKNUR YÜKSEL KAPTANOĞLU • SEVDAGÜL KASAP • FİLİZ KERESTECİOĞLU • İNCİ ÖZKAN KERESTECİOĞLU • BİRSEN TALAY KEŞOĞLU • SİBEL KIR • ZEYNEP KUTLUATA • BERRİN KOYUNCU-LORASDAĞI • BURCU MUTLU • AYLİN ÖZMAN • SARE ÖZTÜRK • DENİZ PARLAK • NURAY SAKARYA • CEMRAN ÖDER • ŞEMSA ÖZAR • YASEMİN ÖZGÜN • İLKAY ÖZKÜRALPLİ • ECE ÖZTAN • SEDA SALUK • SUZAN SANER • GÜLNUR ACAR SAVRAN • FERYAL SAYGILIGİL • NÜKHET SİRMAN • EBRU SOYTEMEL • ÜRÜN ŞEN SÖNMEZ • BURCU ŞENTÜRK • İPEK TABUR • ÜLFET TAYLI • SENEM TİMUROĞLU • NAGEHAN TOKDOĞAN • BAŞAK TUĞ • HİDAYET ŞEFKATLİ TUKSAL • TÜLİN URAL • İLKNUR ÜSTÜN • MELDA YAMAN • YELDA YÜCEL • ŞAHİKA YÜKSEL • YAPRAK ZİHNİOĞLU |
Kitabın Künyesi: Nacide Berber-Feryal Saygılıgil, "Türkiye'de Siyasi Düşünce 10/Feminizm" İletişim Yayınevi, 880 Sayfa, İstanbul Kasım 2020
(EMK/AÖ)