Yerel seçimleri geride bıraktık, seçimin galipleri erkekler oldu, ancak bu seçimlerde Ilk kez feminist kadınlar "siyasette biz de varız" diyerek belediye başkanı adayı çıkardılar: Samine Ülfet Taylı Taş. bianet Taylı Taş'la seçimi değerlendirdi:
Kadınlar ilk kez "özne olacağız" deyip yerel seçimlerde feminist aday çıkardılar. Öncelikle bu "ilk"ten kadınlar ne kazandılar?
Bugüne kadar kadınlar parlamento ya da yerel yönetimlerde çok sınırlı sayıda temsil ediliyordu. Nitekim bu yerel seçimlerde de sanırım 81 ilin sadece 2’sinde kadın belediye başkanı var.
Temsilin artması kadın-erkek eşitliği açısından tabi ki önemli. Ama bizim amacımız toplumdaki iktidar ilişkilerinin değişmesi, seçilen kadınların da bunu göz önünde bulundurarak politika yapması.
Erkekler siyasetteki iktidarlarından öyle kolay kolay vaz geçmeyecekler, bu çok belli. Kota meselesi, meclisteki kadın-erkek eşitliği komisyonu meselesi... Daha pek çok örnek var. Bunların değişmesi için feminist mücadele gerek.
Erkek egemenliğinin karşısında kadınların bir güç olarak, ezilen ve sömürülen bir kesim olarak, feminizm aracılığıyla kendilerini ortaya koyabilmeleri gerek. Bunun altını oldukça kalın çizgilerle çizmiş olduk.
Mesajımız kimlere ulaştı? Öncelikle hiç iletişim kurmadığımız kadınlar bile bu ülkede birçok kampanyaya vb. imza atan feminizmin, feministlerin varlığını politik bir hareket olarak hissettiler.
Siyasi partiler içindeki, özellikle sol siyasi partiler içindeki kadınlar açısından kampanyanın güçlendirici olduğunu düşünüyorum.
Son olarak tabii ki feminist hareket açısından daha once yaşamadığımız bir deneyimdi, sözümüzü, kolektif çalışma, birlikte mücadele alanımızı genişlettik.
Bu süreçte pek çok kadın hikayesini dinlediğinizi söylediniz. Nasıl kadınlarla karşılaştınız? Neler hissettiniz? Şaşırdığınız durumlar oldu mu? Feminist politikanın nerelere kadar uzanması gerektiğini düşündünüz?
Birçok feminist gibi ben de çok sayıda kadının gelip gittiği kadın merkezlerinde, kadın örgütlerinde politika yapıyorum.
Bizim yerel yönetimlere dair sözümüz buradan kuruluyor, besleniyor.
Ama Kasımpaşa pazarında bildiri dağıtırken, Okmeydanı’nda stand kurduğumuzda bu başka bir iletişim biçimi. Bunun farkındaydık. Daha once temasımız olmayan kadınlara sözümüzü söylüyorduk. Biraz da çekiniyorduk açıkçası. Ama İstiklal caddesi'nden çok, Okmeydanı'nda, Kasımpaşa pazarında ilgi gördük.
Standımıza gelip eşinin kendisini dövdüğünü anlatan kadınlar oldu. Apartmanın en üst katından sepet sarkıtıp bildiri alan kadınlar oldu. Elinde sebze poşetleri bildirimizi merakla okuyan, eğer beğenirse oy vereceğini söyleyen kadınlar oldu.
Şaşırdığım değil ama hazzetmediğim şeyler de oldu. İstiklal caddesinde bazı kadınlar erkek arkadaşlarının yanında yürürken dağıttığımız bildirileri almıyorlardı, olabilir ama sonrasında erkeklerin yüzünde muzaffer bir gülüş beliriyordu ki bu bayağı sinir bozucuydu.
Ayrıca parti içindeki feminist kadınların da katılımıyla yanyana kan ter içinde çalışırken, parti yetkilisi bir erkeğin bu çabaları desteklemediğini açıklaması hazzetmediğim şeyler arasında.
Aldığınız 394 oyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kaç oy alacağımızla ilgili kendi aramızda fazla sohbet bile yapmamıştık. Dolayısıyla beklenti oluşturmamıştık. Çünkü çalışmamız hakikaten oy almaya dönük değildi.
Yerel yönetim politikaları ile ilgili iddiamız vardı. Çünkü gündelik yaşamı, siyasetin görünmeyen alanlarını, belediyelerin konumunu yıllardır sorgulamış, çözümler oluşturmaya çalışmıştık.
Ancak feministlerin ilk kez aday çıkardığı, trilyonluk kampanyaların yapıldığı bir ortamda çalışmalarımızı kazanmak üzerine kurgulamamız da söz konusu olamazdı.
O nedenle aldığımız 394 oyu çok önemsiyoruz. Bunların bir kısmı hemen yakınımızda duran kadın ve erkekler. Ama bir kısmı da muhtemelen söylemlerimizden etkilenen kadınlar.
Bir kaç akademisyen erkek diliyle olmasa bile erkek araçlarıyla seçim yarışına girmenin iyi bir yol olmadığına dikkat çekti? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Şimdi olsa "şunu yapmazdık ya da şöyle yapardık" dediğiniz durumlar var mı? Varsa neler?
“Erkek" araçları demek ne kadar doğru bilemem. Çünkü biz kadınlar da eylem yaparken örneğin yıllardır pankart taşıyoruz, bu da bizim aracımız, renklerimiz, sloganlarımız farklılaşıyor.
Daha iyi organize olabilseydik, araçlarımızı da çeşitlendirebilirdik.
Bildik, alışkın olduğumuz yöntemleri kullandık genellikle. Binlerce afiş yaptık, bunun yerine daha çok sayıda pankart yapabilirdik örneğin, çok daha az yorulurduk.
Aday çıkarmaya karar verdiğimizde seçimlere oldukça kısa bir süre kalmıştı. Beyoğlu'nda yaşayan, birbirimize değdiğimiz çok sayıda kadın olmasına karşın, örneğin Cihangir'deki "anne inisiyatifi" ile son hafta buluşabildik.
Kampanyaya daha fazla kadını katabilirdik, bu da bizi her açıdan zenginleştirirdi. Belki sadece organize olmakla ilgili olmayabilir sorun.
Kampanyaya başladığımız nokta ile bitirdiğimiz nokta biz aktif katılımcılar açısından da aynı yer değildi. Başlangıçta politik çerçevemizi de yeterince derinleştirememiş olabiliriz. Ama bir dahaki sefere şu anda olduğumuz yerden yola çıkacağız.
Ve son olarak bundan böyle feminist kadınlar Beyoğlu deneyiminden hareketle siyasetle nasıl bağ kuracaklar? Hedefler, planlar neler?
Değerlendirmelerimiz sürüyor. Kendi adıma bu süreç, kadınların yerel yönetimlerde erkek egemenliğine karşı daha fazla mücadele etmesine yarasın istiyorum.
Şimdiye kadar belediyelerin kadına yönelik şiddet alanındaki uygulamalarına, sığınak açmamalarına yönelik mücadele ediyorduk.
Artık bu genişlemeli. Ancak bunu yaparken kadınları yerel politikalarla sınırlayan, hatta yerel yönetimin “dişil” olduğunu söyleyen yaklaşımlardan da kesinlikle uzak durmalı. Çünkü bu tarz yaklaşımlar kadınların evle kurduğu zorunlu ilişkinin doğallaştırılmasına dayanıyor.
Belediyelerin cinsiyetçi, kadınları göz ardı eden uygulamalarının daha fazla takipçisi olabiliriz. Kadınlar için kullanılmayan bütçelerin nerelere gittiğini daha fazla izleyebiliriz.
Ayrıca Feminist kolektif olarak birlikte mücadele adına önemli bir deneyim kazandık. Bundan sonra üreteceğimiz politikalara, yapacağımız eylemlere bu deneyim mutlaka yansıyacak. (EZÖ)