2007 kadın hakları mücadelesi anlamında nasıl bir yıl oldu?
2000'li yıllar kadın hakları mücadelesinde başarı yıllarıydı. 2007 ise hak mücadelesinden ziyade, feminist söz ve politikanın netleştirilmeye ve sınırlarının çizilmeye çalışıldığı bir yıl oldu diye düşünüyorum.
Bu yıl kadın hakları alanında kazanım olarak neler oldu? Nelere sevindiniz?
Bu yıl, kadın hakları açısından parlak bir yıl değildi. Ancak kadın mücadelesi kesintisiz sürdü. Kadın Adayları Destekleme Derneği'nin (KADER) seçimlerde kadın adaylar için yürüttüğü kampanya ve Anayasa Kadın Platformu’nun kuruluşu 2007'de gerçekleşti. Film festivalleri, sokak gösterileri, sergiler, sığınaklar kurultayı, toplantılar, sempozyumlar yıl boyunca sürdü. 2007 yılında gerçekleştirdiğimiz ve mücadelesini erkeklerle ve sermayeyle çatışan bir sistem eleştirisi üzerine kurması dolayısıyla önemli bulduğum üç feminist kampanyadan/etkinlik zincirinden söz edeceğim.
Birincisi; Dayağa Karşı Kampanya’nın 20.yıl etkinliklerinde 1987’de öne çıkarılan politik talepleri hep birlikte hatırladık. Son yıllarda çoğunlukla öznelerinden soyutlanarak kavramsallaştırılan patriyarkadan kaynaklanan erkek şiddetine, “Bağır herkes duysun, erkek şiddeti son bulsun” ana sloganıyla dikkat çektik.
2007 seçimlerinde KADER’in başarılı kampanyasının etkisiyle (Demokratik Toplum Partisi KADER’siz yüzde 40 kota uyguladı) Meclis’teki kadın milletvekili sayısı ikiye katlandı. Ancak feminist mücadelenin içinden gelen kadınlar aday oldukları halde listelere alınmadılar. Sol bağımsız ortak aday cephesinde de feminizm ve feministler gözetilmedi. Biz feministler, Mecliste kadınların feminist temsilinden onların ezilen bir toplumsal grup olarak siyasi temsilini anlıyoruz. Feministlerin temsil edilmediği koşullarda, vesikalı adaylar bizim için bir fırsat oldu.
İşte ikinci önemli bulduğum küçük kampanyamız “vesikasızlardan vesikalılara destek” kampanyamızdı. Kampanyamız, fahişelik yapmaktan kurtulmuş Ayşe Tükürükçü ve Saliha Ermez ile feministleri buluşturdu. Evlilik kurumu ile fuhuş arasındaki ilişkiyi kurmaya çalıştık.
Üçüncü kampanya ise Novamed greviyle kadın dayanışma kampanyasıydı. Kadın kurtuluş hareketi ilk kez bu kampanyayla kadın emeği meselesini gündemine aldı. Bu kampanyada, patriyarka ve kapitalizmin işbirliği, neoliberal kapitalist politikaların kadın emek ve beden sömürüsünün boyutları Novamed örneği ile teşhir edildi. Novamed grevi başarı ile bitti. Bu başarıda “Novamed greviyle dayanışma kadın platformu”nun grevin görünür kılınması için verdiği desteğin küçük de olsa etkisi reddedilemez. Novamed direnişi ve kazanımları, patriyarkal kapitalizme karşı kadın ve sınıf dayanışmasının politik öneminin ortaya çıkarıldığı bir deneyim olarak tarihte yerini aldı diye düşünüyorum.
2007 yılında beni en çok sevindiren olay budur. Çünkü verdiğimiz mücadele suya değil tarihe yazıldı. Beni sevindiren ikinci bir olay da feminist Kürt kadın, dava arkadaşımız Sabahat Tuncel’in cezaevinden meclise gitmesi oldu.
Olumsuz olaylar nelerdi? Nelere sinirlendiniz?
Beni en çok sinirlendiren olay aslında toplumun çok küçük bir kesimini ilgilendiriyor: Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP ) içinde açığa çıkarılan bir taciz meselesinin büyük politikalara feda edilmesi. Bir adım ileri iki adım geri gitme hali beni sinirlendiriyor.
Beni en çok üzen olay ise bizden biri olan Sevim Zarif’in yeni eşi ile birlikte, 11 yıl önce ayrıldığı eşi Yaşar tarafından sokak ortasında katledilmesi. Kadın bilincine sahip ve boşanmış olmanın bizi erkeklerin hedefi olmaktan kurtarmadığını, tahsilli ve solcu olmanın da erkeklik cinayeti işlememeye yetmediğini bir kez daha görmüş olduk.
2007 yılında yasal kazanımlarımızın patriyarkal sarmal içinde zayıflatılmasına ve bazen hiçleştirilmesine tanık olduk. Kadının bedeni, giysisi ve davranışının erkeğin namusu olduğundan hareketle kadın cinayetlerine ardı ardına haksız tahrik indirimi uygulanıyor. Rus kadına tecavüz “zaten bu kadınların mesleği belli” gerekçesiyle cezasız kalıyor. Aile içi tecavüz suç olmaktan çıkarılıyor. 2006’nın sonuna yetişen şiddete karşı Başbakanlık genelgesinin ve 4320 sayılı yasanın gerekleri çoğunlukla yerine getirilmiyor.
2007 yılında sonuçlanan mahkeme, 2005'te Bursa’da yanan beş işçi kadının canına 182 bin YTL değer biçti. Hamile, çocuk kadınları gece uzun saatler çalıştıran, fabrikasını sigortalayıp işçilerini sigortalamayan Lokman Özay’ın cezasız kalması beni en çok öfkelendiren olay diyebilirim.
Yine 2007 yılı milliyetçilik ve militarizmin hızını kesmediği bir yıl oldu. Ve maalesef ırkçı ve milliyetçi saldırılar kadın kimliği üzerinden de yapıldı: Bir örnek, Neşe Yaşin’e “Üzgün Kızların Gizli Tarihi” kitabı dolayısıyla yapılanlar. Fatma Kurtalan’ın 13 yıldır görüşmediği gerilla eşi dolayısıyla maruz kaldığı baskı ise bir başka örnek olarak verilebilir.
2008'e neler kaldı? Önümüzdeki yıl kadınların gündeminde başlıca hangi konular olacak?
2008’de iktidarın gündeminde, anayasa değişikliği, sosyal güvenlik ve genel sağlık tasarısı, kadın istihdamını arttıracak önlemler, sınır ötesi/berisi operasyonlar var. Ve yerel seçimler... Anayasa değişikliği ve istihdam politikalarını kısmen kadınlar lehine çevirmenin imkanları mevcut. Çünkü Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları bağlamında kadın istihdamının arttırılması hükümetin/sermayenin hedefi. Yine anayasanın eşitlik maddesine eklenecek özel önlemlerin AB muktesebatında ve uluslararası hukukta karşılığı var. Ancak kadın hareketinin baskısı ve mücadelesi olmadan bu hakların layıkıyla yasalarda yerini alması mümkün değil. Yani 2008 bu hakların kapsamlı bir şekilde yasalarda yerini alması için mücadele yılı olacak.
Yine 2008 yılında yasal kazanımlarımızın patriyarkal ilişkiler dolayısıyla kadük edilmesine karşı ve kazanımlarımızın gerçek karşılığını almak için bir kampanya yürütmek şart.
2008 yılında feminist hareketin politik taleplerini AB uyum sınırlarının dışında kalan, sistemin kırmızı çizgilerine doğru genişletmesi gerekmekte. Öncelikle mücadelenin yönelmesi gereken iki nokta var.
Birincisi, dini muhafazakarlıkla, milliyetçilik ve militarizmle güçlendirilen “toplumun temeli aile”nin dokunulmazlığı. İkincisi, neoliberal kapitalist politikalar bağlamında kadın emeğinin piyasada patriyarkal güç ilişkilerinin damgasını taşıyarak yer alışı ve sosyal devletin çöküşü. Ve her iki bağlamda da cinsiyetçi işbölümünün güçlenerek varlığını sürdürmesi.
Mevcut iktidarın ve patriyarkal kapitalist sistemin temelini oluşturan bu noktalarda geliştirilen feminist politikanın ara duraklarının belirlenmesi ve küçük kazanımlarla kendine nefes aldıracak bir programla yürütülmesi önemli.
2008’in ara durağı yerel seçimler olabilir. Ezilen bir toplumsal grup olan kadınların adaylarını çıkaralım diyorum. Fena mı olur üç beş yerde muhtarımız, belediye meclis üyemiz, belediye başkanımız olsa?
Başlıca dileğiniz, talepleriniz neler olacak? Bunlar için ne yapmak gerek?
Memleketi sarsacak, erkekleri zıplatacak, dünyayı yerinden oynatacak feminist örgütlenme diliyorum. Karşımızdaki devlet, yasalar, kapitalizm, ordu dışında yanı başımızdaki sevdiklerimiz ve onların çıkarları da var. Patriyarka her yerde. İşimiz zor yani. Feminist parti mi kursak??? (FK/EÜ)