Bu nedenle, itiraf ediyorum, feminist biliminin, ve özellikle de aktif görüşlü bilimin yeni yüzyılda nereye gideceği hakkındaki önsezilerimi açıklamam için Signs'dan aldığım cazip teklif beni korkutuyor. Ki, bu önsezilerin kesin olması bile gerekmiyor.
Hayret ve itiraf
Sürpriz! Hayret etme kapasitesinin, ve bunu itiraf edebilmenin, değeri bilinmeyen feminist niteliklerinden biri olduğunu düşünmeye başladım. Hayret etmek demek, kişinin, o anki tüm açıklayıcı kavramlarının, yani tüm tahminlerinin birbirine karışması demektir. Akademik hayatta da, çoğu kültürlerde günlük hayatta da, insanlar hayreti inkar etmek için sosyalleşiyor.
Sanki hayret ettiğini itiraf etmek, kişinin zor kazanılmış güvenilirliğini tehlikeye atıyor. Ve, başkaları tarafından ister istemez ihsan edilen güvenilirlik, statünün temelini oluşturuyor.
Bu nedenle, hayreti inkar etmek, kafa karışıklığını halı altına süpürmek, özellikle feministlere çok çekici gelebilir. Çünkü, bu yeni yüzyılın başlarında, Sırbistan'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne, Vietnam'dan İtalya'ya, statü elde etmek zordur bizim için.
Öngöremediklerim
"Ah, tabii ki böyle olacaktı," yaklaşımını benimsemek bizim için daha iyidir. Bu, bana anlaşılmaz olduğu kadar fazlasıyla riskli bir eğilim gibi geliyor. Sürprizlere açık olmak, hayreti açıkça kabul edebilmek, bir feministin gelecekte karşılaşacağı şeylere kendini hazırlayabilmesi için edinebileceği en önemli yaklaşımlardan biri olabilir.
Dünyayı dinlememe ve dünyada olanlarla ilgili günlük olarak düşünüp taşınmama rağmen, 20. yüzyıl sonlarında yaşanan bu olayları tahmin edememiş, öngörememiştim:
İnsan haklarının NATO-laşması,
Suharto'nun düşüşü,
Brezilya ekonomisinin çöküşü,
Kanada Eskimoları'nın yeni bölgesel parlamentoları Nunavut için cinsiyet eşitliğini kabul etmeleri,
Sierra Leone'da isyan ordusuna kız çocuklarının alınması,
Kosova Kurtuluş Ordusu'nun yükselişi,
İngilizlerin Augusto Pinochet'yi yakalaması,
Erkek bilim adamlarına Radcliffe's Bunting Institute'da az miktarda üyelik verme kararı.
Cinsiyetli dinamikler!
Tüm bu olaylar, ve bu olayların gerçekleşmesine neden olan dinamikler son derece cinsiyetlidir. Yani, kadınlar ve erkekler bu olaylarda değişik roller oynadı. Dahası, bu olayların, feministlik ve erkeklik hakkındaki farklı fikirler üzerinde oldukça farklı etkileri oldu.
Farklı vatandaşlık statüsüne sahip olan, farklı sosyal sınıflara, farklı etnik gruplara ait olan ve farklı ırklardan belli kadınların bu olaylara gösterdikleri tepki, olayların yeni yüzyıldaki uzun vadeli sonuçlarının derinliğini ya da yüzeyselliğini gösterir.
Suharto'nun 1998'de düşmesini hayretle karşılamam bazı Endonezyalıların siyasi hoşnutsuzluklarının derinliğini küçümsediğimi gösteriyor.
Oysa Nike'ın Endonezya'daki spor ayakkabı fabrikasında çalışan kadın işçilerin örgütlenme çabalarını tartabilmek için çok gayret etmiştim.
Ottawa yöneticilerinin, 1996'da Nunavut'u kurma anlaşmasına, ve yerli Kanada Eskimolarının 50-50'lik bir yasama temsilciliğini kurumlaştırma kararına hayret etmem, benim yerli Kanadalı kadınların siyasetle ilgisini yeterince merak etmediğimi gösteriyor.
Kosova Kurtuluş Ordusu'nun silahlı çıkışına hazırlıksız yakalanmam, Slovo'dan Milosevic'in, Kosovalı genç erkekler üzerindeki erkeklik bağlantılı baskıcı siyasetinin etkisiyle yeterince ilgilenmememden kaynaklanıyor. Utanç listem böylece uzayıp gidiyor.
Feminist kaşları kaldırtan olaylar
Feminist kaşlarım bu olayların şaşkınlığıyla da kalktı:
Kadın Milli Basketbol Takımı'nın başarısı,
Ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemde Japon şirketlerinde büro işleriyle uğraşan "ofis kadınlarının" işten çıkarılması,
Birçok genç Amerikalı lezbiyen tarafından oynanan lezbiyen/feminist rollerinin yeniden ortaya çıkması,
Sınırdaki montaj fabrikalarında çalışan Meksikalı erkeklerin sayısındaki artış,
Tayland ve İsrail genelevlerinde Rus kadınların ortaya çıkması.
Hayret etmenin geliştiriciliği
Hayret ettiğimi itiraf etmek, hem diğer ülkelerdeki, hem de buralardaki olaylar hakkındaki feminist analizlerime yeni bir soluk kazandırmamın tek yolu olacaktır.
Esasında, biraz gayret göstersem Japonya'da kadın büro işçilerinin işten çıkarılmasını çalışma hayatındaki cinsiyet ayırımıyla ilgili fikirlerime bağlamayı becerebilirim.
Japon şirket yöneticilerinin, en kadınlaşmış alanlardan birinde kadınları işten çıkarmasını, bildik tasarruf politikasından ziyade ekonomik kriz anında erkeklere öncelik veren geleneksel eğilimi benimsedikleri şeklinde açıklayabilirim.
Benzer şekilde, Amerikan kadın basketbol liginin başarısını da meşhur, ataerkilliğe uyum sağlama kapasitesiyle açıklayabilirim. Zaten, aynı zamanda, yetenekli kadın atletler ESPN'in en çok izlenen programından küçük de olsa bir pay kazandılar.
Reebok ve Nike, aynı kadınların vücutlarını eşyalaştırıyor, ve her geçen gün daha çok erkek, bu kadınların (ve liseli kızkardeşlerinin) spor takımlarının koçluğunu yapmak için birbirleriyle rekabet ediyorlar.
Bu da demektir ki, insan ne zaman hayret ederse, yeni bir gelişmeyi, rahat, giyilmiş ve kavramsal bir ayakkabıya sığdırmayı becerebilir. Ve bu da denemeye değer bir şeydir. Belki de varolan bir düşünce, hayret verici bir fenomeni, tatmin edici bir şekilde açıklayabilir.
Sürprizi itiraf testi
Tabii ki, iş yerlerindeki cinsiyet ayırımı ve ataerkilliğe sağlanan uyum, bir feministin vazgeçmekte acele etmemesi gereken konseptler. Ancak, kişinin, yeni düşüncelere açık bir şekilde olayları açıklama çabası içine girmesi gerekir. Akademisyen bir feministin, sürprizleri itiraf etme alışkanlığı, en çok sınıfta test edilir.
Düşünün ki sınıfta, Kanadalıların siyasi kültürüyle ilgili bir yorum yaptım. Ya da, Ruanda soykırımının alevlenmesinde kadın düşmanlığının oynadığı rolü yorumladım. Ve düşünün ki, bir öğrenci elini kaldırarak benim analitik tezimle hiç uyuşmayan bir gözlemini anlattı.
Ne yaparım? Bu ilginç katkısından dolayı o öğrenciyi övmek, ve daha sonra da, söylediğini bir şekilde yeniden işleyip benim anlattıklarımı doğrular bir hale getirmek isterim.
Ama, aslında yapmam gereken, durup, "Vaay, bu hayret verici bir şey. Hep birlikte bu yeni bilginin önceki analizimi nasıl etkilediğini düşünelim," demek. Bunu yapmak için ne kadar çok cesaret, ya da en azından güç gerektiği inanılmaz bir gerçek.
Bunu, prestijli bir konferans panelinde, ya da yoğun bir strateji toplantısında yapmak daha da çok cesaret veya güç gerektirir. Bu kısa yazıyı yazmaya başladığımdan beri, çok sayıda gelişme karşısında duyduğum hayreti itiraf etmek zorunda kaldım:
Colorado Columbine Lisesi' ndeki katliam,
Kosovalı mülteci "kadın ve çocukların" her gece televizyonda çıkan görüntüleri,
Tony Blair'ın askerleşmek konusunda, NATO'daki tüm meslektaşlarının önüne geçmesi,
Erkek savaşçıları yücelten Tibet kültürü hakkında az da olsa bilgi edinmek Pentagon'un ortaokul öğrencilerine Junion ROTC askeri eğitim verme kararı.
Merakın ince çizgisi
Son haberler böylesine korkutucu derecede ataerkil olunca, birazcık bile feminist bilinci taşıyan bir kişinin, "İşte yine başladık," demesi çok doğal. Coşkuyla karşılanan yeni yüzyıl sanki bize aynı şeylerden biraz daha çok getiriyor.
Fakat, ataerkil sistemi daimileştiren dinamikleri açıkça görebilen katı bir görüş, ve Coloradolu iki çocuğun delikanlılık dönemi yabancılaşmalarını neden silah ve patlayıcı kullanarak ifade ettiklerine veya Arnavutluk'ta çadır kentlerde nasıl bir cinsiyet düzenlemesi meydana geldiğine duyulan merakı öldüren küçümseme arasında bazen çok ince bir çizgi vardır.
Ataerkilliği, ya da kadın düşmanlığını görebilmek yeterli değil. Her durumda bunun tam olarak nasıl gerçekleştiğini, ve devam ediyor olsa bile tartışılıp tartışılmadığını bilmemiz gerekiyor.
Geniş bir çerçevede analiz edildiğinde, ataerkillikten kaynaklanan sonuçlar hep birbirinin ve bir öncekinin aynısı gibi görünebilir. Ancak, bu sonuçlara tam olarak neyin neden olduğunu keşfetmek hayret verici olabilir.
Sonuç olarak, yirmi birinci yüzyıla girerken, akademik hayatın içindeki ve dışındaki biz feministler, olayları küçümseyen bir bilgilenme karşısında dikkatli olmalıyız.
Merakımızın köklerini daha da derine indirmemiz gerekiyor. Hayret etmeye hazırlıklı olmamız, hayret ettiğimizi itiraf edebilmemiz ve bu bilgiler üzerine inşa etmemiz gerekiyor. Bu öğretilerimizi canlandıracak, sohbetlerimizi genişletecek ve stratejilerimizi daha anlaşılır kılacaktır.(CE/EA/NM)
* Cynthia Enloe'nun yazısı akademik feminist dergi Signs' ın 2000 Yazı, 25. cilt, 4. sayı 1023. sayfasında yayımlandı.