Geçtiğimiz aylarda Uluslararası Üstsüz Cihad Günü ilan eden feminist eylem grubu Femen’in kullandığı yöntemler ve dil hakkında sıcak bir tartışma başladı. Ukrayna’da kurulan örgüt, kadın haklarına dikkat çekmek için üstsüz protesto yöntemlerini kullanıyor. Uluslararası Üstsüz Cihad Günü’nü de Tunuslu Femen aktivisti Amina Tyler’ın Facebook’ta üstsüz fotoğraflarını yayınlamasının ardından aldığı tehditlere cevap olarak gerçekleştirdi.
“Çıplaklık özgürlüktür” gibi sloganlar ve “üstsüz protestolar, kadın direnişinin mücadele bayraklarıdır, kadının bedeni üzerindeki haklarını elde ettiğinin sembolüdür” gibi beyanlarla, Femen, kamuda kıyafetlerini çıkarmanın, kadın haklarının teeyyüdünün temel göstergesi olduğunu ileri sürüyor. Bunun dışındaki hiçbir yöntemin yeterince radikal olmadığı ve her şekilde başarısız olacağını düşünüyor. Bu bakış açısına göre, kadın hakları Afrika ve Ortadoğu ülkeleri ve toplumlarında bir hayli geride.
Femen, “kadının cinsel üstünlüğünü saldırganlığa dönüştürmeyi ve bu nedenle ‘sadece çıplak göğüslerle’ bir savaş başlatmayı” savunuyor. Çıplak bedeninizi kullanmak, son çare olarak yapılan bir protestonun meşru bir şekli olabilir, çıplak protestoların ve bu protestolara karşı Avrupa dışı ülkelerdeki tehditlerin uzun bir geçmişi var. Ancak, Femen’in izlediği bu yol Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın kadın ve erkekleri hakkındaki ırkçı ve oryantalist söylemi güçlendiriyor ve besliyor. “Toplum olarak kadınlara karşı Arap zihniyetini ortadan kaldırmak mümkün olmamıştır” gibi ifadelerle Femen, kendisini peçeli ve erkekleri tarafından ezilen bölgenin kadınları karşısında elbiselerini çıkartma özgürlüğü olan gelişmiş ve üstün bir toplumda yaşayan batının aydın ve haklarını elde etmiş kadınları olarak konumlandırıyor.
Biz biliyoruz ki bu doğru değil. Siyah kadınların (“Siyah”ı ortak kullanılan ve hala devam eden ırkçılık ve sömürü olaylarını ifade etmek için siyasi bir terim olarak kullanıyorum.) hepsi baskı altında değiller ve siyah erkeklerin hepsi de baskıcı değil. Avrupa, Birleşmiş Milletler, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’daki kadınlar feminist ütopyada yaşamıyor. Asya, Afrika ve Latin Amerika'da kadın hakları hareketleri faaliyetlerine devam ediyor. Feminist tarih her yerde tüm kadınlara ait.
Femen’in eylemleri kadın haklarına karşı giderek artan, kökleri batıya dayanan ve diğer ülkelere de empoze edilen kültürel emperyalizmin bir formu olarak erkek elitler tarafından çerçevelenen, korunan, kabul edilen uluslararası tepki yoğunlaştırılmasının bir zamanına da denk gelir. Maalesef, beyaz Fransalı kadınlarının “çıplaklık burkadan daha iyidir” gibi açıklamaları bu anlatıyı besliyor ve kız kardeşleri gibi gördükleri kadınların mücadelesini desteklemekten ziyade daha da zora sokuyorlar.
Savunucuları, Femen’in bunları iyi niyetle ifade ettiğini söyleyebilir fakat iyi niyetli olmak yeterli olmaktan çok uzaktır. Sömürgeci feminizmin ve “oradaki kadınları kurtaralım” gibi söylemler kullanan yabancıların “iyi niyetinin” uzun ve sorunlu bir tarihi var.
Bu yöndeki eylemlilik, toplumların sömürgecilik ve ırkçılığa karşı, değişmez kültürel ve geleneksel değerlerine daha sıkı bağlanmasına sebep olarak, zarara neden oluyor. Kadın hakları, bu toplumlarda yaşayan feministlerin savaş alanı haline geliyor; siyah erkeklerin ayrımcı fikirlerine karşı çıkma ve meydan okuma noktasında sıkışıp kalıyor.
İhtiyacımız olan, toplumsal cinsiyet, ırk ve post-kolonyal güç analizini birleştiren, sözünü mağduriyetin öznesi olan kadınlardan yola çıkarak kuran uluslararası bir feminist politika. Daha bütünsel ve incelikli bir yaklaşım, patriarkanın ayrımcılık, neo-sömürgecilik ve küresel kapitalizmle temelde adaletsiz bir dünya yaratmak için nasıl birleştiğini inceleyebilir. Ama bizim, kendi kararlarımızın diğer ülkelerdeki kadın ve kız çocuklarını nasıl etkilediğini düşünmemiz lazım.
Femen dili ve yöntemleriyleve kaba ırkçılığıyla ilgili geri adım atmıyor. Uğruna çaba harcadıkların tarafından eleştiri alıyorsan, buna karşı kendi tavrınızı gözden geçirmen gerekir. Gayatri Spivak’tan bir alıntıyla; “Beyaz kadınlar, siyah kadınları siyah erkeklerden kurtaramayacak”. Diğer ülkelerdeki feministlerin görevi, kaygılandıkları toplumdaki kadınların çalışmalarını desteklemektir, onlara yeni sorunlar yaratmak değil.
Uluslararası feminist dayanışması çok önemli fakat kullanılması gereken yol bu değildir. Gerçek bir müttefik patriarkayı yenmek için ırkçılığı kullanmaz. (ÇT)
* Chitra Nagarajan’ın bu yazısını Guardian’dan bianet için Türkçeleştirdik.