Açılış töreni, yeryüzü insanlarına gönderilmiş bu şölen davetiyesi'nin birinci maddesini oluşturan Felluce saldırısının sembolik hazırlıklarıyla başladı. Olağan bir işgal altındaki Irak'ta Olağanüstü Hal ilanıyla -- Kürt bölgesi hariç -- bütün ülke dünyaya kapatıldı. Felluce saldırısı öncesinde ABD deniz piyadeleri, cesaret ve intikam ruhunu kuşanmak için "Gladyatör"ü canlandırdı. Tamamen kuşatılmış Felluce kenti önlerinde Roma'nın ünlü iki tekerlekli savaş arabaları yarıştırıldı; togalı, miğferli askerlerin kendi el imalatı kılıç-kalkanlarla şedit gösteriler yapıldı; gürzler, üç çatallı mızraklar, çivili sopalar havalarda sallandı... (Vatan, Yeni Şafak, 8 Kasım 2004)
Gladyatör dövüşleriyle aynı anda, gene Felluce önlerinde sarı tuğlalı küçük bir şapel'de putperest Roma'ya isyan ederek sonunda onu altetmiş ilk Hıristiyanların ritüelleri aynen yaşanmakta ve yaşatılmaktaydı. Deniz piyadeleri, bu kez makineye vurulmuş saçları, kamuflaj üniformaları, M-16 silahları ile Hıristiyan ağır metal müziklerinin coşkulu ritmine uyarak Hazreti İsa'ya övgüler düzüyor, "sen saf ve lekesiz bir kuzusun!" diye haykıran kadın sesleri eşliğinde el çırpıyor, gözlerini kapatıp vecd içinde kendilerinden geçiyor, sonra bir ara uyanıp Kitabı Mukaddes sayfalarından 3000 yıllık savaş pasajları okuyup "Yaşasın Kıral Davud!" diye avazları çıktığı kadar haykırıyorlardı. İsa'yı yeniden bulduğu için, alnına kutsal yağlar sürülüp, ayrıca kauçuk bir tekneye doldurulmuş suyun içine batırılarak vaftiz edilen deniz piyadelerinden biri, kuzu kuzu gülümsüyor ve "savaşa girmeden önce bunu yapmasam olmazdı" diyordu, Felluce önlerindeki minik şapelde. (Agence France Press, "Kutsal Savaş: Evanjelist Deniz Piyadeleri Barbarlarla Çarpışmaya Hazırlanıyor", 7 Kasım 2004)
Gladyatör gösterileri ile Vaftiz ayinlerinden biraz ötede, bir zamanlar 500 bin nüfuslu olup şimdi 100 bin kişiden ibaret kalan Felluce'de ise bambaşka, dualarla gözyaşlarının birbirine karıştığı bir manzara vardı. Orada, BBC ile telefonla konuşan Iraklı bir gazeteci, düşünüyordu:
"Düşünüyorum da, komşu mahallelere bomba yağdığını duydukça, sıra şimdi bana gelecek diyorum. İnsanlar çok korktuğu için, yüksek sesle dua edip duruyor. Bazen, çok tuhaf, abuk sabuk şeyler söylediklerini duyuyorsun: Oracıkta doğaçlama dualar uyduruyorlar... Önceden buradan kaçmak isteyenlerin bir kısmı geri döndü. Çünkü, evlerinin dışında bir yerde hayatlarını sürdürmeleri imkânsızdı."
Karılarını ve çocuklarını kentten dışarı gönderip evinde kalmayı "tercih eden" erkeklerden biri olan bu yerel gazeteci, bütün kentin ABD seçimlerini çok yakından takip ettiğini söylüyor: "Ölüm-kalım meselesiydi. Pek çok Felluceli, John Kerry'nin kazanacağını umuyordu. Kente böyle saldırılmasına izin vermeyeceğini düşündüklerinden. Yoksa, genelde ABD'nin Irak politikasının değişeceğini sandıklarından değil. Bush'la Kerry'nin aynı madalyonun birer yüzü olduklarını unutmuş değiliz." (BBC, 8 Kasım 2004)
Togalar, miğferler, kılıçlar, kutsal yağlar, dualar, vaftiz havuzları, heavy metal dini müzikler... Şimdi her şey bitiyor, Felluce'de katliam başlıyor. Çığlıklar duyulmaz oluyor. Madeleine Bunting şöyle yazıyor:
"Anlık haberleşme çağında, önümüzdeki birkaç gün içinde Felluce'de olup bitecekleri öğrenmemiz için aylarca, belki de yıllarca beklememiz gerekecek... Felluce'den gelen sessizlik, 21. yüzyıl savaş biçiminden yeni ve acı veren bir kopuşu işaret ediyor... Savunmasızlara karşı girişilen bu savaşı kimse anlatamayacak." (The Guardian, 8 Kasım 2004)
Felluce'den telefonla konuşan gazetecinin sesini bir daha belki de hiçbir zaman duyamayacağız. Ama, onun inanılmaz bir serinkanlılıkla yaptığı şu genel durum değerlendirmesini de kolay kolay unutamayacağız herhalde:
"Irak, şu sıra yaşaması güç bir yer. İnsana çok fazla fırsat sunmuyor."
Adsız gazeteci kendi ülkesi üzerinden gezegenimize bir "eğretileme" yapacak bilgelikte görünüyor; ne dersin, ey okur? (ÖM/BA)