Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nda son olarak gazeteci Fehmi Koru dinlendi.
Koru, 17-25 Aralık 2013’te yaşananlar ve Fethullah Gülen’in iadesiyle ilgili konuştu.
TIKLAYIN - DARBE KOMİSYONU TOPLANTILARINDA KİM, NE DEDİ?
TIKLAYIN - AĞAR: SON DÖNEMDEKİ YAPILANMA BİZİM ZAMANIMIZDAKİNE BENZİYOR
Fehmi Koru dünkü oturumda özetle şunları söyledi:
“İçten içe hazırlanmışlar”
“17-25 Aralık ile birlikte kamuoyunun gündemine girince hepimiz anladık ki savcısıyla, hakimiyle ve onlara destek veren başka meslek mensuplarıyla farklı bir örgütlenme karşımızda yer alıyor.
“O örgütün ülkemize 15 Temmuz gibi bir darbe girişimi yaşatacağını o zaman pek çok kişi idrak edememişti. Ama ben şahsen, bu olayları ve bu grubu da yakından izlemiş bir insan olarak onları, bunları idrak edememelerini de çok yadırgamıyorum.
“Gerçekten dıştan bakıldığı zaman böylesine bir harekete meydan verecek bir hazırlık içinde olduklarının en ufak bir emaresi dışarıdan fark edilir halde değildi. İçten içe böyle bir hazırlıkta bulundukları anlaşılıyor.
17-25 Aralık mektubu
Koru, 17-25 Aralık 2013 döneminde, ABD’de Fethullah Gülen ile yaptığı görüşmeyi de şöyle anlattı:
TIKLAYIN - 17-25 ARALIK NASIL YARGILANAMADI?
“Gülen, ‘Bizim bu işlerle hiç alakamız yok Fehmi Bey' dedi. 'Biz, böyle kasetler, videolar... Hiç alakamız yok, böyle olayları tasvip etmeyiz. Devletin memurları amirlerini dinlemez.' dedi.
“Kendilerinin bir hizmet hareketi olduğunu, bu kapsamda dershanelerin faaliyetlerinin durdurulmasını arzu etmediklerini söyledi, ayrıca sosyal medya üzerinden kendilerine yönelik saldırılar ile yine kendilerine yakın kişilerin görevden alınmasıyla ilgili rahatsızlıklarını dile getirdi.
“Görüşmeye ilişkin not almak istedim, Gülen'in ise ‘Daha iyisini yapalım; ben size bir mektup vereyim. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı'na iletirsiniz’ dedi.
“Bu mektubu Türkiye'ye döndüğüm 24 Aralık günü dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e ilettim. Ertesi gün 25 Aralık oldu.”
Zaman gazetesi
“Bu örgütün en önemli özelliği yurt içinde meydana getirdikleri yapılanmayı, yurt dışına taşımış olmaları.
“17-25 Aralık’tan sonra Türkiye’yi kötü göstermeyi amaçladılar. Zaman gazetesi ilk çıktığında cemaatle irtibatlı değildi. Bir süre sonra gazetenin İstanbul’a taşınacağı söylendi. O zaman Gülen adı gündeme geldi. Ankara temsilcisi ve başyazarı olarak kaldım. Gazete daha çok cemaatle irtibatlı isimlerin yönetiminde devam etti.
"90’lı yıllar yurtdışına açılma dönemiydi. Cumhurbaşkanı, başbakan düzeyinde desteklendiler. Okul açmak için hazırlandıklarında cumhurbaşkanı ellerine mektuplar vererek gönderiyorlardı. Çok yakın zamanlara kadar böyle devam etti.
“İftarlar başlamıştı. Özellikle gazetecilerin gelmeleri isteniyordu. Bu amaçla Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kuruldu. Hemen hemen herkes gidiyordu.”
“İstihbarat ön hazırlığa sahiptir”
“Türkiye acaba 15 Temmuz'dan hiç mi haberdar değildi? Bu haberdar olma, istihbarat hangi kişilerden ibarettir, bu Cumhurbaşkanı, Başbakan seviyesine kadar iletilmiş midir, onu ben bilmiyorum.
“Ama Türkiye Cumhuriyeti gibi gelenekleri olan, istihbaratı daha Osmanlı döneminden beri sürekliliğe sahip olan bir ülkenin istihbaratının 15 Temmuz hazırlığından hiç bilgisinin olmaması benim aklımı zorluyor.
“Elbette Türkiye Cumhuriyeti herhangi bir askeri müdahalenin, kimden gelirse gelsin, yapılması karşısında çok önceden, hem istihbarat yönünden hem de böyle bir ihtimal ortaya çıktığında ona karşı neler yapılabileceği tarzında, bir ön hazırlığa mutlaka sahiptir diye düşünüyorum."
Gülen’in iadesi
“ABD'nin Fetullah Gülen'i neden iade etmediğini doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. Neticede bir takım hukuki gerekçeler ifade ediliyor ve 'Amerikan sistemi böyle şeylere müsaade etmez' deniliyor ama aynı Amerika hukukla hiç alakası olmayan, Panama'nın Cumhurbaşkanı Noriega'yı gidip oradan aldı ve 30 yıl cezaevinde tuttu. Amerikan sistemi buna müsait.
“Tek şey aklıma geliyor. Uygun zamanı bekliyorlar. Yani bir pazarlık bekliyorlar, 'Onu verirseniz biz de daha önce yapmayız dediğimiz bir şeyi yaparız' falan gibi bir şeyi bekliyor olabilirler. Amerika buna da müsaittir.
“Böyle bir zamanı bekliyorlar ya da kendileri açısından en zararsız olacakları bir dönemde ben verecekleri kanaatindeyim. Ama sonrasını galiba sizlerin düşünmesi lazım. Geldiği zaman ortaya çıkacak tablonun ben iyi bir tablo olmadığı kanaatindeyim.
“Bence istemem ben onu. Orada kaldığı müddetçe ona buradan söylediğiniz her şey daha iyi algılanır. Buraya geldiği andan itibaren farklı bir duruma girebilir diye düşünüyorum. Bunun üzerinde düşünmeniz lazım.
“Devlet olarak istemekte haklısınız ama siyasi iktidar olarak bu niçin sizin lehinize bunu şahsen anlamakta zorlanıyorum. (AS)
* Haberi yaparken Meclis Haber ve Hürriyet’ten yararlandık.