* Fotoğraflar: DİSK Arşiv.
Bugün, Türkiye tarihindeki en büyük işçi direnişlerinden 15-16 Haziran Direnişinin 53. yıldönümü.
"İşçilerin Haziranı: 15-16 Haziran 1970" kitabının yazarı araştırmacı, yazar ve sendika uzmanı Zafer Aydın'la, 15-16 Haziran Direnişine giden süreci ve direnişte hayatını kaybedenlerin kim olduğunu konuştuk.
15-16 Haziran Direnişine giden süreci anlatabilir misiniz? 274 sayılı yasayla yapılmak istenen değişiklik neydi?
15-16 Haziran'a giden süreç, esasen DİSK'in kuruluşuyla (1967) başladı. DİSK, Türkiye sendikal hareketi içerisinde 1940 ve 50'li yıllardan itibaren yaşanan sendikal anlayış farklılıklarının bir ürünü olarak doğdu. Sendikal mücadeleyi, sınıf mücadelesi perspektifi içerisinde gören bir örgüttü. Dolayısıyla bu perspektif içerisinde, işçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesi, korunması ve geliştirilmesi konusunda epey bir ilerleme kaydetti. Başarılı toplu iş sözleşmeleri imzaladı. Tabii başarısı toplu iş sözleşmelerinden ibaret değildi.
DİSK, zamanla işçilerin gözünde yıldızlaştı ve işçilerin haysiyetini savunan bir örgüt olarak da anlam kazandı. İşçilerin işe girip çıkarken bütün idareciler karşısında esas duruşta durmasına DİSK'in mücadelesiyle son verildi. İşçiler çok sevdiler DİSK'i, büyük bir sempati ve sevgiyle bağlandılar. Ama haliyle, devlet ve sermaye de sevmedi.
İşgaller
İşverenler öncelikle işyerlerinde DİSK'i etkisiz hale getirmeye çalıştı. Bunun için de iş kollarındaki sarı sendikaları öne çıkarmaya ve onları yetkili sendika haline getirmeye çalıştılar. Dolayısıyla bir yandan da işçinin sendika seçme özgürlüğüne müdahale ettiler. Mahkemelere, Çalışma Bakanlığına "Yetkili biziz" diye başvurdular. Tüm bu girişimler, deyim yerindeyse duvara çarpıp geri döndü.
İşçiler ve DİSK, bu baskılara karşı işçinin iradesini sarih bir şekilde ortaya koyacak eylemlere başladı. Bunlar da işyeri işgalleri olarak karşılık buldu.
1968 Temmuzu'nda Derby Lastik Fabrikası İşgali'yle başlayarak işçiler işyeri işgallerine başlayarak "Bizim tercih ettiğimiz sendika şu sendikadır. Hangi sendikaya üye olacağımıza patron değil, biz karar verebiliriz," iradesini ortaya koydular. Derby'nin devamında Singer'de, Demirdöküm'de, ECA'da, Sungurlar Isı Kazan'da ağırlıkla metal sektöründe olmak üzere bir dizi işyeri işgalleri gelişti. Ve böylece bu direnişleri topluca ortadan kaldırmak için bir yasa tasarlandı.
Yasa Türk-İş, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Adalet Partisi (AP) koalisyonu tarafından kotarıldı. Türk-İş hazırladı, CHP milletvekilleri parlamentoya taşıdı.
Örgütlenme barajı
Yasanın içeriği neydi?
Esas olarak yetkili sendika olmaya ve sendikal faaliyetler için yüzde 30 oranında bir örgütlenme barajı getiriliyordu. Bu da sendika seçme özgürlüğüne müdahale anlamına geliyordu ve zaten bunu saklamıyorlardı. O dönem Erzurum'da toplanan Türk-İş Genel Kurulu'nda hükümet temsilcileri "Türk-İş'ten başka konfederasyon kalmayacak," diyerek bunu açık bir biçimde dile getiriyorlardı. Yasa parlamentoya geldiğinde ve doğrudan DİSK'i hedef aldığı da düşünüldüğünde DİSK de buna karşı bir tepki geliştirdi.
Böylece 15-16 Haziran Direnişinin temelleri mi atıldı?
Evet. 15-16 Haziran Direnişi, bu nedenlerle de iki günlük bir eylem gibi ele alınamaz. Hem öncesinde hem sonrasında yaşananlarla daha geniş bir parantez içerisinde eli alınması gerekir. Faydalı bir virüsün yayılması gibi düşünülebilir.
15-16 Haziran, 60'lı yıllar boyunca işçilerin hak arama eylemlerin politikleşmesinin, militanlaşmasının ve gelişen hak arama bilincinin bir sonucu. İşçiler 15-16 Haziran'da bir meydan okumayla ortaya çıktılar. Nasıl ki fabrikaları işgal eden işçiler benim hangi sendikaya üye olacağıma devlet ve sermaye değil; ben karar veririm dediyse, burada da "Geleceğime devlet değil, ben karar veririm," dedi. 15-16 Haziran Direnişi bir sonuç yani.
Sermayenin paniği
Bölgesel bir genel grev olarak da tarif edilebilir 15-16 Haziran, çünkü üretimi durdurdu işçiler. Sokağa çıktılar ve sokağa çıktıklarında da kadınlarla, gençlerle, mühendislerle, öğretmenlerle, avukatlarla buluştular. Eylem bu birleşmeyle birlikte toplumsal bir hareket niteliği kazandı. Ve 15-16 Haziran sendikal harekette, siyasette, devlette, sermayede ve pek çok alanda sarsıcı etkiler yarattı.
Sermaye mülkiyet korkusuyla paniğe kapıldı. İşyerlerinde fiili eylemlere karşı yasal yaptırımların arttırılmasını istedi hükümetten. Ortaya çıkan sınıfsal refleks sayesinde CHP'de çok ciddi bir değişiklik oldu.
Nasıl?
CHP, yasanın sahiplerinden birisiydi. Yasayı parlamentoya taşıyan beş CHP'li milletvekili Türk-İş üyesiydi. Ki bunlardan birisi daha sonra DİSK Genel Başkanı olan Abdullah Baştürk'tü. CHP 17 Haziran'da Parti Meclisini topladı ve beş gün süren bir tartışmanın sonucunda görüşünü tamamen değiştirdi. Meclis'te oy verdiği yasaya Senato'da hayır oyu kullandı. Bu, CHP tarihinde bir ilkti ve bu, 15-16 Haziran Direnişi vasıtasıyla CHP'nin işçi sınıfını keşfetmesi anlamına geliyor.
Bahar Eylemleri
Bu keşif '73 seçimlerinde de bir karşılık yarattı. Böylece 15-16 Haziran toplumsal bir hareket ve ilham kaynağı olma özelliğini sağlamlaştırdı. İşçilerin kendilerine olan özgüvenini ve cesaretini artırdı. 12 Mart dönemindeki kısa sessizlik sonrasında 70'li yıllar boyunca kitlesel 1 Mayıs kutlamaları, yığınsal grevler gibi işçi sınıfın başını çektiği pek çok kitlesel eylem aslında 15-16 Haziran ruhuyla yapıldı.
Hatta 12 Eylül sonrasında gelişen '89 Bahar Eylemleri'nin de 15-16 Haziran ruhuyla gündeme gelen eylemler olduğunu söylemek mümkün.
Direnişe sert bir şekilde müdahale edildiği için hayatını kaybedenler oldu. Bize onların hikâyelerini aktarabilir misiniz?
Dönemin kayıtlarının çoğuna göre beş kişi hayatını kaybediyor: Üçü işçi, biri polis, biri de Fenerbahçe İşkembecisi'nin sahibi. Ama yaptığımız araştırmalara ve başvurduğumuz tanıklıklara dayanarak, esnafın 15-16 Haziran eylemleri sırasında öldürüldüğü bilgisine doğrudan ulaşmak mümkün değil.
Genel kanı şu: O dönemde yaşadığı bir husumet nedeniyle esnaf öldürülüyor ve bu da 15-16 Haziran'a denk geliyor. Kitapta da yer verdiğimiz üzere, devletin çeşitli yazışmalarında, örneğin DİSK davasına gönderdikleri yazıda ölü sayısı dört olarak geçiyor.
Üç işçi
Ölen üç işçi var. Üçü de Anadolu Yakası'ndaki fabrikalardan: Mehmet Gıdak, Yaşar Yıldırım ve Mustafa Baylan. Üçü de kayıtlarda Türk-İş üyesi görünüyor; ama onlara ne kadar Türk-İş üyesi diyebiliriz, bundan çok emin değilim. Örneğin Mehmet Gıdak, Tekel işçisi. Tekel'de sol bir dinamik var ve o, bu dinamiği DİSK'e taşımaya çalışıyor. Mustafa Vinlex işçisi ve onun da fabrikasında bir örgütlenme var.
Yaşar Yıldırım Mutlu Akü Fabrikası işçisi ve Mutlu Akü işçileri arasında Kimya-İş örgütlenmesi var. Kayıtlarda bir tek Yaşar Yıldırım'a Petrol-İş Sendikası sahip çıkıyor. Tabii DİSK, üçünü de sahip çıkıyor. İşçilerin üçü de polis kurşunuyla öldürülüyor.
Mehmet Gıdak ameliyat sonrasında, Yaşar Yıldırım ve Mustafa Baylan ise olay anında hayatlarını kaybediyor.
Çalışmanız esnasında işçilerin yakınlarına ulaşabilme imkânı yakalayabildiniz mi?
Çok istedim bunu. Mehmet Gıdak'ın yeğeni Birleşik Metal-İş Sendikası'nda mali sekreterlik de yapmış; ama ısrarlı aramalarıma rağmen konuşmadı. Mustafa Baylan'ın ve Yaşar Yıldırım'ın yakınlarını da aramak istedim; fakat ulaşamadım.
Kitap yayımlandıktan sonra Mustafa Baylan'ın yeğeni beni buldu, daha kapsamlı bir görüşme yapacaktık; ama araya pandemi girdi ve görüşmeyi sağlayamadık. Fenerbahçe İşkembecisi'nin sahibinin yakınlarını buldum. Annesi onun adına ağıt yakmış Karadeniz'de, kitaba onu da koydum. Köylüleriyle de konuştum. Köylüler arasındaki yaygın görüş de ne bu eyleme katılmak ne de eylemi izlemek için onun orada olabileceğiydi...
Zafer Aydın hakkında
Araştırmacı, yazar ve sendika uzmanı.
Araştırma-inceleme, edebiyat ve diğer kategorilerde eserler kaleme aldı. '68'in İşçileri, İşçilerin Haziranı, 1968 Derby İşgali, Kavel 1963, Grevden İşgale Singer Eylemleri çeşitli yayınevlerinden çıkan kitaplarından bazıları. 1963, Kars doğumlu.
YARIN - Dünden bugüne Türkiye'de sendikal mücadele
(TY)