*Bu çeviri ilk olarak Kadın İşçi’de yer aldı. Çeviriyi, Necla Akgökçe yaptı.
Almanya’daki kara-kızıl sendikaların çatı örgütü FAU’nun (Özgür Sendikalar Birliği) Seks İşçileri Departmanı tarafından, eylül ayı başında, seks işçilerinin sorunları ve taleplerini içeren bir manifesto yayımlandı.
Metinde seks işçilerinin örgütlenme meselesi gündeme getirilirken, bağımsız sendikaların bünyelerindeki ayrımcılığa uğrayan gruplar için bir örgütlenme modeli de sunuluyor.
Bizler FAU Berlin’de örgütlü seks işçileri olarak bir manifesto hazırladık.
1. Seks işçileri departmanının kısa tarihçesi
FAU Berlin’in seks işçileri departmanı (SW-S), seks işçileri tarafından ve seks işçileri için kurulmuş bir sendikal örgütlenmedir. Kayıtlı olup olmamalarına, cinsiyet veya kökenlerine, işyerlerine, hangi erotik işlerde çalıştıklarına bakılmaksızın, Berlin’deki tüm seks işçileri için kendi kendini örgütleyen bir bölümdür. Taban örgütlerinin bağımsız bir birliği olan FAU Berlin içinde özerk bir bölümdür.
Mayıs 2021’de seks işçileri, taban örgütlenmesine dayalı bir bölüm oluşturmak amacıyla FAU Berlin’de “Seks işçileri çalışma grubunu” kurdu. FAU Berlin’in desteğinin yanı sıra, hızla artan üye sayısı ve arkadaşlarımızın motivasyonu ve bağlılığı sayesinde bu grup, Ekim 2021’de seks işçileri departmanına dönüştü.
2. Seks işçilerinin sendikal örgütlenme ihtiyacı
Berlin seks işçileri olarak sendikalaşma fikri, Covid19 salgını sırasında doğdu. Seks işçilerinin bir sendikanın sağlayabileceği kaynaklara ve korumaya her zaman ihtiyacı vardı ama pandemi bize çok açık biçimde ne kadar savunmasız olduğumuzu gösterdi. Hangi alanlarda savunmasızdık?
a) Yasal olarak;
Mesleğimize karşı çıkanlar Almanya’da seks işçiliğinin yasa dışı hale getirilmesi yönündeki taleplerini açıkça ifade etmeye başladılar. İskandinav modelinde olduğu gibi mesleğin kriminalize edilmesini istiyorlardı. Almanya’daki seks işçilerinin çoğunluğu, yalnızca ayrıcalıklı bir azınlığa çalışma hakkı tanıyan, bir kısmını suçlu ilan eden ve geri kalanını ise yasa dışı hale getiren mevcut yasalardan zaten şikâyetçiydi. Bunun da gerisine düşüldü.
b) Ekonomik olarak;
Salgın sırasında, hijyen düzenlemeleri nedeniyle seks işçiliği aylarca suç sayıldı. Yarı yasal statümüz nedeniyle büyük bir çoğunluğun sosyal yardıma erişimi engellendi, bu da bizi işsizliğe ve umutsuzluğa sürükledi. Geçimimizi sağlamak, kendimizi ve ailemizi geçindirmek için seks işçiliği yapıyoruz. Hiçbir hakkımız yok, diğer işçiler gibi örgütlenemediğimiz için de sömürüye tümüyle açığız.
c) Toplumsal olarak;
Haberlerde seks işçileri “hastalığı bulaştıranlar” olarak tasvir edilerek, zaten ağır olan damgalanma ve dışlanma yükümüz artırıldı. Çoğumuz, tacizden ve bizi toplumsal hayattan soyutlayan, yalnızlaştıran etiketlenmelerden kurtulmak için çifte hayat yaşamak zorunda kalıyor.
d) Siyasi olarak;
Seks işçileri, hükümetin ve kamunun karar alma süreçlerine dahil olamıyor, buralarda temsil edilmiyorlar. Ya da yanlış temsil ediliyorlar. Hakkımızdaki siyasi kararlar sektör çalışanlarına danışılmadan alınıyor ve bizi doğrudan etkileyen siyasi karar alma süreçlerinde göz ardı ediliyoruz.
e) Ruhsal olarak;
Yukarıdaki sorunlar bizi daha da yalnızlaştırarak, kendimize olan güvenimizi sarsarak, strese ve ruh sağlığımızda sürekli ve uzun vadeli bir bozulmalara yol açıyor. Kendimizi geliştirmek için ihtiyaç duyduğumuz duygusal desteği bize veren, iş arkadaşlarımızla kurduğumuz iletişimdir. Bu yalıtılma işimize iş olarak değer vermeyen, saygı duymayan bir iş yaşamı kültürü tarafından stratejik olarak gündeme getiriliyor.
Pandemi sırasındaki bu dinamikler, seks işçilerinin içinde yaşadığı ve çalıştığı zaten güvencesiz olan koşulları daha da ağırlaştırdı. Kriz zamanlarında ve her zaman bize yardımcı olacak kendi topluluklarımıza ihtiyacımız var.
Seks işçiliği söz konusu olduğunda yaşadığımız, çalıştığımız koşullar ve bunların nasıl iyileştirilebileceği hakkında konuşulacağı yerde, ahlak ve toplumsal değerler üzerine konuşuluyor. Bu tür tartışmalar, seks işçilerinin seslerinin olmamasının yaşamlarımız ve geçim kaynaklarımızla ilgili kararların alındığı alanlardan kasıtlı olarak dışlanmamızın talihsiz bir yan ürünü olarak karşımıza çıkıyor.
Kendimizi kurban olarak görmesek de toplumsal ve kültürel olarak umutsuz vakalar şeklinde tasvir ediliyoruz. Mücadeleleri hakkında yorum yapamayan, sessiz kişiler olarak tanımlanıyoruz. Endüstrinin her alanında çaresiz ve imtiyazsız insanlar var oysa. Sektörümüzün öne çıkması, yaptığımız işin türüyle ilgili ahlaki bir mesele olduğunu kanıtlıyor. Haklarından mahrum edilmiş işçiler olarak muamele görmek yerine, ahlaki açıdan kırılgan bireyler olarak muamele görüyoruz.
Seks işçiliğine karşı bu damgalama, marjinalleştirilmiş kimliklerimizle de kesişebiliyor. Çünkü insanlar ırk, sınıf, cinsiyet, göçmen statüsü vb. gibi nedenlerle de baskı görebiliyorlar. Ama bizim işçi hakları tartışmasına katılımımız yadırganıyor veya takdir edilmiyor.
Dünyanın diğer birçok ülkesinden farklı olarak, seks işçiliği Almanya’da 2001’den beri yasaldır. Yasallaştırmayla birlikte hükümetin, seks işçiliği yapmasına izin verdiği kesim, dışında yer alan seks işçileri, suçlu olarak ilan edildi. Farklı yasal modellerin inşası ve seks işçiliğinin herkes için suç olmaktan çıkarılması, tüm işçilerin haklarını elde edilmesi, kaynaklara erişim için sendika olanak sağlar.
Mevcut çalışma kültürümüz ve sınırlı yasal statümüz nedeniyle haklarımızdan ve meslektaşlarımızla birlikte örgütlenme fırsatından yoksunuz. Bu nedenle patronlar, devlet kurumları tarafından şiddet veya sömürünün hedefi haline getirildik. Biz işçi haklarıyla korunmayan işçileriz.
3. Neden bir sendika?
Mücadelemiz işçi hakları için bir mücadeledir. Seks işçiliği, insanların rızasına dayalı yapabileceği bir çalışma biçimidir.
Mevcut yasal, politik ve sosyal çerçevenin baskıcı, dışlayıcı ve damgalayıcı olmasından işçiler olarak mustaribiz. Mesleğin kriminalize edilmesi, güvenli işe erişimimizi engelleyerek bizi daha fazla sömürüldüğümüz yasadışı çalışma koşullarına itiyor ve seks işçilerinin acılarını artırıyor.
Güvenli çalışma koşullarını sağlamak mücadele edebilmek ve işimizi güvenceli hale getirerek, temel işçi haklarından yararlanmak için güç kazanmamız gerektiği sonucuna vardık.
Seks işçilerinin kriminalize edilmesine karşıyız. Ve kendimizi işçi olarak görüyor ve örgütleniyoruz.
4. İlkeler
Devletin bedenimizi ve işimizi denetlemediği bir dünyada yaşamak istiyoruz. Irk, yetenek, cinsiyet kimliği, göçmenlik veya diğer nedenlerle ayrımcılığa uğramaksızın gıda, barınma ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçlar konusunda eşit erişime sahip olduğumuz, herkesin eşit olduğu bir dünya hayal ediyoruz.
Seks işçilerinin hakları için verdiği mücadele, daha iyi çalışma ve yaşam koşulları için mücadeleyi, daha iyi bir dünya için verilen mücadele ise seks işçilerini kapsamalıdır. Toplumsal ve ekonomik olarak marjinalleştirme ırkçılık, dışlayıcı göç politikaları, trans/yabancı düşmanlığını insanları hayatta kalmak için gerekli olan seks işçiliğine yönelten faktörler olarak değerlendirdiğimizden, bunları mücadelemizle bağlantılı olarak görüyoruz.
Biz kesişimsel bir hareketiz ve sadece hayatta kalmak için değil, gelişmek için de hepimize eşit davranılmasını talep ediyoruz.
TIKLAYIN- Çevrinin tamamını okuyun
Metnin orijinali için: https://berlin.fau.org/strukturen/sexarbeit/manifest-der-sektion-sexarbeit
Fotoğraf: FAU Berlin
(EMK)