Qiam Ashoori üç çocuğu ve eşiyle birlikte yaklaşık dört buçuk yıldır Sivas'ta yaşıyor. Çok sevdiği, "kanımın içinde" dediği müziği ülkesi Afganistan'da artık icra edemedeği ve can güvenliği olmadığı için Türkiye'ye gelmiş.
Omar Alkilani'nin ise Suriye'deki tek anısı savaş. "Güzel anılarım sadece Türkiye ve İstanbul'da" diyor. Suriye'de tanıdığı müzikle uğraşan çoğu arkadaşı dünyanın farklı yerlerine dağılmış.
Koronavirüs günlerinde zorlu yaşam koşullarına rağmen umutlarını canlı tutmaya çalışan iki mülteci müzisyen Ashoori ve Alkinali.
Türkiye saatiyle 20.00'de
Yarın (27 Mart) Türkiye saatiyle 20.00'de, İngiltere saatiyle 17.00'de çevrimiçi yayınlanacak müzik festivali "Aynı Gökyüzünün Altında"ya (Under the Same Sky) hazırlanıyor ikisi de.
Ana teması yeni coğrafya, yeni hayatlar ve yeni umutlar olan festival www.refugeenewsturkey.org sitesinin YouTube kanalından canlı düzenlenecek. Türkçe ve İngilizce canlı sunulacak festivalde yayın akışı, katılımcı grupların mülteci ve göçmenlik koşulları altında müzik hayatlarına nasıl devam ettiklerini anlatan 3-4 dakikalık kliplerle zenginleştirilecek.
Aynı Gökyüzü Altında Festivali Türkiye'de Mülteci ve Göçmenlerin Yerel Entegrasyonu Derneği (Mugyed) ve RefugeenewsTürkiye, İngiltere'de Mavi Production UK tarafından yönetiliyor.
Festivalin katılımcıları arasında Türkiye'yi Eurovizyon'da temsil etmiş, pop, rock, caz müzisyeni Sibel Tüzün de var. Tüzün festivalde konuk sanatçı olarak değil, Ankara Anlaşması ile gittiği İngiltere'den, göçmen müzisyen olarak sahne alacak.
"Kızlarım da benim gibi müzikle uğraşsın istiyorum"
34 yaşındaki Qiam Ashoori ile Tahire'nin tercümanlığı sayesinde sohbet ediyoruz.
Dört buçuk yıldır Türkiye'de. Üç kız çocuğunun da kendisi gibi müzikle ilgilenmesini arzuluyor. Ailesiyle birlikte Sivas'ta yaşıyor ve şu sıralar mecburiyetten bir fırında çalışıyor.
"Şu anda bir fırında çalışıyorum. Müziğe Afganistan'da 2004'te başladım. Orada konserlerde, düğünlerde çalıp söylüyordum. Taliban müziğe çok karşı olduğu için can güvenliğimiz yoktu. Artık işimizi sürdüremeyeceğimiz için kaçak yollardan Türkiye'ye geldik. İran Tebriz sınır şehrinden 10 gün boyunca dağ yollarından geldik."
Salgın öncesinde az da olsa konserler verdiğini söylüyor Sivas ve Afyon'da. Daha çok Afganların düğünlerinde çaldığını anlatıyor.
"Ben bu konserler sayesinde az da olsa para kazanabiliyordum. Korona yüzünden her şey berbat oldu. Fırına çalışmaya girdim. İşimden uzak kaldım. Ben müziğe aşığım, çalmayı, okumayı çok seviyorum. Kanımın içinde müzik adeta. Yarınki festivale katılacağım için de çok mutluyum.
"Afgan bir müzisyen olarak şarkılarımı, söylediklerimi vatandaşlarımıza duyurmak istiyorum. Bu festivaller sayesinde sesimi duyuruyorum."
"Nasıl gaz, ekmek alacağız, suyu nasıl getireceğiz..."
Omar Alkilani ise 6 yıl önce, henüz 15 yaşındayken İstanbul'a gelmiş. "Buradaki bütün o Suriyeli aileler gibi, ben de onlardan biriyim" diyor.
"Burayı artık vatanım gibi görüyorum. Küçüktüm geldiğimde çünkü. O günlerde insanın gözü açılır ya.... Asıl güzel hatıralarım burada. Savaştan dolayı da Suriye'de ise hep kötü anılar var. Her gün ölenler oluyordu, ben de ölebilirdim. Suriye'de hatırladığım şey sadece savaş. Nasıl gaz alacağız, nasıl ekmek yapacağız, nasıl su getireceğiz... Günlük hayatımız orada hep böyleydi."
Müziğe 11 yaşında Suriye'de başlamış. Babası gibi o da ut çalmaya başlamış ancak daha sonra kendini gitara daha yakın hissetmiş Alkilani.
"Küçük kafelerde, üniversitelerde çalıyorduk. Savaş olmasaydı iyi gidiyordu... Tanıdığım bütün müzisyen arkadaşlarım şimdi dünyanın dört bir yanına dağıldı."
Türkiye'ye ilk geldiğinde İstiklal Caddesi'nde sokak müzisyeni olarak çalmaya başlıyor grubuyla: Mood Band. Festivallere çıkıyor, kayıtlar yapıyormuş. Daha sonra hepimizi evlere doğru iten koronavirüs gelince o da sokakları bırakmak zorunda kalıyor. Özel gitar dersleri vermeye başlıyor.
"Pandemi geldi ve kötü oldu bizim için. Etkinlikler olmuyor ama ben biraz daha şanslıyım sanırım çünkü YouTube kanalım bu süreçte çok takip edilir oldu. 250 bin takipçiye ulaştım.
"Bu müzik festivali bizim içn çok önemli. Güzel bir ruhu oluyor multi kültürel ruhu seviyorum. Keşke sahnede olabilseydik, on kat güzel olurdu..."
"Bir Afganistanlı türküsünü söylediğinde o duygu size de geçer"
Festival organizatörlerinden refugeenewsturkey.org sitesinin editörü Anıt Baba, İngiltere'deki Mavi Productions'ın kendilerine bir festival yapma önerisiyle geldiklerini belirtiyor. "Biz de bir müzik festivali yapmayı ve isminin de 'Aynı Gökyüzünün Altında' olmasını önerdik" diyor.
"Mülteci ve göçmenlerin -eğer ki kendileri ülkelerine dönme isteğinde değilse - geldikleri ülkelerde entegre edilmeli, topluma güç verecek bireyler, topluluklar haline getirilmeli. Bu beş milyona yaklaşan nüfus artık bir yere gidecek değil. Burada doğan çocukların bu toplumun bir parçası olduğunu, dışlanmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu festival de bunu amaçlıyor. Göçmenleri düşman gibi gösteren anlayışlarla taban tabana zıt bir noktadayız. Türkiye bir geçiş ülkesi. Büyük göçlerin yaşandığı bir ülke.. Bu gerçekliğin farkına varılmalı bir an önce bu yönde adımlar atılmalı. Sanat çok birleştirici bir güç. Müziğin evrensel bir dili var. Afganistanlı biriyle tercüman sayesinde konuşuyorsunuz ama türküsünü söylediğinde o duygu size de geçiyor. Nerede olursak olalım aynı gökyüzünün altındayız, ortak bir geçmiş ve geleceğe sahibiz insanlık olarak. Bu pandemi de üzücü ama önemli bir kanıtı oldu."
Türkiye'den katılacak diğer göçmen-mülteci müzisyenler
Enzo İkah
Wassim Mataoui
Tambi Cimuk
Alaa Al-Khatip
Mohammed Nadar Hamta
Konuk Sanatçı olarak Türkiye'den ve diğer ülkelerden festivale katılacak isimler
Ahmet Kenan Bilgiç
Gülinler
Bilge Su
İrfan Alış
Evrim Demirel
Güvenç Dağüstün
Tuğrul Tülek
Hibla Mukba
İngiltere'den katılacak göçmen-mülteci müzisyenler
Hakan Kılman
Sibel Tüzün
Onur Uz
Suna Alan
Penny Waterhouse
Tamara Raven
(AÖ)