Asghar Farhadi eserlerinde toplumun yansıması olarak aileyi merkeze oturtmak suretiyle, bilhassa kadınların erkeklerle ilişkilerini hassasiyetle irdelemeye devam ediyor.
İranlı yönetmen 2013 Cannes Film Festivali’nde kendisine ekümenik jüri ödülü, oyuncusu Bérénice Bejo'ya da en iyi aktris ödülü kazandıran Geçmiş adlı son filmiyle ustalığını konuşturuyor.
50. Altın Portakal Film Festivali sırasında 5 Ekim Cumartesi günü AKM Aspendos salonunda seyircilerle buluşan eserden sonra Antalya'da bulunan ünlü yönetmen, yapımın erkek oyuncularından Ali Mosaffa ile birlikte söyleşi çadırında sinemaseverlerle gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Gelecek için geçmişi feda etmek
2011 yapımı Bir Ayrılık fimiyle gönüllerde taht kuran ve dünya çapında onlarca ödül kazanan Farhadi yeni eseriyle günlük yaşamdaki basit episodları değerlendirmeyi ve onlardaki sahiciliği yakalamayı sürdürüyor.
Hem senaryo yazarı hem de yönetmen olan başarılı sinemacı, her ne kadar tiyatro kökenini inkâr etmeyip Ibsen, Strindberg, Çehov ve Pinter'ın etkisinde kaldığını belirtse de gündelik hayatın kendisini daha fazla motive ettiğini ifade ediyor. Felsefeci olarak özellikle öğrencilik yıllarında Sartre'la ilgilendikten sonra edebiyatla yakınlığı hem vakitsizlikten hem de gerçeklerin dayanılmaz çekiciliğine kapıldığından iyice azalmış.
Dikkatli bir gözlemci olmasının filmlerine ayrıca samimiyet ve dürüstlük kattığını biliyor, fakat bir mesaj vermekten çok çeşitli sorular sormayı yeğlediğini söylüyor. İnce ruhlu yönetmenin en çok etkilendiği durumlar, herhangi bir gelecek kurulurken geçmişten vazgeçmek zorunda kaldığımız anlar.
130 dakikalık Geçmiş'in sonlarına doğru kadın karakterin evden ayrılmakta olan eski kocasına ısrarla "Depodaki eski eşyalarını almayacak mısın" diye sorması da maziyle bağları kesmekte zorlananların trajik durumunu gayet iyi yansıtıyor.
Yılmaz Güney hayranlığı
Antalya'daki kalabalık söyleşi çadırında bulunanlardan biri Türkiye sineması hakkında Farhadi'ye soru sorunca, sakin ve sempatik tavırlı İranlı yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ı yakından takip ettiğini, Yılmaz Güney sinemasını da gayet iyi bildiğini ifade etti.
1972, İsfahan doğumlu sinemacı siyasi açıdan çalkantılı bir ülkeden gelmesine rağmen filmlerinin politik sinema sınıfına girmediğini, ayrıntılı bir toplum analizinden gayet siyasi bir tablonun kendiliğinden ortaya çıkabildiğini biliyor.
Özellikle Hollywood dünyasında filmlerin aniden girdiği virajları zorlama bulduğundan küçük ayrıntılara özen gösterdikten sonra bir oya gibi işlediği senaryoda gerekli hareketliliği layıkıyla yakalayabiliyor.
Zaten kendisine esasen senaryocu gözüyle bakıyor ve yazarken gereğinden fazla motive olduğunu, senaryo yazmanın çok yorucu, aynı zamanda çok zevkli bir süreç olduğunu itiraf ediyor.
2013 Durban Uluslararası Film Festivalinde Geçmiş'e (Le Passé/The Past) en iyi senaryo ödülü verilmesi becerisinin teyidi. Bir Fransız kadının eski kocası ve yeni ilişkisi arasında kaldığı süreci zarif ayrıntılarla aktaran Farhadi kadın ruhunu yakaladığı gibi kurduğu gayet girift olaylar örgüsünde, arada kalan ve acı çeken çocukların durumunu deşmekten de geri durmuyor.
Karakterlerini asla idolleştirmeden, küçük veya büyük zaaflarıyla yansıtırken insan psikolojisi konusunda da bir belgeselci edasıyla adeta ders veriyor.
Bu arada tok sesi ve akıcı İngilizcesiyle hazır bulunanları etkileyen 1966 Tahran doğumlu Ali Mosaffa dışında filmin diğer başoyuncusu Cezayir kökenli aktör Tahar Rahim'i de aramızda görmek isterdik. Fransız hapishanelerinde geçen olayları etkili bir biçimde aktaran Le Prophet / Yeraltı Peygamberi'yle başlayan yükselişini sürdüren 1981 Belfort doğumlu Rahim'in filme katkısı yadsınamaz.
Pablo Berger'in çektiği Blancanieves'le kıyaslanmayacak kadar ruhsuz olmasına rağmen dünya çapında ilgi gören sessiz ve siyah-beyaz The Artist'le ünlenen 1976 Buenos Aires doğumlu Bejo ise Geçmiş'le tüm oyunculuk becerilerini ortaya dökmüş durumda. Filmin tüm Türkiye'de bir an önce gösterime girmesi dileğimiz. (MT/YY)