Fotoğrafın altında şöyle yazıyordu: "X2: X-Men United'da Jean Grey olarak geri dönen Femke Jansen ve Storm'u canlandıran Halle Berry." Haberin spotunda ise şöyle deniyordu: "İlk filmden daha büyük, daha hızlı ve daha karanlık; 'Spider-Man' ya da 'Harry Potter'dan daha büyük bir açılış yapması belki bu nedenle şaşırtıcı değil."
CNN.com haberi sitesine astığında Türkiye'de uzun bir bekleyişin ardından nihayet gerçek bir "ilk" bahar akşamı ağır ağır geceye doğru yol alıyordu. Bağdat'ta ise hava neredeyse kararmaya başlamış olmalıydı. Bağdat'ın yaklaşık 65km batısındaki Falluya köyünde bir önceki gece öldürülen köylüler artık gömülmüştü. Öldürülen 13 köylünün üçü 10 yaşından küçüktü. Çeşitli kaynaklar (El Cezire, Reuters, Guardian, CNN.com, MSNBC) köyde 70'in üzerinde de yaralı olduğunu bildiriyordu.
Bir önceki gece, X-Men galasının yapıldığı saatlerde, Falluya'daki okula karargâh kuran Amerikan birliğine karşı köylüler toplanıp gösteri yapmaya başlamıştı. Askerler kalabalığa ateş açmış ve 13 kişiyi öldürüp pek çoğunu da yaralamıştı. El Cezire, köylülerden birinin askerlere taş atmasından sonra ateş açıldığını bildiriyordu.
Katar'da bulunan Amerikan Merkez Komutanlığı ise kalabalıktan birliğe ateş edildiğini ve askerlerin kendilerini korumak amacıyla karşı ateş açtığını söylüyordu. Guardian'ın haberinde, olayın tanıklarının göstericilerin silahsız olduğunu söylediği belirtiliyordu. Aynı haberde, köyün imamı Kemal Şeker Mahmut'un Reuters muhabirine "Amerikan birliğinin okuldan çıkması için gösteri yapıldığı"nı söylediği de bildiriliyordu.
İmam, Reuters muhabirine şunları da söylemişti: "Gösteri yapanlar, okulun kullanılabilmesi için Amerikalıların oradan çıkmasını istiyorlardı. Gösteri yaptıkları için onlara ateş açtılar. Amerikalıların Irak'ı tamamen terk etmesini istiyoruz. Ama öncelikle yerleşim birimlerini terk etmelerini istiyoruz."
Biz burada, Türkiye'de, Los Angeles'daki X-Men galasının bütün ayrıntılarını öğrenirken, Bağdat yakınlarındaki küçük köyde yapılan katliamın ayrıntılarını hafif ya da ağır, önemli ya da önemsiz, soru işaretleriyle birlikte okumak durumundayız.
Oysa orası Himalayalar değil. Bağdat'tan arabayla bir saatlik mesafede bir yer. "İliştirilmiş" basının bir bölümü hâla oralarda görev yapıyor. Çarpışmaların bitmesinden sonra kalanlar ağırlıklı olarak onlar. "İliştirilmemişler" çok daha az şimdi; pek çoğu ülkelerine geri döndü.
Bilemiyoruz. Orada Amerikalılar hep kendilerini korumak için ateş açıyorlar. 8 Nisan'da da tıka basa basın mensuplarıyla dolu, "iliştirilmemiş" basının karargâhı Filistin Oteli'ni vurup iki basın mensubunu kendilerini korumak için öldürmüşlerdi. Milyonlarca Kuzey Amerika yerlisi, yarım milyon Filipinli, milyonlarca Vietnamlı.. Amerikalı her seferinde kendini korumak için karşı ateş açıyor.
Son olarak, bir de şöyle bir ayrıntı var. Falluya'daki Amerikan birliğinde 120 - 150 asker var. Çeşitli kaynaklar gösteri yapan köylülerin sayısını 200 olarak geçtiler. Bunların bir kısmı da çocuk. Amerikan askerleri palaskalarını, miğferlerini çıkarıp bunlarla yumruk yumruğa bile dövüşebilirmiş.
Emperyalizmin asıl ilim ve tatbikat babası İngiliz'in askeri yakınmaya başlamamış mıydı, daha işgalin ilk günlerinde: "Bu adamlarla yapamıyoruz. Biz teçhizatımızı bırakıp, miğferimizi hatta güneş gözlüğümüzü çıkarıp halkın arasına karışıyoruz. Böyle durumlarda karşı karşıya durmak, karşındakinin gözünün içine bakmak, insan insana ilişkiye geçmek önemlidir. Amerikan askerleri zırhlı araçlardan inmiyor; inse de tam teçhizat iniyor. Halkın kalbi böyle kazanılmaz ki!" diye. ( Guardian'dan Richard Norton-Taylor ve Rory McCarthy'nin 1 Nisan 2003 tarihli haberi )
Bugün 40'larında olanların çocukluklarına rastlayan bir dönemde, Amerikalının -Vietnam'da ortaya çıkıveren- o "başka" yüzüne şimdi 50'nin üstünde olanlar tam tanık oldular. Yani algıları, bilinçleri olgunlaşmış yaşlarında. Bugün 30'larında olanlar ve daha küçükler ise o yüz hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmediler. Şimdi 40'larında olanların çocukluk anılarından bölük pörçük bir şeyler canlanıyor. Daha büyükler bu vahşi ve amansız şeye ikinci kez tanık olmanın ıstırabına katlanmaya çalışıyor belki. Genç olanlar ve çocuklar ise belki hayret içinde izlemeye başlıyor, başlayacak.
Çünkü ne kadar sorularla, şüphelerle sarılıp sarmalansa da, Irak'tan haberler geliyor ve gelecek. Bunlar, soruların altında ezilmeyecek kadar net, ağır haberler olacak. Belki her seferinde, bari bir daha olmasa denecek. Bir taraftan hayat devam edecek. Film galaları katliamlara eşlik edecek. Hayatlarda bir şeyler dönüşerek, dönüştürülerek yeni günlere başlanacak. Sabahların anlamı her geçen gün biraz daha, biraz daha değişecek. (ŞA/EK)